nlp,

 

  • Kobe Bryant Basketbol ve Sınırlar NLP

    Kobe Bryant
    Kobe Bryant

    Basketbol tarihinin en önemli isimlerinden biri Kobe Bryant'tı. Bir helikopter kazasında vefat etti. Bütün dünyadaki hayranları, ailesi, yakınları, hepimiz şok olduk.

    Böyle bir kazanın olması beklenmeyen bir durum Basketboldan elde ettiği servetle güzel bir hayat yaşayan ve helikopteri taksı gibi kullanan Kobe Bryant. Eşinin söylediğine göre aynı anda ikisi helikoptere binmiyorlarmış. Sanki kaza olacağından duydukları korkuyu gösteriyor. Kaza gününde helikopterde kendisi ile kızı, kızının arkadaşı, arkadaşının ailesi de hayatını kaybetti.

    Basketbolu yaratıcıydı. Güzel oynuyordu.  Lakers'ın şampiyonluklarında en önemli faktördü. 

    Basketbol neden oynanır? İçeriksiz olarak bakıldığında basketbol sınırlı alanları içinde oynanan pota koruma sporu. Her sporda olduğu güçlendirilmiş ve kararları kolaylıkla değişmeyen hakemler var. Bu anlamda sınırlar çok. Bir oyuncu sürekli olarak sahada kalmak isteyecektir. Hele bir profesyonel sporcu ise sahada kalması kazancını da etkileyeceği için daha da önem arzedecektir. Sakatlanmamak için sürekli olarak antrenman yapmak ve güçlü kalmaya çalışması da, süreci biraz daha zorlaştıracaktır. Sürekli olarak oyunda ve sahada kalmak ve oynamak için sarfedilen emekler. Böylece profesyonel bir oyuncu hayatının 24 saatini, bedenini, hatta ruhunu basketbola adyacaktır.

    Sınırlar, hakem, sözünü dinlemek zorunda olduğu koç, iyi oynadığında alkışlayan, kötü oynadığında ise kızan taraftar. Basketbol oyuncusu olmak diğer sporlarda olduğu gibi zor. 

    Kobe Bryant ise hayatı boyunca sahada olmak istemişti. Ancak basketbolu biraktığında sınırlardan, çizgilerden, koçtan kurtulmak istiyordu. O yüzden iki saatlik bir yere çizgili bir yoldan arabasıyla gitmek yerine helikopterle çok kısa bir zamanda gitmek istemesi ise sınırlardan kurtulmak istemesiydi. Helikopteri taksi gibi kullandığı söyleniyor. 

    Hayatı boyunca sınırlar içinde kalmaya çalışan kişi sınırlardan kurtulmak isterken doğal bir sınırla, sisle karşılaştı. Pilota geri dön emri vermek yerine gideceği yere gitmeye çalışması sorun yaratmış olabilir. Her maçı sonuna kadar oynamak zorunda olduğu için hedefine ulaşmak zorundaydı. Yarım bırakamazdı.

    Hayatı boyunca pistlerde kalmaya çalışan Micheal Schumacher sponsorları için film çekmek için noktalı çizgili karapiste dalmış ve düşmüştü. Kaskındaki kamera beynine hasar vermiş ve bitkisel hayata girmişti.

    Bunun bize öğretmesi gereken şey sınırlardan kurtulmak isterken, kendimizi korumadığımızda zarar görebileceğimiz. Sınırları kendimizi koruyarak ötelemeye çalışmak ve zihinsel süreçlerde yaratıcılığımızı kullanmaya başlamak. Bunu yapmadığımızda istemediğimiz sonuçları yaşamak zorunda kalabiliriz. Yaşadığımız ve yaşattığımız üzücü sonuçları engelleyebiliriz, belki de.

    Hayat ve yaşamakönemli ve değerli. Geçmişten getirdiğimiz ve yaşadığımız tecrübelerden oluşmuş stratejilerin neler olduğunu farketmek ve bunları değiştirmeye çalışmak önemli. Yoksa değişimin gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor. Yaşadıklarımız, en küçük yaştan, şu ana kadar yaşadıklarımız farkında olmadan bizi etkiliyor ve farkında olunmayan stratejiler oluşturuyor. Önemli olan bu stratejilerin farkında varmak. İyi hissederek temiz bir zihinle kendi kararlarımızla yaşamaya devam etmek.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    İİlgili Linkler:

    Mehmet Şanlı, Basketbol ve Profesyoneller

    Mehmet Kuşman, Urartuca Dili ve Yalnızlık

    Recep Yazıcıoğlu NLP ve Bağlantılar

    Hannibal ve Zihinsel Detoks

    Zihinsel Detoks Kavramı ve Programı

     

  • "Mükemmellik mi dediniz?" diyor, Jan Voss

    29 Mart 2006 tarihli Milliyet Gazetesinde Aslı Onat’ın Jan VOSS adındaki ressama sorduğu soruya verilen cevap çok güzel. Dikkatle okunması gerekiyorJan Voss Mükemmellik neden olmamalı

     

  • 2001 A Space Odyssey Sırları

    2001 A Space Oddysey, Uzay Yolu Macerası, Cengiz Eren, erenlp.comStanley Kubrick ve 2001 A Space Odyssey

    Bu sitede Kubrick filmleri hakkında yorumları bulabilirsiniz. Bu yazı ise Kubrick'in film içine yerleştirdiği sırları açıklamaya çalışacak. Cengiz Eren tarafından NLP teknikleri ve bilgileri kullanılarak açıklanmaya çalışılan sırlar Kubrick'in dehasını da göstermektedir.

     

  • Abuzer Kadayıf

    Oynayanlar: Metin Akpınar, Talat Bulut, Özlem Savaş

    Bu filmi gördüğüme hiç memnun olmadım ve çevirenlere de teşekkür etmiyorum, tabii oynayanlara da, Talat Bulut haricinde.


    :brahim Tatlıses Abuzer Kadayıf

    İbrahim Tatlıses’in hayatının anlatıldığı söylenen film, biraz dikkat edildiğinde ‘Aydaki Adam’ (Man in the Moon) filminden çalınmış çatısıyla gözönüne geliyor. O filmde de Jim Carrey ayrı iki karakteri canlandırıyordu ve sonunda birini kendi isteğiyle öldürüyordu. Bu açıdan benzerlikler oldukça fazla.

    Profesör ve Abuzer

    Bu çatı üzerine kurulmuş olan filmde Metin Akpınar bu rolü üstlenmiş, profesör ve Abuzer rolünü birlikte okuyor. Vücudundaki ve yüzündeki içkinin yarattığı deformasyonlar Profesör rolünün nasıl görünmesine sebep oluyor, siz söyleyin . Kimbilir belki bilerek bu şekilde oynatılmıştır,son zamanlarda profesörlere yapılan saldırılar gözüne alınırsa ve depremci profesörlerin de halka yaptıkları incelenirse. Profesörlerin Hülya Avşar’a tepki göstermek yerine bu filme tepki göstermeleri gerek diye düşünüyorum.

     

    Çocuklara yardım amacıyla Abuzer rolüne bürünen profesör, Abuzer rolünü daha iyi oynuyor ki, bu da Metin Akpınar’ın Abuzer’e benzeyen kişilerle daha fazla arkadaş olduğunu gösteriyor, gerçek hayatında. Çocuklar için yapacağı sığınma evini yapmaya kalkan profesör, mafya, medya, politikacı, seyirci sarmalındaki hareketlerini gayet güzel organize ediyor, gelen bütün önermeleri kolaylıkla kabul ediyor ve sonra kendi hayatına ve sevgilisine dönüyorsa da, özel hayatı çıkmaza giriyor sevgilisi ile görüşemediği için. Böylece devam eden filmde olaylar, kesikli olarak sahnelerle birbirine bağlanmaya çalışılıyor.

    Abuzer Kadayıf’ın bu role ne kadar zamandır devam ettiğini de bilmiyoruz. Başlangıcında ilişkisi olan kadına meşhur olduktan sonra yüz vermeyen Abuzer’in bu işi uzun zamandır yaptığını a öğreniyoruz farkında olmadan. Belki araştırma görevlisi, belki yardımcı doçent, belki de doçent iken bu seçimi yapmıştı ama bu konuda bilgi verilmiyor. Mafya ile girdiği ilişkilerinde ödenen paralar ile ekranda ifade edilenler arasındaki farkların olması filmi çevirenlere, gerçeği anlatıyoruz diye bir tatmin duygusu da veriyordur zannediyorum.

    Kendi  Hayatını Yaşamak

    Abuzer rolünü bırakıp, kendi hayatına dönmek isteyen profesör bu seçimle başbaşa kaldığında, Abuzerliği bırakamıyor, ödenecek senetleri, kazanacağı paraları olduğu ve Talat Bulut’un önermeleriyle Abuzer Kadayıf olmaya devam ediyor.

    Bu sonuç film içinde verilmek istenen bir mesaj mı ama bizi sarsıyor ve hepimizi belki de farkında olmadan Abuzer olmaya itiyor. Bir profesör bile buna karşı koyamıyorsa, gencecik çocuklar ne yapsın. Abuzer olmak isteyenler Abuzer olabilirler ama bu film bizi açıkça Abuzer olmaya ikna etmek istiyor. Bu, filmin gerçek mesajı mıdır? Bunu çevirenlere sormak gerekiyor. Doğru kurgu Aydaki adam’da oynanan iki karakter olabilirdi. Örneğin Metin Akpınar hem kendini, hem de Abuzer Kadayıf’ı oynayabilirdi ama bunun mümkün olması ortaya çıkacak farkların fazla olmamasından dolayı mümkün değil.

    Talat Bulut ve Özlem Savaş

    Bu filme gidebilirsiniz ama gittiğiniz zaman Talat Bulut’u seyretmeye gidin, mükemmel oynuyor ve filmin seyredilebilmesini sağlıyor. Yönetmenlerin biraz daha dikkatli olması, Türk Toplumu anlamaz düşüncelerinden uzaklaşarak, kendi keyifleri ve para kazanmak için film çekmeleri gerekiyor. Eğer kendi kaynakları yeterli ise, zaten filmde doğru mesajlar aktarılacaktır. Bir de hep aklıma sorma gereken şu soru geliyor. Türk yönetmenler neden korku filmi çeviremezler?

    Özlem Savaş ise bu filmdeki rölü daha sonra bir müddet hayatında aynen yaşanmış ve daha sonra kendi yolunu bularak kendi hayatını yönetmeye başlamıştır.

    Son olarak bu filme İbrahim Tatlıses hiç kızmamalı, hatta teşekkür etmeli, çünkü kendi yaptıklarının daha doğru olduğunu, bu film ona da anlatıyor.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    İlgili Linkler:

     

  • Animal Farm George Orwell

    Animal Farm

    Animal Farm George Orwell'in aynı adlı masalından senaryolaştırılmış bir çizgi film.


    Hayvanlar Alemi ile Düzeni Anlatmak

    Hayvanlar aleminin bir çiftlikteki başkaldırışını anlatan filmde iktidar mücadelesinin ne boyutlara ulaşabildiğini gösteriyor. Domuzların başlattığı ve  iktidarı ele geçirdiği anlatılan filmde değişen bir şey olmadığını, seçkinler ve çalışanlar arasındaki bağlantılar, köpeklerin bağlılıkları, diğer hayvan davranışları, biraz da seyirciyi taciz edecek şekilde sorgulanıyor.  İktidar, güç, ticaret, işbirlikleri ve savaşlar. Animal Farm'da hepsi var. Çağı ve zamanı anlamak için güzel bir örnek.Tabii bir de ihtiyar domuz. Seyretmenizi tavsiye ederim.

     

    Türkçe Altyazılı olarak izleyebilirsiniz.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     İlgili Linkler: Lions For Lambs Robert Redford Meryl Streep Silence Martin Scorsese\'s film Metropolis FRitz Lang filmi American Dream Film (yetişkinler için) Zoraki Kral King\'s Speech Oscar\'lı bir Film

     

  • Apple Lisa ve Lisa Brennan-Jobs

    lisa brennan-jobsHayat Öğretir

    Hayat insana öğretir. hayat insanı değiştirir ve belki de bu yüzden kişilerin kendi istekleri ile değişmesi düşündüğümüzden daha onemli.

     

  • Araba Kullanmak ve Trafik Posta Yazılarından

    Tatil Mevsimi

    Tatil mevsimi geliyor. Trafik kazaları her yıl çok sayıda insanın canına mal oluyor. Trafikte kaybettiğimiz canlar terörle mücadelede kaybedilen insanlardan çok daha fazla. Neden trafikte insanlar değişiyor? Neden kazalar ortaya çıkıyor? Trafik kazaları gerçekten kaza mıdır? Yoksa başka bir şekilde isimlendirilmeli midir?


    Ehliyet

    Araba kullanmak ve ehliyet almak için bir öğrenme süreci gerekir. Önce farkında olarak kullanılan araç daha sonra farkında olmadan kullanılır hale gelir. Kişi farkında olmadığı yeterlilikle araba kullanmaya başlar. Dış dünyadan bilgiyi alır ve işler. Farkında olmadığı kaynaklarla kullandığı arabaya, kişinin yaşadığı tecrübeler, duygular ve inançları da yüzeye taşınır. Bir kişiyi araba kullanırken kolaylıkla tanıyabilirsiniz. Yolda çok ve sinirleniyorsa, her şeye sert tepki gösteriyorsa, arabadan inmeniz yararlı olabilir.

    Uyarılar ve Reklamlar

    Uyarılar : Yapılacak pozitif veya negatif uyarılar bir işe yaramayacaktır. “Hız yapmayın”, “trafik canavarı olmayın” gibi negatif uyarılar, “trafik kurallarına uyalım”, “trafik hayattır” sloganları da kazaların artmasını engelleyemeyecektir. Trafik Canavarı Olmayın sloganının trafik kazalarını arttırdığı biliniyor. Her bayram öncesinde yapılan pozitif uyarılar, bir önceki bayramdaki trafik kaza istatistikleri ile desteklenerek veriliyor ve arabanın dikkatli sürülmesi isteniyor. Bayram sonrasında görüyoruz ki, trafik kazalar artmaya devam ediyor.

    Trafik Tehlikeli mi?

    İnançlar : Kendinize şöyle bir soru sorsanız “Türkiye yollarında trafiğin tehlikeli olduğuna inanıyor musunuz? Çok sayıda kişi tehlikeli olduğunu söyleyecektir. Trafiğin tehlikeli olduğu inancıyla yola çıkan insanlar, eğlenmeye, keyif almaya, tatil yapmaya değil, kaza yapmamak için yola çıktıklarında kaza yapma ihtimali artacaktır. Yine bu inançtan dolayı ulaşacağı şehre yaklaştığında trafikte daha az kalmak için daha hızlı gitmeye başlayacak, yorgunluktan zayıflayan refleksleri ile kaza ihtimalini daha da fazlalaştıracaktır.

    Duygusal Hareketler

    Duygular : Araba kullanırken sadece yukarıdaki inanç değil, zihninizdeki duygularınız da ortaya çıkacaktır. Kendisini herhangi bir içerikte başarısız gören kişi, trafiğe çıktığında kendisinin en iyi veya en hızlı olduğunu ispat etmek için herkesi geçmeye çalışabilir. Hayatında aşamadığı kurallar yüzünden trafik kurallarını hiçe sayabilir. Bağdat caddesinde kaza yapan gençlere baktığımızda güçlü baba baskısı altında ezilen olan kişiler olduğunu görebiliriz.

    Gaza Basmak ve Fren

    Hız : Toplumda çok başarılı olmak, çok zengin olmak, çok sevilir olmak, sosyal medyada çok paylaşım yapmak gibi “çok” kelimesinin kullanıldığı içerikler fazladır. “Çok” niteleyici olarak belirsiz olduğu için ortaya yetersizlik duygusu çıkaracak ve bu boşluk araba kullanma içeriğinde hız olarak ortaya çıkabilecektir. Haberlerde verilen “kontroldan çıkan araba”, “direksiyon hakimiyetini kaybetti” cümlelerinin de yanlış olduğunu söylemek mümkün. Kontroldan çıkan ya yorgunluk, ya da sinirlendiği için kontroldan çıkan şöfördür.

    Yapılacaklar

    Ne yapmalı? : Trafiğe çıkarken kendinizi iyi hissetmeniz önemli. Saatli randevunuz var ise, trafik durumunu gözden geçirip ona göre yola çıkmak en iyisi. Yoksa trafik sıkışıklığında kaybettiğiniz zamanı, hız yaparak kapatmaya çalıştığınızda, hem kendinizi hem de diğerlerini tehlikeye atmanız mümkün. Uzun yola çıkıyorsanız, her 100-150 kilometrede 15 dakika mola vermeniz ve hareket etmeniz yerinde olur. Sürekli oturmaktan azalan kan dolaşımı normale dönecektir. Araba kullanırken ensenizde bir ağırlık hissediyorsanız, uzun yol hipnozu'na giriyor olabilirsiniz. Hiç beklemeden ilk benzin istasyonuna girip biraz uyumanız sizi kazadan koruyacaktır. Gideceğiniz şehre yaklaştığınızda hızınızı azaltmanızda yerinde olur.

    Türkiye 'de en iyi çalışan kurumlardan biri Karayolları. Karayollarının hazırladığı yol çizgilerine ve trafik tabelalarına uygun olarak araba kullandığınızda, istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Hız yaparak 1 saat erken gideceğiniz yer yerine gözünüzü hastanede açabilirsiniz.

    Ne demişler, “Geç geldi desinler, geçmiş olsun demesinler”. İyi yolculuklar. Karar her zaman olduğu gibi yine sizin.

    Yazıyı saklayıp arasıra okumanız yararlı olabilir.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta Gazetesi bölge eklerinde NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşelerinde yayınlanmıştır. NLP bilgileri ve NLP teknikleri kullanılarak aktarılmaktadır.

     

  • AYSEL Yazan Cahide Yormaz Öz

    AYSEL
    Fincancı katırları çın çın, nal seslerinde hırçın. Leylim leylim lal oldu dilim. Laleli
    semtinde minik bir evim. Haskovo’dan gelmiş ceddim. Gül kokarmış eski yerim. Laleli
    çekmiş gülün kokusunu derim.

    Yerleşilmiş yurt edinilmiş gurbetim. Ana, baba, teyze, kardeşler. Hısım akraba
    çevrede. Teyzenin çeyizleri kalmış sandıkta. Alman kurt havlamada. Ona da yapılmış bir
    koliba. Gel zaman git zaman kardeşler okumada. Siz okuyacaksınız köftecilik yapmak yok
    size. Çok kokar soğan sarımsak. Öldüğümüzde yaparsınız helvayı. Ateşler sarmadan bacayı
    bitsin demiş mektepler. Baba ne derse o olur. Böyle biline.

    Kız kardeş avukat olur. Bulur erkenden bir Boşnak. Yedi sene yeşil mürekkepli
    mektuplar saklanır evde, abla sırrına ortak. Yoktur onun sevgilisi ne yapsak.
    Onun da sırrı vardır bilmezler. Yerli arabanın bile ayrıcalık olduğu seneler. Genç bir
    adam otuz yaşlarında Aysel otuz üzeri. Bu hep böyle Aysel’in kaderi. O yaşta daha yeni
    öpüşmüştü Aysel, şaşmıştı genç adam, çekti ilgisini onun flört gibi bir oyun. Soğuktu
    Bulgarya, geçmişti ülkesinden bünyesine o hava. Her neyse daha özgürlük edebiyatı herkesin
    haddi değildi. Bir yerlerde yemek yendi. Sonra genç adam “hadi bize gidelim” dedi. “Niye?”
    dedi Aysel, şaşkınca baktı adama. Sadece uyuyalım dedi ona. Ne diyordu bu adam. Onu
    beğeniyorum ama bu kadar hatta âşık oluyorum sanırım ama ilerisi yok. Bulutlar çok. “Beni
    evime bırak” dedi Aysel ona. Çevirdi rotayı adam kızgınca tartışma büyümüş çirkinleşmişti
    hatta konuşma “Sen hastasın kızım hala bir cinsellik yaşamaman anormal bunu bil ha. “Ben
    hasta değilim üstelik tıp okuyorum, önce seni iyileştirmem gerek. Seks manyağı mısın
    yoksa?” “Ben hasta değilim iradeliyim hormonlarım kontrollüdür hemen durdur arabayı
    ineceğim” dedi. Zınk diye durdu o da. Oysa akşam karanlığında sokakta kalmayı sevmez hatta
    ürperirdi. İstanbul şehrinde taksiye bile binmek zordu bu vakit caddeden binen bir kız. O
    zamanlar herkese hesap verilir. Aile, komşu, bakkal hatta sokaktaki adama. Hiç tanımadığın
    biri “yavrum nereden..” diye sorabilirdi. Arabadan indiğinde bir bozacı geçiyordu oradan.
    Ona güvendi birden. Arabanın birden durması gibi kız da durdurdu sevmeyi, âşık olmayı
    garip bir biçimde. Oysa yürekte başlamalıydı aşk sonra beyinde en son tende. Duygular
    buluşmalıydı önce. Bozacının gölgesi ona güvence.

    Kontrol mekanizmasını kullanmak niye hastalık olsundu. Önce güven doğmalıydı.
    Üstelik çok sağlıklı idi. Kadındı ve sevmeye açıktı. Hayatında en önemli şey sanat ve dünyayı
    tanımak. Onun içinde okumak vardı. Dünyada aşk da vardı ama acılar da vardı. Üretmek,
    yardım etmek esastı. Tıp tahsili bitti. Almanya’da kaldı. Kaç yıl geçti hayatında sadece aşk
    yoktu.

    Haskovo’dan gelen aile artık tanınmıştı. Kök salmaya başlamıştı. Baba GURBET
    köftecisi oldu. Kaşarlı köftelerini tel tel irmik helvasını çok sevdiler. Ünlendi. Yedirdiler,
    içirdiler, tutundular yerlerine. Meslek edindi gençler. Sarı kırmızı takımda ünlendi hatta
    sarıkafa oğlan. Sonra ters göçe Almanya’ya savruldu. Alman kadınlar bir- iki derken her biri
    bir yöne dağıldılar. Büyükler sonsuza göç etmeden baba, kızı evlensin istiyordu. Teyzenin
    çeyiz sandığı kızlara açıldı.

    Doktorluk kutsal meslekti. İyi bir çocuk doktoru oldu Aysel. Haftanın iki gününü
    yoksul mahallenin çocuklarına ayırdı. Tabii tüm kadınlar sadece o günler muayenehaneye
    gittiler. Çok kazanamadı. Olsun manevi kazanç önemliydi. Sonra yoruldu emekli etti
    kendisini. Tam artık yorgunum derken kısmet çıktı bir yerden! Armudun sapı, üzümün çöpü,
    uyuyalım diyen öcü derken tek başına kalmaktan korkmuştu… Getirdikleri efendi adamdı
    görünüşte yoldaş olsun son tahlilde. Duvaksız gelinlik giydi. Utanmıştı bu yaşta gelin mi
    olunur! Baba üzülmüştü, onun hatırına etekleri tüylü bir elbisemsi gelinlik giydi. Kimseyi
    kırmak istemezdi kızı, ama bir anda da yorgan yakan deliydi hemde yani tanırdı kızını.
    Yanmasındı yorgan varsın duvaksız olsundu gelinlik dedi baba. Ne çok istemişti okul bitince
    evlensin kızı vakitlice. Öteki okulu bitirmeden gitti Boşnağın peşine. Neyse damat söz verdi
    bitirtecekti okulu. Ama Aysel’de yoktu ya niyet ya cesaret.

    Kısmet geldi ama ne kısmet adı Hikmet.
    Beyoğlu Evlendirme dairesinde kıyıldı nikah. Emirgan çay bahçesine gidildi.
    Tebrikler dediler kuru kuru, içtiler ıslak çayı herkes evine. Aysel bir yabancı ile yeni hayatına
    gittiler.

    Aracılı evliliklerdeki izdüşümsüz gündelikler. Çarşı Pazar, kadına ikide bir ayar nasıl
    pişsin enginar. Etli mi olacak zeytinyağlı mı kabak. Mesele bu ya Hamlet, tabii sabret Aysel
    sabret.

    Resim de yapıyordu Aysel suluboya pastel, karakalem enteresan. Koca almış ona lütuf
    fonundan bir dolu boya, güzel güzel yaparken kırmızıya boyanır mı papatya?
    Devam etti bir süre. Koca bey rahatsız oldu boyadan. İkinci el bir araba aldılar
    düştüler yollara.

    Dubrovnik’de lastik patladı. Tamir vakit aldı. Bindiler gemiye, elinde yelpaze,
    uyudular sabaha kadar. Yağmurla karşıladı onları Ancona.

    Aysel iç geçirdi ah dönebilsem anama. Ne vardı bu vakitten sonra varacak bir adama.
    Biraz pişmanlık, biraz isyan, biraz kabullenme derken anlamadı nasıl geçti seneler.
    Üretmeden tüketmek, tükenmek… Birlikte ne bir paylaşım ne bir yerleşim ne sarılacak
    ibrişim. Tuval ve boyalar atıldı. İkinci el araba satıldı. Çoktan yemek içmeye dalmıştı her an.
    Canım deniz kenarında çay içmek istiyor diyordu. Çok sevmiyordu sokağı koca.
    Köfteci babadan kalan miras dursun da bankada biraz. Tatlı niyetine kiraz.
    Herkesin bir planı var. Plansız olur muydu Hikmet!

    Aysel artık günleri şaşırıyordu. Unutuyordu bir şeyleri. Huylandı adam. “Hadi sokağa
    çıkalım” dedi karısına. Garibim çok sevindi o ara. “Önce bankaya uğrayalım, sen hesap
    müşterek olacak” diyeceksin diye ezberletti ona cümleyi. Sevindi Aysel ezberi doğru etti
    hemen. Atıldı imzalar ne var ne yok geçirdi üzerine Hikmet o meblağı, berkemaldi saadet.
    Ne yediğini de unuttu Aysel. Kocası tüm malını almış bir yakınına devretmiş.
    Alzheimerli Aysel ne yapacaktı parayı? Öldü ayında adam. Aysel ve Alzheimer kaldılar baş
    başa. Adamın eve almadığı Aysel’in yeğeni yetişti imdadına.
    “BOZA İSTEDİ CANIM” dedi Aysel.

    Ne koca
    Ne bozacı duymadı Aysel’i
    Biraz umut biter bu yeknesaklık dedi içinden Aysel.
    Hatırladı nasılsa bir anıyı. Arada bir sayfa açılıyordu eskilerden de yeniler gelmiyordu önüne.
    Yabancı bir ülkenin minik bir sahil kasabasına gitmişlerdi. Arabanın silecekleri yetişemiyordu
    yağmurun hızına. Ve o hala alışamamıştı kocasına. Onu sanki yeni tanıyormuşçasına
    yağmurun hüznünde ilk rastladıkları otele girdiler. Ev gibi bir otel, aslında ne ev ne otel.
    Karataş eski bir banyo sanki dedelerden miras kalmış boş bir eve bakmaya gidilmiş. Yok dedi
    Aysel ben burada ölürüm. Bu ne kasvet kapalı bir kutu ne otel ne ev başka bir yer. Peki dedi
    nasılsa koca yağmur dinsin bakarız etrafa belki yakında vardır bir yer. Açmadılar bavulları
    koltuklara oturdular. Birden koridorlarda bir telaş çıktılar odadan yaşlı bir çifti alıyorlardı
    sedyelere onlar da bir gün önce giriş yapmışlar ölmüşlerdi gecesinde.

    Korkardı ölümden Aysel doktor olsa da. Odaya girdiler valizlerini alıp merdivenlerden
    koşarak aslında kaçarak çıktılar o yerden. Arabalarına bindiklerinde sırılsıklamdılar.
    Gidiyorlardı öylesine.
    Ölmeden çıkmışlardı.
    İstikamet neşeli yerlere mi?
    Vara yoğa ya bağırıyor ya gülüyordu artık. Ne Hikmet vardı ne bir başkası.
    Albümdeki gösterilenler hep yabancı.
    Hep canım boza istiyor diyordu.

    Getirmişti yeğeni, “bu ne?” demişti bir daha da almadılar. Alzheimer ona bozayı
    hatırlamasına izin vermişti sanki. Ama tadını da unutmuştu.
    “Ben seneler önce bir arabadan inmiştim bir akşam vakti bozacıyı gördüm boza alacaktım
    ama niye hiç boza alamıyorum?

    Gecem, gündüzüm sen misin? Bana yoldaş hüzün, aklımda hep yaşlar dolusu gözüm, bir
    hoyrat rüzgâr ne yaz ne kış ne düşen yapraklarda kaldı iz yol bitmez bu güzün. Ayrılık vakti
    diyordu bir ses, benim miydi? Senin miydi? Belirsiz. Kar beyaz oldu her yer, gizlendi anılar,
    yol bitti, geçti rüzgâr ne karşılayan ne uğurlayan. Alzheimer mı Hikmet mi öldürdü beynini,
    belli olmadı.

    Beyaz boş bir sayfa açtı sanki ona. Hadi dedi istersen anıları karala.
    Bir öykü kitaplara sığmayan. Kalemi yazmayan, okuyanı olmayan, sayfalar dolusu boş
    bir defter. Hiçbir şey anlatamayan hatırlayamayan.
    “Canım boza istiyor” dedi yeniden...

    Ah Aysel

    İllüzyon bu hayat.....

    Cahide Yormaz Öz

     

  • Bernardo Bertolucci Conformist

    conformist Bernardo bertolucci jean louis trigtignantKONFORMİST Filmi

     Bernardo Bertolucci'in Conformist filmi, çoğu ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de yaşananları açıklıyor.  Gücün "Manyetik etksi" nin anlatıdığı film, buna kapılanların yaşadığı savrulmaları da, duyguları ve çevresel koşulları evrensel bir dille izleyicilerine aktarıyor.  Bugünü anlamak için seyretmek gerek. Yazının devamını tıklayarak filmi izleyebilirsiniz.


     Filmde değişen şartlara uyum sağlamaya çalışan insanların, kendi değerelerinden nasıl uzaklaştığını ve değersizleştiğini de görüyoruz.

     Conformist

     Conformist kavramı konforuna düşkün anlamında değil, gücün etkisine giren kişiler için kullanılmaktadır.  Seyredebilirsiniz.

     

    Cast
    Jean-Louis Trintignant ...
    Marcello Clerici (as Jean Louis Trintignant)
    Stefania Sandrelli ...
    Gastone Moschin ...
    Enzo Tarascio ...
    Fosco Giachetti ...
    Il colonnello
    José Quaglio ...
    Yvonne Sanson ...
    Milly ...
    Madre di Marcello
    Antonio Maestri ...
    Alessandro Haber ...
    Cieco ubriaco
    Luciano Rossi    
    Massimo Sarchielli ...
    Cieco
    Pierangelo Civera ...
    Franz
    Giuseppe Addobbati ...
    Padre di Marcello
    Christian Aligny ...
    Raoul (as Cristian Alegny)

    Bugüne baktığımızda insanların gücün manyetik etkisine kapılarak metamorfoza uğramalarını ve daha sonra da buna  nasıl kendilerini inandırdıklarını görüyoruz.

    Film hakkındaki yorumlarınızı yazabilirsiniz.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     Linkler

    Mutluluk Çizgi Film by Steve Cutts Happimess Metropolis FRitz Lang filmi 2001 A Space Odyssey Sırları Midnigth İn Paris Pariste Gece Yarısı Woody Allen Filmi

     

     

     

  • Betül Ark Röportajı

    Posta Gazetesi NLP Küçük Büyük Yazılar RöportajıBetül Ark Posta Gazetesi

    Posta Gazetesi Pazar Postası Ekinde  Betül Ark'ın Cengiz Eren ile yaptığı Röportaj.

     

  • Bi'an Önce NLP Köşe Yazısı

    Bi an önce hedefe ulaşmak isteyenlerYaşadığımız Günler

    Kriz, kaos, savaş dönemleri insanın geleceğinin belirsiz hale gelmesini sağlar. Türkiye'de ise, krizler çok uzun yıllardan beri yaşanmakta. Türk insanı yaşadığı bu koşulardan dolayı, kriz içinde kolaylıkla çözüm üretebilir durumda. Çoğu insanımızın kriz olmadığında hiçbirşey yapamaz hale geldiğini görmek şaşırtıcı olmayacaktır. No pain,  No gain cümlesindeki gibi.

    Son bir yılda yaşadıklarımızı düşündüğümüzde ne kadar sert darbelerin arka arkaya geldiğini görebilir. Yaygınlaşmaya başlayan terör, kendilerini patlatarak insanlara zarar verenler, darbe teşebbüsü çok kısa zaman aralıkları ile gerçekleşti. Nedenleri üzerinde sayfalarca yazı yazılabilir ama bu yaşadıklarımızın zihnimizde farkında olmadığımız etkileri olacaktır.

    Hızlı Olmak ve Bi'an Önce

    Bu dönemlerde insanlar zihinlerinde üretilen korkulardan dolayı “bir an önce” davranışını kullanmaya başlayabilirler.

    Geleceği kaybolmuş ve zaman kalmadığını düşünen insanlarda ortaya çıkacaktır.

    Trafiğe çıktığında gideceği yere “bi'an önce” ulaşmak isteyip trafikteki kazaları arttırabilirler.

    Yemeklerini “bi'an önce” bitirmeye çalışıp, haberleri izlemeye çalışabilirler.

    İstediklerinin “bi'an önce” olmasını istedikleri için bunu engelleyen kişilere sert tepkiler gösterebilirler.

    Kazandıkları parayı “bi'an önce” harcayarak, ayın büyük bir bölümünü parasız ya da borçlu olarak geçirebilirler.

    Cinselliği yaşarken "bi'an önce" olmasını isteyip, zevk alamaz hale gelebilirler.

    Soruları "bi'an önce" cevaplamaya çalışarak, sınavda zayıf not alabilirler.

    Krizlerde ortaya çıkan “bi'an önce” davranışı, yaşadığımız hayattaki çatışmaları, trafik kazalarını, şiddeti, cinayetleri arttıracak, insanlar arasındaki iletişimi azaltacaktır.

    İçe Kapanmak

    Caddede sokakta yürüyen insanların birbirinin yüzüne bakmadan yürüdüklerini ve gözlerini diğerlerinde kaçırdıklarını görebilirsiniz. En küçük bir şey söylediğinizde, cevap yerine sinirli bir tepki alabilir ve beklemediğiniz bir anda kendinizi anlamsız çatışmanın bulabilirsiniz. Tıpkı pazar günü İstanbul üzerinde uçan jetin sesini duyan insanların yüzlerinin sararması, ya da “klima çalışıyor mu?” sorusunu soran yolcunun şoför tarafından bıçaklanması gibi.

    “Bi'an önce şuraya gideyim”, “Bi'an önce burayı göreyim”, “Bi'an önce işten çıkayım”, ”Bi'an önce yatayım”, “Bi'an önce emekli olayım” ve benzeri davranışlar çok yaygınlayaşabilir. Bu davranışlar ise yaşanan anın keyfini azaltacak kişinin üzerinde ilave bir baskı da yaratacaktır.

    Planlı Yaşamak

    Davranışlarınızda bir acelecilik varsa ve bir an önce birşeyler yapmak istiyorsanız, biraz durup düşünün. Sonra da gelecekte yapmak istediklerini aklınızdan geçirdiğinizde ve geleceği belirlediğinizde rahatladığınızı görebilirsiniz. Bir an önce yerine, bir müddet farkında olarak ve planlı yaşamak değişimi sağlayabilir.

    Kriz dönemi geçtikten sonra istediğiniz gibi yaşamaya devam edebilirsiniz. BU zamana kadar, kendinizi çatışmalardan, şiddetten, sert iletişimden ve kavgalardan koruyun derim. Tabii, her zaman olduğu gibi karar tabii ki sizin.

    Cengiz Eren

    https://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta gazetesi bölge eklerinde yayınlanmıştır.

     

  • Biliç ve Nefret Söylemi

    slaven biliç, beşiktaş teknik direktörü, Biliç,  Beşiktaş'ın teknik direktörü. NLP Teknikleri açısından bakıldığında, ortaya çıkan sonuçlar üzücü.

     

  • Cengiz Eren

    cengiz.eren

    • Cengiz Eren NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    • Elektrik Mühendisi
    • İ.Ü. İşletme iktisadi Enstitüsü
    • NLP Uzmanı ve Eğitmeni
    • NLP İçerik Sizi Düşünmek,  Okunmuş Yazılar, Küçük Büyük Yazılar kitaplarının yazarı
    • http://www.erenlp.com
    • http://www.facebook.com/cengiz.eren
    • http://twitter.com/cengiz_eren
    • http://www.linkedin.com/cengizeren
    •  

    • Cengiz Eren

      mustafa_kemal_modeli_3.jpg

      Cengiz Eren  Elektrik Mühendisi, NLP Uzmanı ve Eğitmeni

      Özgeçmiş,

      Kitaplar,

      Kavramlar,

      Çalışmalar,

      Seminerler,

      Zihinsel

      Detoks

       

    • Cengiz Eren Kimdir

      Cengiz ERen
      Cengiz Eren

      Elektrik Mühendisi  (Yıldız)

      İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü

      NLP Uzmanı ve Eğitmeni

      Yaşanan Tecrübeler ve NLP

      Uzun yıllardır NLP Konusunda bilgi aktarımlarında bulunan Cengiz Eren Kişisel ve Kurumsal seminerlerle çalışmalarına devam etmektedir. Hayatı yönetmeni değişimin kolay olduğuna inanmaktadır. Bilinçaltı kavramının yanlış olduğuna insanın yaşadığı her tecrübeyi farkında olmasa da hissettiğine ve bu tecrübelerin oluşturduğu stratejiler bütün hayatı etkilediğini bilmektedir.

      Zihinsel Detoks

      Ayrıca bildiği zihin temiz olmadıktan sonra değişimin kolaylıkla gerçekleşmeyeceğini görmüştür.  Bu yüzden çok sayıda kitap okuduğu, seminerlere katıldığı halde aynı stratejileri kullanan çok sayıda insanlar görüşmüştür.  Sevgilisinden ayrıldıktan sonra benzer bir sevgiliyi bulmak, mobbing gördüğü için ayrıldığı işyerinden başka bir yere geçtiğinde mobbing görmeye devam etmek, çok çalıştığı halde istediği notu alamamak, kazandığı paraları sürekli olarak kaybetmeye devam etmek, herşeye sahip olmak isteyip hiçbirşeye sahip olamamak gibi sonuçları görebilmek mümkündür. Bu sebeplerden dolayı zihnin temiz olması çok önemlidir. Zihinsel Detoks Programı değişimin nasıl gerçekleşeceğini kişilere göstermektedir.

      NLP ve Kavramlar

      Cengiz Eren, NLP konusunda olduğu kadar şu anda kullanılan çok sayıda kavramı da üretmşitir.  Farkındalık Hipnozu, Duygusal Kekemelik, Zihinsel Detoks, NLP Kullanıcı, NLP Uygulayıcı, NLP Aktarıcı, Elektik Modeli, Su Modeli ve benzeri kavramlar da şu anda çok sayıda kişi ve kurum tarafından kullanılmakatadır.

      Ereğli Demir Çelik Fabrikaları

      Cengiz Eren, Ereğli Demir ve Çelik fabrikasında Mustafa Kemal'in annesinin adı verilen (Zübeyde) Yüksek Fırın Montajında ve daha sonra aynı kuruluşun Çelikhanesinde 3.ncü konverter tevsiatında 3,5 yıla yakın bir süre çalıştı. Daha sonra İstanbul'da açtığı mühendislik bürosunda Elektrik Mühendisliği ve proje hizmetleri veren Cengiz Eren, yaşadığı Ereğli tecrübesinden sonra farkettiği, yönetim konusunda bilgi sahibi olması gereğini hissederek İşletme İktisadı Enstitüsü akşam bölümüne başladı ve 1981 yılında bitirdi.

      İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü

      İşletme İktisadı Enstitüsüne başlarken Business Week dergisinde çıkan bir reklama müracaat ederek bağlantı kurduğu The McGraw-Hill Companies'in Türkiye Temsilciliğini aldı. İşletme İktisadı Enstitüsünü bitirdikten sonra İşletme İktisadı Enstitüsü Mezunlar Derneği İMED yönetim kurulunda da 4 yıl görev yaptı.

      Tennis The Mind Game

      1985 yılında tenis oynamaya başladı.Tenis oynamaya başladıktan sonra kendisine hediye edilen’Tennis The Mind Game’ isimli kitaptan Neuro Linguistic Programming NLP’nin varlığını öğrendi. Bu modeli oluşturan iki kişiden biri olan Richard Bandler’den Meta Master Practitioner, Master Practitioner, Design Human Engineering, Persuasion Engineering, ve Trainer of NLP eğitimlerini ve sertifikalarını aldı.

      Chomsky, Universal Grammar ve NLP

      Bu sürede en önemli faaliyeti İngilizce içerikte öğrendiği modeli içeriksiz hale getirip Türkçe olarak modellemeye de başladı. 1998 yılı Ocak ayından itibaren kurduğu Türkiye’deki ilk NLP Enstitüsünde Kozyatağı, Gülbahar Sokak . No 10 Daire 1’de kişisel uygulamalara ve grup eğitimleri ile çalışmalarına devam etmekte. Türkiye’de NLP ve değişim konusunda ilk defa yapılan bu uygulama, Tempo dergisinin 29 numaralı 22 Temmuz 1998 tarihli sayısında '4 Saatte Kendinizi Değiştirin' başlığıyla kapak konusu olarak işlendi. Bu tarihten sonra çeşitli radyo, TV programlarında, basın ve yayın organlarında yer aldı. NLP teknikleri kullanılarak şirket yöneticilerine ve çalışanlarına, karar stratejileri, öğrenme stratejileri, motivasyon stratejileri, iletişim ve ikna teknikleri ve İş Hayatında NLP uygulamaları konusunda seminer ve danışmanlık hizmetlerini de isteyen kişi ve kuruluşlara vermeye başladı.

      Kİtaplar: NLP İçerik Sizi Düşünmek, 4 Saatte Kendinizi Değiştirin, Okunmuş Yazılar, Küçük Büyük Yazılar 

      Tempo dergisi ile birlikte verilen ‘4 Saatte Kendinizi Değiştirin’ ve Beyaz Yayınları tarafından yayınlanan ‘İçerik Sizi Düşünmek’, "Küçük Büyük Yazılar",  kitaplarının da yazarı olan Cengiz Eren, NLP Braingineering’in kurucusu olup kaynaklarımızın kullanılması konusunda uygulama ve seminerlere devam etmektedir. Gelişmenin istek ve merakla olabileceğine ve beynimizin düşündüğümüzden daha hızlı düşündüğüne , zihinsel açıdan engelsiz ve sınırsız yaşamanın bizi bütün isteklerimize kaynaklarımız ölçüsünde kolayca ulaştırabileceğine bütün duyuları ve vücuduyla inanmaktadır.

      İçeriksiz Düşünme Modeli, Context-Free Thinking

      Bize aktarılan bilgilerin İçeriksiz modelinin algılanması gerektiğini ifade eden Cengiz Eren, bize ulaşan dış önermeleri gücümüz varsa reddetmemiz gerektiği, eğer bu mümkün değilse mutlaka dış önermelere karşı önerme üretmemiz gereğinin düşündüğümüzden daha önemli olduğunu da belirtmektedir.

      Değişim için istediğiniz yolları deneyip istediğiniz sonuca ulaşamadıysanız, NLP Braingineering Merkezimizi ziyaret etmeniz de yarar var.

      Tedavi için Doktor, Değişim için NLP Braingineering

      0216 464 1727 numaralı telefondan bizi arayabilirsiniz.

      This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

      İlgili Linkleri

       

       

    • Cengiz Eren'in Yeni Kitabı : Küçük Büyük Yazılar yayınlandı.

      kucukbuyukyazilarNLP Küçük Büyük Yazılar

      Cengiz Eren'in yeni kitabı Küçük Büyük Yazılar yayınlandı. Milliyet Gazetesi 2002-2007(ocak)  yılları arasında önce Milliyet  Cuma ve daha sonra da Milliyet  Cumartesi eklerinde yazılan yazılar, konularına göre sistematize edilerek düzenlendi.  Yazılar üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadan hazırlanan kitapta, hem gündem ile ilgili, hem de  değişim ve gelişim süreçleri için her zaman önemli olan içeriklerdeki yazılar okunabilir.  Bir çok konuda farklı bakış açısı getiren Küçük Büyük Yazılar'ın okunduğunda kişinin "Hayatı Anlamak ve Yönetmek" yönündeki davranış ve düşüncelerin katkıda bulunacağını düşünüyoruz.  Küçük Büyük Yazılar'la ilgili bilgileri okuduktan sonra Facebook, Twitter, Google+, Linkedin gibi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşırsanız, kitabın görünürlüğüne katkı sağlamış olursunuz.  Şimdiden teşekkürler.

       

    • Ceo'ların Yalnızlığı (Dağların zirveleri çoraktır)

      zirveceoCEO Chief Executive Officer

      CEO Türkçeye giren yabancı kavramlardan bir tanesi..

      Chief Executive Officer kelimelerinin kısaltılmış hali CEO.

      Hiyerarşik yapılanması tamamlanmış kurumlarda genellikle yönetim kurulu içinde yer alan kişilerden birine verilen bir unvan. Murahhas Aza ile benzerlikler taşıdığı da söylenebilir. Executive kelimesi önemli. Execution kelimesinden geliyor ve Türkçe karşılığı da "harekete geçiren”.

      Officer’in kullanılması ise kağıt ve raporlar üzerinden karar verebilecek yetenekte olmasından kaynaklanıyor. Raporları okuyabilmek, yorumlayabilmek ve en önemlisi raporlardaki boşlukları fark edebilmek gibi özellikler, aranan vasıflar.

      Kurumlarda, hiyerarşik yapılanmasını tamamlamış ve “Corporate Governance”’a geçmiş kurumlarda bu unvana daha çok rastlıyoruz.

       Karar Süreçleri ve Karar Vericiler

      Önceleri sermaye sahibi ve karar verici aynı kişi iken, şimdi sermaye sahibi görev yetkilerini yönetim kuruluna ve yönetim kurulu da yetkilerinin bir kısmını yönetim kurulunda da yer alan bir kişiye bırakabilmekte. İşte bu kişiye CEO deniyor. Kısa vadeli stratejik kararları verebilmek ve uzun vadeli strateji değişiklikleri için hazırlık yapmak da görevlerinden. Ne yapılmasından çok nereye doğru gidilmesine dair çerçeve kararlarını vermek ve kurum yapısının gelecekteki durumlara uyumlu hale getirilmesi, geleceği şekillendirilebilmeleri gibi kurumsal yapı adına çok önemli süreçleri başlatan kişi aynı zamanda.

      Stratejik ve Operasyonel Kararlar

      Kurumlarda iki önemli karar var yapılanması var, dikkatli bakılırsa. Stratejik kararlar ve operasyonel kararlar. Stratejik kararlar bir departman için verilebileceği bütün kurumu yıllarca etkiyebilecek süreçlere ait başlangıç kararları. Stratejik kararda bilgi alma süreçleri çok uzun. Zira kararın doğru verilebilmesi için zengin bilgilere ihtiyaç ortaya çıkması da çok doğal. Kişisel açıdan bakıldığında tatile çıkma kararı stratejik bir karardır.

      Operasyonel kararlar ise verilen stratejik kararların nerede, nasıl, kim tarafından ve hangi zamanda uygulanması gerektiğine dair uygulama planları ile ilgilidir. CEO ve üst yönetim tarafından alınan stratejik kararlara ait tavrın belirlenmesinden sonra operasyonel kararlar alınarak uygulama süreçleri başlatılır. Bir örnek vermek gerekirse Unilever CEO’su ve yönetim kurulu “to getting dirty” kavramını ortaya attı. Çünkü giysiler kirlenirse yıkanması gerekecek ve temizlenme yapılırken Unilever ürünü deterjanlar kullanabilecektir. Bu kararda sonra ülkelerdeki şirketler bu stratejik kararı uygulamaya başlamışlar ve Türkiye’de “Kirlenmek Güzeldir” sloganı ile operasyona başlanmıştır.Yine kişisel olarak tatile nasıl ve hangi yoldan gidileceği konusundaki karar operasyonel karardır.

      Coca Cola

      Benzer şekilde Coca Cola büyük bir olasılıkla evlerinden çıkan insanların daha fazla meşrubat tükettiğini farkettiklerinden olsa gerek, insanların ev dışına çekilmesi gerektiğine dair stratejik kararı vermişlerdir. Bu karardan sonra hazırlanan reklam kampanyaları “Sokağa Çıksana, Hayat Sokakta” sloganı ile Türkiye’de kullanılmaya başlanmıştır.

      Yalnızlık

      İşte bu noktada CEO’ların yalnızlığı da başlamaktadır. Operasyonel karar süreçlerine ait uygulama sonuçlarını detaylı olarak görebilen orta kademe yöneticileri, hazırladıkları konsolide raporları üst yönetimlerine, bölgesel şirketlerde bu sonuçları merkeze ve CEO’ya iletmektedirler. Stratejik kararların sonuçları uzun zaman sonra ortaya çıkmaktadır. İşte bu noktada CEO aldığı kararların sonuçlarını ait heyecanı sürekli olarak yaşayabilecektir.

      Yönetim kurulu sermaye sahiplerine daha fazla kar aktarmayı düşünürken CEO kurumsal yapının bu sonuçlara uygun olarak sürdürülmesini ve şartlara uygun olarak yapısal değişimi de öngörecektir.

      Tepeler Çoraktır

      Bu yazıda inceleyeceğimiz konu ise CEO’ların yalnızlığı. CEO’lar genellikle üst katlarda otururlardı. Özellikle New York merkezli şirketlerde en üstün bir alt katında otururlarken 11 Eylül’ün yaşanmasından sonra alt katlara doğru harekete başladılar.  Bu kişiler kolaylıkla karar verebilen bir yapıda olmak zorunda olduklarından ve kurum içinde ve dışında çok güçlü göründüklerinden kendilerine ulaşan bilgiler içinde çoğunlukla çözülmesi gereken sorunlar ve kurumun kaynaklarını çeşitli seviyelerde kullanmak için dışarıdan kendilerine ulaşan istekler olmaktadır.

      Göreve başladıktan bir müddet sonra çevresindeki kişilerden ulaşan bu isteklerden dolayı kendisini koruma altına alan CEO giderek yalnızlaşmaya da başlamaktadır. Kendisine yaklaşan her kişinin kısa veya uzun dönemde bir istekle karşısına çıkması durumu daha da zorlaştırmaktadır. Hayır derse yalnızlığı artacak evet derse kendisini kötü hissedecektir. Hayırlar arttıkça yalnızlık da artacaktır.

      Bir başka önemli nokta ise CEO görevine geldikten sonra operasyonel süreçlerden uzaklaştığı için yeniden bu sürece başlaması zor hatta imkansız hale gelmektedir. Hele CEO koltuğunun verdiği iktidar gücü de, önce davranışlarını sonra da kişiliğini etkilemeye başlamışsa sorun biraz daha artacaktır. Operasyonel süreçlerden her içerikte uzaklaşıldıkça iş yapmaktan çok iş yaptırarak yönetmek gereği de kendiliğinden ortaya ve operasyonel süreçlerde de farkında olunmayan tehlikeler yaşanacaktır.

      Gordion Düğünü

      Bir örnek vermek gerekirse Gordion Düğümünün çözülemez bir düğüm olduğu kimse çözemediği için düşünülmeye başlanmış ancak Büyük İskender düğümü görünce çözmeye çalışmak yerine kılıcını çekerek düğümü kesmiş ve sonuçta çözmüştür. Bu karar stratejik karardır ve kararın verilme hızı İskender’e neden “Büyük” unvanının verildiğini de göstermektedir.

      Ancak böyle bir kararı hızlı verebilen İskender, çayı geçerken attan düşmüş ve boğulmuştur. Bu ise kendisini operasyonel süreçte koruyamadığını gösteren bir sonuç olarak algılanabilir. İlginç olan boğulduğu çaya kendi adının verilmesi ve o yöredeki bir şehrin de kendi adını taşınmasıdır. Büyük İskender operasyonel süreçlere ait kararları vermeyi ve kendisini korumayı çok önceden bıraktığı için zarar görmüştür. İşte bu nokta CEO’ler içinde önemlidir. CEO görevine başladıktan sonra ya hayat için yer almaya devam etmeli ya da her içerikte korunmalı ortamlarda yaşamalıdır. Alış veriş gibi, bankadan para çekmek gibi, mektup göndermek gibi, araba kullanmak gibi, fiş priz tamiri, rezervasyon, tatil gibi ve buna benzer işlerden kendisini tümü ile uzaklaştırmalıdır. Özel hayatındaki operasyonel süreçler kendisine için tamamlanmış olarak gelmeli, kendisi sadece karara katılmalıdır.

       Milyon Dolarlık Kararlar

      Zira kendisinin vereceği her karar kurumsal yapının büyüklüğüne göre milyon dolarlar mertebesindedir. Bu açıdan zihinsel olarak temiz, algı seviyesi yüksek, ortaya tavır koyabilen bir yapıda olması vereceği kararların doğru olmasını sağlayacaktır. Kurumsal olarak geleceğin planlanmasında ve en önemlisi geleceğin belirlenmesinde alınacak kararlar bu zihinsel sınırların ötelenmesine bağlı olarak belirlenecektir. Sınırsız olarak hayal etmesi gereken CEO bu hayallerinin uygulanabilmesi içinde varolan sınırları da gözlemlemelidir.

      Güç  ve İktidar

      CEO’lar güçlüdür ve iktidar sahibi olarak görülürler. Bazıları sermaye sahibi aileden olsalar da, çoğu hem seçilmiş ve hem de atanmış kişilerdir. Bu göreve gelebilmeleri için uzun yıllar elde ettikleri tecrübelerin ve kaynakların olması da gereklidir. Stratejik kararları doğru verebilmek zorunluluk olduğundan yaşadıkları tedirginlik diğer insanlardan daha büyüktür. Sorun çözme konusunda net kararlar verebilmesi ve bu kararları uygulayabilir olmalarından dolayı pek sevilmezler.  BU sebepten uluslar arası kuruluşlarda çalışan CEO’lar o ülkede yetişen ikinci kuşak arasından seçilmeleri de bu yüzdendir. Ofislerine gelen kişilerin çoğu sadece iş görüşmek amacı ile gelirler ve kısa bir süre bu odada kalabilirler. Zira vakit onlar için çok da değerlidir.

      Yukarıda yazılı olanlardan dolayı CEO’lar yalnızdır. Hiyerarşik olarak organizasyonda yükselince yalnızlık da artmaya başlar. Piramidin en tepesinde kim varsa o en yalnız olacaktır, çevresinde fazla sayıda insan görünmesine rağmen. Yaşadıkları yalnızlıklara rağmen kaynaklarını en zengin olarak kullanan ve kendilerini yenileyebilen CEO’lar görevlerini uzun müddet yapmaya devam edeceklerdir. Diğerleri ise belirli bir süre sonunda sistem dışına itilirler. Bu noktada hayatlarının belki de en zor dönemlerini yaşarlar. Şimdi size sorulsa siz CEO olmak ister misiniz? Cevabınız ne olur? Evet cevabı veriyorsanız, kaynaklarınız zengin, bilgi alma süreçleriniz kendi kontrolünüzde, zekanız hızlı, kılıcınız keskin ve kararlarınız adil olsun.

      Cengiz Eren

      NLP Uzmanı ve Eğitmeni

      http://www.erenlp.com Kozyatağı

      İlgili Linkler

       

    • Çiftlik Bank İkna Edilmek

      Çiftlik Bank ve İkna Cengiz ErenÇiftlik Bank ve İkna'nın Temelleri

      Çiftlik Bank olayı patladığında herkes hayretler içinde kaldı. Kalmalarına gerek var mıydı? Hayret edenler kendileri hiç aldatılmamışlardı.
      Bu ülkede böyle çok olay yaşandı. Yaşanmaya da da devam edecek görünüyor.

      İkna'nın temel kurallarını gözden geçirmek yerinde olur. Zira nasıl ikna edildiklerini incelemek önemli hale geliyor. İkna edildiğinizde hayatınızın ya da paranızın yönetimibaşkalarına geçmiş olacaktır. O zaman geçmiş olsun diyebiliriz.

      Benzeşim

      İkna edebilmek için ikna edeceğiniz kitleye benzemeniz gerekir, öncelikle. Sizi dinleyenler ve görenler "aynı bizden biri gibi" diyebilmeliler.
      Onlar gibi küçük hatalar yapmalı ve bu hataları da kendisi anlatabilmelidir.

      Bilgi ve Otorite

      Aynı zamanda çalıştığı konuda derin bilgiye sahip olduğunu da göstermelidir. Kimsenin bilmediği hatta üzerind e düşünmediği örnekleri onlara anlatabilmelidir. Bir tarikat lideri "Kuran'ı Kerim'i yorumlarken, bir başkası "inekler" hakkındaki bilgisini ortaya koyabilir.

      İkna edecek kişi zaman zaman otoritesini göstermelidir. Otoritesini gösterdiğinde geri adım atmayacaktır ki, kendisine inanan, ikna olan kişiler onun gerçekten otorite olduğunu anlayabilsinler. Gerektiğinde otoritesini en sert şekilde kullanabilmelidir.

      Hayır

      Bunun kadar önemlisi "hayır" diyebilmesidir. İknanın temel kurallarından biri bu olsa gerektir. Kendi önermelerini kabul ettirirken kendisine gelen önermeleri reddetmesi onun liderliğini vurgulayacaktır. Aynı zamanda ikili önermeler sunarak önermelerinden birini kabul ettirmesi gereği ortaya çıkar. Böylece i önermelerini kabul ettirmesi liderliğinı biraz daha vurgulayacaktır.

      Böylece gruba ikna edilerek katılanlar artmaya başlar. Bu artış genellikle başlangıçta aritmetik dizi halindedir. Gruba katılanlar grup dışında olan kişilereyapılan faaliyetin ne kadar yararlı olduğunu anlatmaya başlayacak ve liderin özelliklerini anlatmaya başlayacaklardır. Böylece liderim olmayan özellikleri varmış gibi algılanacaktır. İnsanların gözünde farklı bir hale gelirken, bu imajın kaybolmaması için liderin grup üyeleri ile yakın ilişkide olmaması ve kendini gizlemesi önemlidir.Zira kendisi ile konuşanlar veya sohbet edenler gerçeği kavrayabilir ve gruptan kopabilirler.

      Vaat

      Bir de şunu gözden kaçırmamak gerekir. İkna etmek için bir "vaat" olması önemli. Bu vaat, madd i bir kazanç olabildiği gibi, manevi bir kazanç, gelişmek, hatta ahiret bile olabilir. Bir gruba dahil olması isteği, yalnızlık, gelecek korkusu da yapılacak vaatle giderilmesi insanları buna yönlendirecektir. Eksik olduklar ınoktada bir vaat planlamak ise, ikna etmek istediğiniz grubu tanımanız gerektiğini de anlatır.

      Bu şekilde aritmek dizi ile artan grup üyelerinde artma olur ve artma hızı geometrik dizi haline gelir. Birer birer üye bulunurken gruba katılanlar birer ikişer üye getirdiklerinde artış hızı 1+2+4+8+16 serisi ile devam eder. Böylece aslında lider veya lider kadrosunun ikna ettiğinden çok fazlası gruba dahil edilir ve sonra birden büyük bir kalabalık oluşur.

      Politikada, internette,tarikatlarda, insan ilişkilerinde, zincir pazarlama konusunda çok sık kullanılan bir modeldir, yukarıda anlatılanlar.

      Süreklilik

      Süreklilik de iknanın olmazsa olmazlarından bir özelliktir. Benzer dil motifleri, ses tonu benzer kavramlar, sürekli olarak aynı şekilde kullanılmalı ve kişilerinzihninde bir takım mimler yaratılmalıdır. Bunu televizyonda, ya da youtube videolarında kolaylıkla takip edebilirsiniz.

      Sonrası ise biliniyor. Eğer kurulan sistem akıcı olarak devam etmediğinde tıkanır ve sistenmden kaçış logaritmik dizi halinde başlar. Sistem çöker.

      İkna edilen insanlara baktığımızda bu insanların iyi hayat yaşamak için beklentileri olduğunu bilmek gerek. Ama bunu kendileri nasıl yapılacağını bilmedikleri için kendisi gibi olan insanların arasına katılmalarışaşırtıcı olmasa gerek. Bunları yargılamanın, aşağılamanın hiçbir anlamı yok. Koca koca profesörlerin, komutanların, politikacıların ikna edildiği yerlerde, ortalama insanın ikna edilmesi kolaylaşacaktır.

      Facebook Twitter Google

      Facebook, Twitter, İnstagram ve diğer sosyal medya hesaplarında da ikna edilmek için benzer yönetmeler kullanılmaktadır. Sosyal medya ve Google sizden topladıkları bilgileri toplayıp bunları satmakta ve aynı zamanda size uygun reklamları göstererek ikna etmeye çalışmaktadır. Enson Amerikan seçimlerinde belirli bir algoritme üzerinden muhalifleri ikna etmeye çalışan Cambridge Analytica isimli kuruluş Facebook'un 50.000.000 üyesinin bilglierini kullanarak onları ikna etmeye çalşımıştır. Seçimleri Trump'ın kazanmasında önemli bir payı olduğu ifade edilmektedir Türkiye seçimlerinde de bu bilgiler kullanılabilir. Bu yüzden Çİftlik Bank mağdurlarını eleştirmek çok anlamlı olmayacaktır.

      Kendini Korumak ve Hayır Diyebilmek

      Kişinin kendisini koruması bu anlamda da önemli. Gerçekten kararı siz mi veriyorsunuz? yoksa ikna ediliyor musunuz? Sürekli olarak benzer bilgiler size aktarılıyorsa, kendinizi korumaya başlamanız ve söylenen cümlelerin yapısına bakmanız, neden ısrar ediyorlar diye düşünmeniz yerinde olacaktır.

      Aktarılan bilgileri yorumlayabildiğinizde ve hayır diyebildiğinizde daha sonra mağdur olmaktan kurtulmanızı kolayca sağlayacaktır. Bunun için NLP tekniklerini öğrenmeniz yararlı olabilir.

      Cengiz Eren
      NLP Uzmanı ve Eğitmeni
      http://www.erenlp.com

       

    • Corona Virüsü, Korona ve Hastalık Korkusu

      Korona Virüsü ve Korona KorkusuCorona Virüsü ve Korona Korkusu

      İnsan hayatında zihinsel olarak bir yapılanma zamana bağlı olarak ortaya çıkar. Bazen iş, bazen para, bazen sevgili, bazen toplum ve başka içerikler öne geçer. Zamana bağlı olarak bu hiyerarşiler değişecektir. 

      Daha önce depremde evlerimiz ve sağlığımız, bir ekonomik krizde para ve gelecek, seçim sırasında seçeceklerimiz, eğitim ücretleri arttırdığında eğitim önemli hale geliyordu. Şimdi ise daha önce bu boyutta yaşanmamış bir salgınla karşı karşıyayız. Bu durum bize sağlığın ne kadar önemli olduğunu anlattı ve öğretiyor.

      Sağlık Önemli

      Geçmişte Albert Camus’nun Veba isimli eserini okurken hissedilenler , bir gün benzer bir durumda, kitapta bahsedilen Cezayir de değil, daha büyük bir boyutta karşılaşmak ilginç oluyor. Dünya çapında korona virüs alarmı, kapatılan sınırlar, iptal edilen uçuşlar, sokağa çıkma yasağı, uzun süreli karantina bir anda ortaya çıkıverdi. 19 Ocak 2020 de başlayan süreç Mart ortasına geldiğimizde herkesi etkiledi. Bir korku ve kararan gelecek herkesi tedirgin ediyor.

      Korkular

      Korkular biz kendimizi koruyamadığımızda ortaya çıkıyor. Bütün korkular için bu söylenebilir. İnsanın korku üretmedeki yaratıcılığı inanılmaz. Her içerik ile ilgili korku üretebiliyor insan. Örnek vermek gerekirse, asansör korkusu, kedi korkusu, fare korkusu, karafatma korkusu, inen yürüyen merdiven korkusu, kilo alma korkusu, uçak korkusu, deprem korkusu ve daha bir çoğu.

      Korona korkusu

      Korona virüsü tek hücreli bir canlı. Şimdi insanlar korona virüsünden korkuyor. Zira hayatlarını korku ile yöneten insanlar şimdi bu korkuyu hissederek biraz daha hareket edemez hale geliyorlar. Bu kişiler insanları korona taşıyıcısı olarak görecektir. Korona korkusu ortaya çıkınca diğer korkular, beynimiz oransal olarak çalıştığı için diğer korkular azalacak ama korona korkusu zihnin her noktasını kaplayacaktır. 

      Değişim Mesajı

      Gerçekten daha önce yaşanmamış bir durumla karşı karşıyayız. Sosyal medya, televizyonlar, gazeteler ve web siteleri sürekli olarak bu hastalıktan, nasıl korunacağından ve kimleri etkileyeceğinden bahsediyor. Daha önceki salgınlarda bilgi bombardımanı böylesine değildi. Şimdi her taraftan ve telefonlardan bilgi yağıyor, daha çok negatif korkutan bilgiler. Aslında korona gösteriyor ki, eskisi yaşamamız giderek zorlaşacak. Virüslerin en önemli özelliği kolayca değişebilmeleri. Doğadan uzaklaşan ve yerleşik düzene geçen insanın değişmesi zorlaşıyor, zorlaştıkça da korkuları artıyor.  

      Hayatınızı ve yaşadıklarınızı gözden geçirip, kendi kararlarınızla hayatınızı yönetmeye başlamak en önemlisi. Yoksa bu benzeri korkular yaşanmaya devam edecektir. Bilinmesi gereken hayata karşı tavır gösteremeyen insanların, korku ve stres altında yaşayan insanların daha kolay hasta olduğu. Bu kişilerin immune sitstemleri de doğal olarak düşük olacak ve korona virüsünden daha çok etkileneceklerdir.

      Hem korona virüsünden ve hem de korona virüsü ile ilgili sözel ve yazılı korku üreten bilgi içeriklerinden kendimizi korumak en önemli nokta. Tavrınızı değiştirin, immüne sisteminizi yükseltecek gıdalar alın ve hayatınıza devam edin.

      Ellerin ve vücudun temiz olması önemli ama zihinde aynı temizlikte olursa hayat güzelce devam eder.

      Yazıyı hazırlayan Cengiz Eren NLP Uzmanı ve Eğitmenidir. Zihinsel Detoks konusunda bilgi aktarımı yapmakta, ve tecrübelerin hayatımızda ortaya çıkardığı stratejilerin neler olduğunu göstermektedir. Stratejiler değişmez ise, değişim ortaya çıkmayacaktır.

      Cengiz Eren

      NLP Uzmanı ve Eğitmeni 

      http://www.erenlp.com

       

    • Defne Joy Foster ve Köşe yazarları, yazdıkları ve Kishileaks

      Defne Joy Foster ve köşe yazarları

      Defne Joy Foster

      Defne Joy Foster öldü. Kaderi biraz Charles Foster Kane'e benzedi. İkisi de yalnızdı ve CFK ölürken “Rosebud” demişti. Defne Joy Foster'in ne dediğini bilmiyoruz. Belki çocuğuna ölümü göstermemek için başka bir eve gitmiş bile olabilir. Ancak burada inceleyeceğimiz Defne Joy Foster değil onun ölümü hakkında yazılanlar. Hemen hemen her köşe yazarı onun hakkında birşeyler yazdı. Yazdıkları Defne Joy Foster ile ilgili görünse de kendilerini anlatıyorlarlardı. Çoğunlukla. Defne Joy sadece bunun için kullanılan bir araçtı. Ayşe Arman'ın yazdıkları hariç. Onun mesajı içinde de her an ölebiliriz mesajı ölümü kolaylaştırıyor olabilir. Okuyacağınız yazı, bu anlamda ilginç sonuçlar ortaya çıkaracaktır, sizin için de.

       

TOP