cengiz eren

 

  • Animal Farm George Orwell

    Animal Farm

    Animal Farm George Orwell'in aynı adlı masalından senaryolaştırılmış bir çizgi film.


    Hayvanlar Alemi ile Düzeni Anlatmak

    Hayvanlar aleminin bir çiftlikteki başkaldırışını anlatan filmde iktidar mücadelesinin ne boyutlara ulaşabildiğini gösteriyor. Domuzların başlattığı ve  iktidarı ele geçirdiği anlatılan filmde değişen bir şey olmadığını, seçkinler ve çalışanlar arasındaki bağlantılar, köpeklerin bağlılıkları, diğer hayvan davranışları, biraz da seyirciyi taciz edecek şekilde sorgulanıyor.  İktidar, güç, ticaret, işbirlikleri ve savaşlar. Animal Farm'da hepsi var. Çağı ve zamanı anlamak için güzel bir örnek.Tabii bir de ihtiyar domuz. Seyretmenizi tavsiye ederim.

     

    Türkçe Altyazılı olarak izleyebilirsiniz.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     İlgili Linkler: Lions For Lambs Robert Redford Meryl Streep Silence Martin Scorsese\'s film Metropolis FRitz Lang filmi American Dream Film (yetişkinler için) Zoraki Kral King\'s Speech Oscar\'lı bir Film

     

  • Atatürk'ün Psikanalitik Biyografisi Vamık Volkan ve Yorum

    Atatürk'ün Psikanalitik BiyografisiAtatürk'ün Psikanalitik Biyografisi
    Yazan : Prof Dr. Vamık Volkan

    Profesör Dr. Vamık Volkan, Norman Itzkowitz'in birlikte yazdığı “Atatürk'ün Psikanalitik Biyografisi ATATÜRK ANATÜRK” kitabını okudum. Mustafa Kemal'i oldukça dikkatli incelemiş biri olarak, kitabı da dikkatle okudum.


    Kitabın arka kapak yazısında Prof. Dr. Vamık Volkan şöyle yazıyor: “Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün imgesinin yıpratılmasına göz yummak, elimizdeki tabancayla kendi ayağımıza kurşun sıkmak olur”.

    Bu cümle Vamık Volkan hakkında önemli bilgiler içeriyor. Atatürk imgesinin yıpratılabilir olduğunu söyleyen profesör, bunun neden yapılmaması gerektiğini de anlatıyor, aynı zamanda yapmaktadır.

    Elimizdeki silah metaforu ne anlama gelebilir? Bu silah Vamık Volkan'ın hem psikiyatr olarak ve hem de bu araştırmasındaki bilgilerdir. Elde ettiği bilgiler içinde Atatürk imgesini yıpratabilecek bilgiler olduğunu bize hissettirmektediir. Bunlar nelerdi? Bilmiyoruz. Ama bunlar yazılırsa kendisi ayağına kurşun sıkmak olacağı için yapmamaktadır.

    Daha Önce “Ölümsüz Atatürk Immortal Atatürk” olan kitabın adı, bazı çıkarımlar ve ilaveler yapılmış olarak yeniden yayınlanırken kitabın adı da değiştirilmiş ve “Atatürk'ün Psikanalitik Biyografisi, Atatürk Anatürk” olarak değiştirilmiştir.

    Sigmund Freud'dan çok etkilendiğini anladığımız Vamık Volkan ve Vamık Volkan'ın kitabından etkilenen Mustafa filmini çeken Can Dündar. Can Dündar'ın bu kitaptan etkilenerek çektiği film, gelişen süreçlerde kendisini kendi “Ada”sında yaşamaya mahkum etti.

    O zaman Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olan Rauf Denktaş'a kitabını gönderen Vamık Volkan kendisinden içinde şu cümle bulunan bir cevap almış.

    “Bildirmekten memnuniyet duyduğum husus, sizin kitabınız sayesinde onun ölümlü olduğunu keşfetmiş olmamdır.” Rahmetli Rauf Denktaş, bu kitabın yazılma nedenini bu cümle ile çok güzel anlatmış. Atatürk'ün ölümlü olduğunu keşfettiren kitap. Kitabın birincil yazılma amacı tam da budur. Atatürk'ü öldürmek. İkinci amacı ise, Türkiye'deki etnik kimliğe dayalı bölünmeleri hızlandırmak. Bu konudaki yorum yazının son paragrafında.

    Atatürk'ün yaşadığı duygusal travmaları annesi ile yaşadıkları ve kaybettiği kendisinden önce ölen kardeşlerine bağlayan Vamık Volkan, Freudian çözümlemeler yaparken, kendi ideolojisi ile ve Türkiye'nin bugünkü durumu ile ilgili enjeksiyonları güzelce yapmaktadır. Aşağıdaki cümleleri dikkatle okumanız yerinde olur.

    Sayfa 215:  

    Üç aylığına yasal olarak askeri ve heyecan verici “DİKTATÖR” olduğunda 40 yaşındaydı.

    Sayfa 217:

    En sonunda tek adam olarak büyük bir zafer kazanmıştı. Mustafa Kemal'in Ankara'ya zaferle dönüşünü gözlemleyen Dr. Adnan, onu karşılayan kalabalığı gördüğünde bir arkadaşına, onun sonradan anumsayacağı şu yorumu yapmıştı: “ Artık onu hiçbir zaman durdurmamız mümkün olmayacak”

    Sayfa 239:

    Mustafa Kemal ona diğer Batılı kadınlarla olan ilişkilerinde olduğu gibi çocukluğunu, annesini, annesiyle olan ilişkisini anlatırdı. Latife'nin evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmeyi reddettiği söylenir. Bize göre Mustafa Kemal Fikriye gibi ona tapan yeni bir “onarılmış” kadın bulmuştur ve Latife Fikriye gibi hasta değil, enerji doluydu.

    Sayfa 242:

    Vatanına daima sadık kalarak yorulmaksızın halkını kurtarmaya devam ederken özel yaşamında çok önemli bir rol oynayan “onarılmış kadın” Fikriye'yi kurtarmayacak ve ona sadık kalmayacaktı.

    Sayfa 246:

    Mustafa Kemal görüşü kabul edilmediği takdirde, birkaç kellenin uçurulacağını da söyşemekten çekinmedi. Hiç çekinmeden bir diktatör gibi konuşmuştu. Ve böyle yapmaya da gücü vardı.

    Sayfa 252:

    Ayrıca IV. Mehmet hükümetinin kendisi için verdiği idam kararının yerine getirildiğine inanan annesinin nasıl bir üzüntüye kapıldığını anlattı. Annesinin keder içinde bir yaşam sürmesinin bütün suçunu kötü baba figürlerine, padişahlara yüklemişti. Kendisi yalnız ideal baba figürü ile özdeşim yapıp annenin/vatanın kurtarıcısı olacaktı. Yaşamı boyunca kederli bir annenin yükünü taşımız olan Mustafa Kemal'in arzusunun, vatana yansıttığı anne imajını onarmak olduğunu şu sözlerinde daha çok seziyoruz.

    Sayfa 248:

    Mustafa Kemal askeri yaşamındaki ve siyaset alanındaki başarılarını özel yaşamında gösteremiyordu. Kadınlarla ilişkisinde çocukluğundaki anne ile ilişkilerinin bir tekrarlayıp durmaya devam ediyordu. Mustafa Kemal yeniden evlenen annesini öfke ile terkettiği günden beri erkeklerden oluşan bir topluluk içinde asker hayatı yaşamaya alışmıştı.

    Sayfa 272:

    Bu olayla birlikte Mustafa Kemal ile Latife'nin arasına ölü bir kadın girmiş ve “ölüler evi'nde geçen çocukluğunun “yas” ile ilgili sorunları canlanmıştı.

    Sayfa 284:

    Bu kitabı yazarken bugün Türkiye'de “Kürt sorunu” olarak da adlandırılan büyük bir sorun yaşandığının belirtmek istiyoruz. Türkiye'de yaşayan birçok mutlu kürt vatandaş için Şeyh Sait isyanı yavaş yavaş bir “seçilmiş travma" haline gelmiştir. Seçilmiş travma büyük bir grubun örneğin bir etnik grubun, dedelerinin, ninelerinin on yıllar önce başka bir grup kimliğine ait kişiler tarafından ezildikleri, aşağılandıkları bir olayın paylaşılan imajıdır.

    Sayfa 286:

    “Şimdi biz kimiz?” sorununun Türkiye'ye sıçradığı özellikle PKK eylemlerinin ve PKK'ya karşı uygulanan askeri müdahalelerin ve sonuçta onbinlerce kişinin yaşamını yitirdiği görülüyor. Bekleneceği gibi, Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlar etnik kimliklerine daha da sarılmış durumdalar.

    Sayfa 286:

    4 Ocak 2009'dan itibaren Tarık Çelenk'in yönetiminde Ekonomi ve Politik Araştırmalar Derneği (Ekopolitik) tarafından Türkiye'de etnik ve dini gruplardan (Türk, Kürt, Alevi) ve kesimlerden gelen insanlar arasındaki sorunları politik psikoloji açısından incelemek, ötekileştirme eğilimlerini samimi ve serbest bir ortamda konuşmak ve uzlaşma noktalarını tesbit etmek üzere bir dizi toplantı düzenlenmiştir. Bu kitap yazılırken bu toplantılar devam ediyordu. Bu toplantıların bazılarında toplantıya katılan “çekirdek grup” arasındaki diyalogların gelişmesine yardım etmiştirm. Ağustos 2010'da Tarık Çelenkve 17 çekirdek grup üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı ile üç saat süren bir görüşme yapmıştık.

    Yukarıdaki cümleler Vamık Volkan'ın Atatürk'ün Psikanalitik Biyografisi Atatürk Anatürk kitabından alınmıştır. Kendi doğduyu adadan eğitim için ayrılan, sonra geri dönmek üzere Amerik'ya giden ancak oradan dönemeyen Vamık Volkan'ın psikanalitik biyografisi nasıl şekillenmiş olabilir.

    Politik psikoloji danışmanlıığı yaptığı ülkelerden kargaşa çıkmasının nedeni ne olabilir. Kitabın 286.cı sayfasındaki nottan sonra Türkiye'de Kürt açılımı yaşanmış ve daha sonra hendek savaşlarına dönüşen açılım tamamen ortadan kalkmıştır. Eğer bu danışmanlık devam etseydi, Türkiye bölünmeye biraz daha yaklaşabilirdi.

    Cengiz Eren

    http://www.erenlp.com

     

  • Bekir Çoşkun'un Karnesi

    bekir çoşkun, karneBekir Çoşkun'un 24 Ocak 2015 tarihli yazısı içinde aşağıdaki bölüm var.

     

  • Cengiz Eren Kimdir

    Cengiz ERen
    Cengiz Eren

    Elektrik Mühendisi  (Yıldız)

    İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Yaşanan Tecrübeler ve NLP

    Uzun yıllardır NLP Konusunda bilgi aktarımlarında bulunan Cengiz Eren Kişisel ve Kurumsal seminerlerle çalışmalarına devam etmektedir. Hayatı yönetmeni değişimin kolay olduğuna inanmaktadır. Bilinçaltı kavramının yanlış olduğuna insanın yaşadığı her tecrübeyi farkında olmasa da hissettiğine ve bu tecrübelerin oluşturduğu stratejiler bütün hayatı etkilediğini bilmektedir.

    Zihinsel Detoks

    Ayrıca bildiği zihin temiz olmadıktan sonra değişimin kolaylıkla gerçekleşmeyeceğini görmüştür.  Bu yüzden çok sayıda kitap okuduğu, seminerlere katıldığı halde aynı stratejileri kullanan çok sayıda insanlar görüşmüştür.  Sevgilisinden ayrıldıktan sonra benzer bir sevgiliyi bulmak, mobbing gördüğü için ayrıldığı işyerinden başka bir yere geçtiğinde mobbing görmeye devam etmek, çok çalıştığı halde istediği notu alamamak, kazandığı paraları sürekli olarak kaybetmeye devam etmek, herşeye sahip olmak isteyip hiçbirşeye sahip olamamak gibi sonuçları görebilmek mümkündür. Bu sebeplerden dolayı zihnin temiz olması çok önemlidir. Zihinsel Detoks Programı değişimin nasıl gerçekleşeceğini kişilere göstermektedir.

    NLP ve Kavramlar

    Cengiz Eren, NLP konusunda olduğu kadar şu anda kullanılan çok sayıda kavramı da üretmşitir.  Farkındalık Hipnozu, Duygusal Kekemelik, Zihinsel Detoks, NLP Kullanıcı, NLP Uygulayıcı, NLP Aktarıcı, Elektik Modeli, Su Modeli ve benzeri kavramlar da şu anda çok sayıda kişi ve kurum tarafından kullanılmakatadır.

    Ereğli Demir Çelik Fabrikaları

    Cengiz Eren, Ereğli Demir ve Çelik fabrikasında Mustafa Kemal'in annesinin adı verilen (Zübeyde) Yüksek Fırın Montajında ve daha sonra aynı kuruluşun Çelikhanesinde 3.ncü konverter tevsiatında 3,5 yıla yakın bir süre çalıştı. Daha sonra İstanbul'da açtığı mühendislik bürosunda Elektrik Mühendisliği ve proje hizmetleri veren Cengiz Eren, yaşadığı Ereğli tecrübesinden sonra farkettiği, yönetim konusunda bilgi sahibi olması gereğini hissederek İşletme İktisadı Enstitüsü akşam bölümüne başladı ve 1981 yılında bitirdi.

    İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü

    İşletme İktisadı Enstitüsüne başlarken Business Week dergisinde çıkan bir reklama müracaat ederek bağlantı kurduğu The McGraw-Hill Companies'in Türkiye Temsilciliğini aldı. İşletme İktisadı Enstitüsünü bitirdikten sonra İşletme İktisadı Enstitüsü Mezunlar Derneği İMED yönetim kurulunda da 4 yıl görev yaptı.

    Tennis The Mind Game

    1985 yılında tenis oynamaya başladı.Tenis oynamaya başladıktan sonra kendisine hediye edilen’Tennis The Mind Game’ isimli kitaptan Neuro Linguistic Programming NLP’nin varlığını öğrendi. Bu modeli oluşturan iki kişiden biri olan Richard Bandler’den Meta Master Practitioner, Master Practitioner, Design Human Engineering, Persuasion Engineering, ve Trainer of NLP eğitimlerini ve sertifikalarını aldı.

    Chomsky, Universal Grammar ve NLP

    Bu sürede en önemli faaliyeti İngilizce içerikte öğrendiği modeli içeriksiz hale getirip Türkçe olarak modellemeye de başladı. 1998 yılı Ocak ayından itibaren kurduğu Türkiye’deki ilk NLP Enstitüsünde Kozyatağı, Gülbahar Sokak . No 10 Daire 1’de kişisel uygulamalara ve grup eğitimleri ile çalışmalarına devam etmekte. Türkiye’de NLP ve değişim konusunda ilk defa yapılan bu uygulama, Tempo dergisinin 29 numaralı 22 Temmuz 1998 tarihli sayısında '4 Saatte Kendinizi Değiştirin' başlığıyla kapak konusu olarak işlendi. Bu tarihten sonra çeşitli radyo, TV programlarında, basın ve yayın organlarında yer aldı. NLP teknikleri kullanılarak şirket yöneticilerine ve çalışanlarına, karar stratejileri, öğrenme stratejileri, motivasyon stratejileri, iletişim ve ikna teknikleri ve İş Hayatında NLP uygulamaları konusunda seminer ve danışmanlık hizmetlerini de isteyen kişi ve kuruluşlara vermeye başladı.

    Kİtaplar: NLP İçerik Sizi Düşünmek, 4 Saatte Kendinizi Değiştirin, Okunmuş Yazılar, Küçük Büyük Yazılar 

    Tempo dergisi ile birlikte verilen ‘4 Saatte Kendinizi Değiştirin’ ve Beyaz Yayınları tarafından yayınlanan ‘İçerik Sizi Düşünmek’, "Küçük Büyük Yazılar",  kitaplarının da yazarı olan Cengiz Eren, NLP Braingineering’in kurucusu olup kaynaklarımızın kullanılması konusunda uygulama ve seminerlere devam etmektedir. Gelişmenin istek ve merakla olabileceğine ve beynimizin düşündüğümüzden daha hızlı düşündüğüne , zihinsel açıdan engelsiz ve sınırsız yaşamanın bizi bütün isteklerimize kaynaklarımız ölçüsünde kolayca ulaştırabileceğine bütün duyuları ve vücuduyla inanmaktadır.

    İçeriksiz Düşünme Modeli, Context-Free Thinking

    Bize aktarılan bilgilerin İçeriksiz modelinin algılanması gerektiğini ifade eden Cengiz Eren, bize ulaşan dış önermeleri gücümüz varsa reddetmemiz gerektiği, eğer bu mümkün değilse mutlaka dış önermelere karşı önerme üretmemiz gereğinin düşündüğümüzden daha önemli olduğunu da belirtmektedir.

    Değişim için istediğiniz yolları deneyip istediğiniz sonuca ulaşamadıysanız, NLP Braingineering Merkezimizi ziyaret etmeniz de yarar var.

    Tedavi için Doktor, Değişim için NLP Braingineering

    0216 464 1727 numaralı telefondan bizi arayabilirsiniz.

    This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

    İlgili Linkleri

     

     

  • Cengiz Eren Röp.

    cengiz erenNLP Uzmanı ve Eğitmeni Cengiz Eren'in Röportajları

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni Cengiz Eren'in çeşitli medya organlarında yayınlanmış röportajları. Bu röportajlarda  NLP bilgileri ve NLP teknikleri ile bilgiler olduğu gibi, insanın kendi hayatını yönetebilmesi için  çeşitli bilgiler aktarılmaktadır. NLP seminerleri (NLP Practitioner, NLP master Practitioner, NLP Trainer) hakkında bilgiler olduğu gibi, Zihinsel Detoks programına ait bilgiler de yer almaktadır.  NLP Braingineering değişim ve zihinsel süreçler konusunda uzun yıllardır yer alan bir kuruluştur.

     

  • Cesaret mi? Esaret mi? NLP Köşe Yazısı

    Gazete, televizyonlarda ve web sitelerinde son dakika , flaş flaş , şok, şok yazan haberleri okudukça içimiz biraz daha daralıyor ve sıkılıyoruz. Gözlerine far tutulmuş bir tavşan gibi izleyici olarak devam ediyoruz hayatımıza. Donup kalmak duygu hissedemediğimiz durumları ifade ediyor.

    En son terör saldırısını duyduğumuzda, donup kaldık. Doktorlarımız hemşirelerimiz harekete geçtiler hemen, görevli olmasalar bile koştular hastanelere ve görev yaptılar. Kendilerine teşekkür buradan ediyorum.

    Yaşadığımız olaylardan dolayı korkuyor, siniyor ve ürküyorsak ve yaşadığımız hayatın ritmini bu yüzden değiştiriyorsak, terörün istediği sonuca ulaşmasını da sağlıyoruz demektir. Teröre karşı tavrımızı koyarken, barış umudunun da devam etmesi önemli. Güzel günler yaşamayı istemeli ve düşünmeliyiz, ben yaşayacağımıza inanıyorum.

    Buna cesaret etmemiz çok önemli. Zira “cesaret” kelimesinden C harfini kaldırırsak, kelime “Esaret” şekline dönüşecektir. Cesaretle teröre karşı gelmek, cesaretle barış istemek ve cesaretle hayata devam etmek. Esaret bize göre değil. Bir kişinin, bir kurumun, bir insanın fiziksel ve zihinsel esareti altına girmek hayatımızda olmasın.

    Çok sayıda krizi arka arkaya yaşıyoruz ama Türk insanının önemli özelliklerden biri krizde performansının artması. Bu yüzden yaşanan krizleri kolaylıkla atlatabiliyoruz. Bu krizleri atlattıktan sonra normal zamanlarda da benzer çalışmayı gösterdiğimizde kriz yaşamayacağımızı düşünüyorum.

    Yaşanan olaylar çok sayıda hepimizin duygularını, zihnimizi etkiledi. Kayıpları olanların ise hayatları eskisi gibi olmayacak. Acı yerine umudu, korku yerine cesareti koymaya başladığımızda düşündüklerimiz gerçekleşecektir.

    Karar ise her zaman size ait.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Posta Gazetesi eklerinde yayınlanmıştır.

     

  • Çiftlik Bank İkna Edilmek

    Çiftlik Bank ve İkna Cengiz ErenÇiftlik Bank ve İkna'nın Temelleri

    Çiftlik Bank olayı patladığında herkes hayretler içinde kaldı. Kalmalarına gerek var mıydı? Hayret edenler kendileri hiç aldatılmamışlardı.
    Bu ülkede böyle çok olay yaşandı. Yaşanmaya da da devam edecek görünüyor.

    İkna'nın temel kurallarını gözden geçirmek yerinde olur. Zira nasıl ikna edildiklerini incelemek önemli hale geliyor. İkna edildiğinizde hayatınızın ya da paranızın yönetimibaşkalarına geçmiş olacaktır. O zaman geçmiş olsun diyebiliriz.

    Benzeşim

    İkna edebilmek için ikna edeceğiniz kitleye benzemeniz gerekir, öncelikle. Sizi dinleyenler ve görenler "aynı bizden biri gibi" diyebilmeliler.
    Onlar gibi küçük hatalar yapmalı ve bu hataları da kendisi anlatabilmelidir.

    Bilgi ve Otorite

    Aynı zamanda çalıştığı konuda derin bilgiye sahip olduğunu da göstermelidir. Kimsenin bilmediği hatta üzerind e düşünmediği örnekleri onlara anlatabilmelidir. Bir tarikat lideri "Kuran'ı Kerim'i yorumlarken, bir başkası "inekler" hakkındaki bilgisini ortaya koyabilir.

    İkna edecek kişi zaman zaman otoritesini göstermelidir. Otoritesini gösterdiğinde geri adım atmayacaktır ki, kendisine inanan, ikna olan kişiler onun gerçekten otorite olduğunu anlayabilsinler. Gerektiğinde otoritesini en sert şekilde kullanabilmelidir.

    Hayır

    Bunun kadar önemlisi "hayır" diyebilmesidir. İknanın temel kurallarından biri bu olsa gerektir. Kendi önermelerini kabul ettirirken kendisine gelen önermeleri reddetmesi onun liderliğini vurgulayacaktır. Aynı zamanda ikili önermeler sunarak önermelerinden birini kabul ettirmesi gereği ortaya çıkar. Böylece i önermelerini kabul ettirmesi liderliğinı biraz daha vurgulayacaktır.

    Böylece gruba ikna edilerek katılanlar artmaya başlar. Bu artış genellikle başlangıçta aritmetik dizi halindedir. Gruba katılanlar grup dışında olan kişilereyapılan faaliyetin ne kadar yararlı olduğunu anlatmaya başlayacak ve liderin özelliklerini anlatmaya başlayacaklardır. Böylece liderim olmayan özellikleri varmış gibi algılanacaktır. İnsanların gözünde farklı bir hale gelirken, bu imajın kaybolmaması için liderin grup üyeleri ile yakın ilişkide olmaması ve kendini gizlemesi önemlidir.Zira kendisi ile konuşanlar veya sohbet edenler gerçeği kavrayabilir ve gruptan kopabilirler.

    Vaat

    Bir de şunu gözden kaçırmamak gerekir. İkna etmek için bir "vaat" olması önemli. Bu vaat, madd i bir kazanç olabildiği gibi, manevi bir kazanç, gelişmek, hatta ahiret bile olabilir. Bir gruba dahil olması isteği, yalnızlık, gelecek korkusu da yapılacak vaatle giderilmesi insanları buna yönlendirecektir. Eksik olduklar ınoktada bir vaat planlamak ise, ikna etmek istediğiniz grubu tanımanız gerektiğini de anlatır.

    Bu şekilde aritmek dizi ile artan grup üyelerinde artma olur ve artma hızı geometrik dizi haline gelir. Birer birer üye bulunurken gruba katılanlar birer ikişer üye getirdiklerinde artış hızı 1+2+4+8+16 serisi ile devam eder. Böylece aslında lider veya lider kadrosunun ikna ettiğinden çok fazlası gruba dahil edilir ve sonra birden büyük bir kalabalık oluşur.

    Politikada, internette,tarikatlarda, insan ilişkilerinde, zincir pazarlama konusunda çok sık kullanılan bir modeldir, yukarıda anlatılanlar.

    Süreklilik

    Süreklilik de iknanın olmazsa olmazlarından bir özelliktir. Benzer dil motifleri, ses tonu benzer kavramlar, sürekli olarak aynı şekilde kullanılmalı ve kişilerinzihninde bir takım mimler yaratılmalıdır. Bunu televizyonda, ya da youtube videolarında kolaylıkla takip edebilirsiniz.

    Sonrası ise biliniyor. Eğer kurulan sistem akıcı olarak devam etmediğinde tıkanır ve sistenmden kaçış logaritmik dizi halinde başlar. Sistem çöker.

    İkna edilen insanlara baktığımızda bu insanların iyi hayat yaşamak için beklentileri olduğunu bilmek gerek. Ama bunu kendileri nasıl yapılacağını bilmedikleri için kendisi gibi olan insanların arasına katılmalarışaşırtıcı olmasa gerek. Bunları yargılamanın, aşağılamanın hiçbir anlamı yok. Koca koca profesörlerin, komutanların, politikacıların ikna edildiği yerlerde, ortalama insanın ikna edilmesi kolaylaşacaktır.

    Facebook Twitter Google

    Facebook, Twitter, İnstagram ve diğer sosyal medya hesaplarında da ikna edilmek için benzer yönetmeler kullanılmaktadır. Sosyal medya ve Google sizden topladıkları bilgileri toplayıp bunları satmakta ve aynı zamanda size uygun reklamları göstererek ikna etmeye çalışmaktadır. Enson Amerikan seçimlerinde belirli bir algoritme üzerinden muhalifleri ikna etmeye çalışan Cambridge Analytica isimli kuruluş Facebook'un 50.000.000 üyesinin bilglierini kullanarak onları ikna etmeye çalşımıştır. Seçimleri Trump'ın kazanmasında önemli bir payı olduğu ifade edilmektedir Türkiye seçimlerinde de bu bilgiler kullanılabilir. Bu yüzden Çİftlik Bank mağdurlarını eleştirmek çok anlamlı olmayacaktır.

    Kendini Korumak ve Hayır Diyebilmek

    Kişinin kendisini koruması bu anlamda da önemli. Gerçekten kararı siz mi veriyorsunuz? yoksa ikna ediliyor musunuz? Sürekli olarak benzer bilgiler size aktarılıyorsa, kendinizi korumaya başlamanız ve söylenen cümlelerin yapısına bakmanız, neden ısrar ediyorlar diye düşünmeniz yerinde olacaktır.

    Aktarılan bilgileri yorumlayabildiğinizde ve hayır diyebildiğinizde daha sonra mağdur olmaktan kurtulmanızı kolayca sağlayacaktır. Bunun için NLP tekniklerini öğrenmeniz yararlı olabilir.

    Cengiz Eren
    NLP Uzmanı ve Eğitmeni
    http://www.erenlp.com

     

  • Cinsellik Orgazm ve Zihinsel Detoks

    Cinsellik Orgazm ve Zihinsel Detoks Cengiz ErenCinsellik ve NLP

    Cinsel hayat ve cinsel hayatla ilgili sorunları kişiler farkında olarak veya olmadan yaşıyor. Bu güne kadar bu konuda yazılmış çizilmiş çok sayıda kitap var. Hayatın önemli parçalarından birisi.

     

  • Değişim Mesajları : Korkular

    korku uçak korkusu korkularKorkular

    Hayatı yaşarken kişi bir çok tecrübe ve çok sayıda olay yaşıyor. Bu tecrübeleri yaşadığında bilmediği stratejilerin hayatını farkında olmadığı şekilde etkilediğini aradan çok uzun zaman geçtikten sonra öğrenebiliyor, belki de hiç öğrenemiyor. Hayatını etkileyen stratejiler hep aynı sonuçları elde etmesini sağlıyor ama "neden hep bunlar benim başıma geliyor" sorusunun cevabı bir türlü bulunamıyor.


    Değişim Mesajları

    Aslında yaşadıklarımız içinde önemli değişim mesajlarını alıyoruz.  Bu mesajların farkına varamıyoruz. Korkular da bu mesajlardan sayılabilir. Uçak korkusu, deprem korkusu, dışarı çıkamama korkusu, sahne korkusu ve benzeri bir sürü korku. Dikkatli olarak bakıldığında, örnek olarak kişi uçaktan korkuyorsa, uçak içinde yaşadığı durumların ortaya çıkardığı bir sonuç olarak görünüyor, kişiye. Derley ya kazın yaz da martının ayağı öyle değil.  Yüzmeyi sağlayan ayaklar ağaca konmayı engelliyor. Bu yüzden kargalar martılara kavga edip ağaca konduklarında martıların yapabileceği hiçbirşey yok. Onların ayakları kumlar ve kayalar için organize edilmiş durumda.

    Uçak Korkusu

    Uçak korkusu aslıdan uçakta yaşananlarının zihindeki kapakları açmasından kaynaklanıyor. Hele kişi kendi hayatında çok güçlü ve iktidar sahibi ise, uçak korkusunun ortaya çıkması daha kolay hale gelecektir.  Kapattığı hatırlamak istemediği tecrübelere ait duygular yüzeye taşındığında ortaya dayanılmaz bir duygu çıkıyorsa, bu uçak korkusu adı ile adlandırılacaktır. Aslında uçak korkusu dediğimiz şey kişiyi uçaktan uzak tutmaya çalışan bir mekanizma diyebiliriz. Uçak korkusu kişiyi uçaktan korkuyor ve böylece uçakta yaşanacak duyguların yaşaması engelleniyor.

    Diğer korkularda ayni şekildeki bir sistematiğin sonucudur diyebiliriz.  Böylece daha genel bir tanımla korkular kişiyi koruyan mekanizmalardır şeklinde bir yazım yanlış olmayacaktır.

    Korkular Korktuğunuz Oranda Gerçekleşebilir

    Bir düşünün siz nelerden korkuyorsunuz. İşşiz kalmaktan korkuyorsanız, kaynaklarınıza ve kendinize güvenmiyorsunuz demektir.  Parasız kalmaktan korkuyorsanız, daha önce parasızlıkla ilgili tecrübeler yaşanmış demektir.  Aldatılmaktan korkuyorsanız aldatılmış, güvenmekten korkuyorsanız güveninizi sarsan birileri olmuş demektir.

    Buna benzer çok sayıda örnek verilebilir.  Korkular ortaya çıktığında bunların değişim mesajı olarak algılanması gereği ortadadır.  Bu değişim mesajı  olarak algılanmazsa yaşam kalitesi hayattab alınan zevk giderek azalacak ve kişi kendisini daha kötü hissetmeye başlayacaktır.  İçine kapanan, duygularını ifade edemeyen bir durumu yaşamaya devam edecektir.

    Yapılması gereken değişim sürecini başlatmaktır ama geçmişte yaşanan tecrübelerin etkisi ortadan kaldırılmadıkça değişi süreci de zor ve acılı bir süreç olacaktır.

    NLP ve Zİhinsel Detoks

    Uçak korkusundan dolayı Zihinsel Detoks programına katılan kişi ile yapılan görüşmelerde uçak korkusundan çok fazla konuşulmadığı halde uçak korkusu ortadan  kolaylıkla kalkmaktadır.  Zira korkular ya da yaşanan sorunlar buzdağının görünen kısımlarıdır şeklinde bir metafor kullanılabilir.  İç tarafta neler olduğu farkedildikten ve değiştirildikten sonra uçak korkusu  kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.

    Aynı şey diğer korkular ve yaşanan sorunlar içinde söylenebilir. Kişi değişim istiyorsa, bu değişim kolaylıkla sağlanabilmektedir.

    Korkular ortaya çıkmadan önce neler yaşadıklarınızı düşünün.  Mutlaka önemli bir darbe yemiş olduğunuzu, beklenmedik bir durumla karşılaştığınızı göreceksiniz.

    Hayatınızın korkulardan arınması dileğiyle.

    Cengiz Eren

    http://www.erenlp.com

    23 Kasım 2012

    İlgili Linkler:

     

  • Değişim Mesajları : Panik Atak

    panik atak panik bozuklukPanik Atak

    Değişim Mesajları yazı dizisinin dördüncüsü Panik Atak.

    Panik atak yaşıyorsanız bunun bir sebebi olabilir. Bunun nedenlerinin ne olduğunu farkına varmak ve sonrasında değişimi başlatmak önemli. Bu yapılmadığı müddetçe farklı süreçler yenilenerek devam edecek, kişinin hayatını yönetmesini engelleyecektir.

     

  • Deneme

    Küçük Büyük YazılarDeneme

    Kapıyı anahtarı soktu ve sessizce açtı. Bir kaç gündür yemek yemediği için karnı ne kadar açtı. Sonra kapıyı kapadı, kilitledi arkadan. Elindekileri bıraktı, yaşadıkları kendinden ne kadar ıraktı. İnsan bazı konularda usta bazı konularda çıraktı.


     Oturdu ve düşündü. "O senin düşündü" dedi içinden. Geçiyordu sanki karanlık bir tünelin içinden. Çok yorulmuştu nedenden, niçinden. Buzdolabını aldı ve buz gibi soğuk suyu çıkardı içinden. İçine almak için içince suyu, değişir miydi sevmediği bir huyu.

    Bir şey yapmak istiyordu. Ne yapacağını bulmak önemliydi. Hava lodosdu ve nemliydi. En son içitiği çay ne kadar da demliydi. Atlar eğerli, ağızları gemliydi. Ne yapacaktı? Kağıdın üzerine bir N harfi çizdi. N yapmıştı. Şimdi dedi, yanına hangi harfi yazacaktı. Sesli bir harf olmalıydı. Sessiz harfler gerçekten sessiz miydi? Yoksa sesi var da, bizler duymuyor muyduk? o sesleri.

    Oturdu yeniden. Derin bir nefes aldı. Havanın ciğerlerine doluşu onu sevindirdi. Yaşıyorum dedi, saçının tellerine doğru yayılan elektriklenmeyi hissederken. Tüyleri diken diken olmuştu. Tıpkı kedinin tüylerinin dikilmesi gibi.

    Karar vermek istiyorum diyordu ama zihnindeki sorgulamalar durmuyordu. Sorgular sorguları, sorgular yargıları, yargılar genellemeleri ortaya çıkarıyordu. Kenarda dursalardı ya, neden ortada idiler.  Bilmese daha iyi mi olacaktı? acaba. Bilmeli mi, bilmemeli mi? sözleri aklına geldi, bir şarkı sözünden esinlenmişti, galiba şarkılar, ah o şarkılar. Ah o şarkıların gözü kör olsun şarkısı aklına geldiğinde, şarkıların gözü nasıl olabilirdi ki, sonra kör olsun. Sonra başkaları da geldi. Seni saran kucaklar, kara toprakla dolsun. Hay allah, bu şarkıda da ölüm vardı. Şarkılar acılarla doluydu. Acı çekenler şarkıları dinliyordu, dinleniyordu şarkılar dinlenirken ve hangi dilden olursa olsun.

    Şarkının Sonucu

    Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika şarkısı erkeklerde erken boşalmaya neden olmuş olabilir miydi? Ekranda görülen coming soon kelimeleri de aynı sonuca yol açabilir miydi?

    Durdurmalıydı düşünceyi. Durdurmazsa sorgular, yargılar, devam edecek görünüyordu. Düşünürken hiçbir şey yapamıyor ve karar da veremiyordu. Hareket de ortaya çıkmıyordu, biliyordu ki, nerede hareket, orada bir bereket.

    Sonra bir karar verdi. Ayağa kalktı. Kapının kilidini açarken, hareket etmeye başlamıştı. Dışarıya çıktığında yeniden derin bir nefes aldı. Yapmak istediğini yapacak ve kendisini iyi hissedecekti. Zaten kendisini şimdi bile iyi hissetmeye başlamıştı.

    İçini hoş bir sevinç ve hafiflik kaplamıştı. Sanki bir bisikletin üzerinde gider gibi hissettiği hafiflik. Denize daldığında ve tuzlu bir suda hissettiği hafiflik.

    Karar Ve Hareket

    Hafifleyerek yürümeye devam ediyordu.İstediğini yapıyor olmanın keyfini çıkarıyor ve devam ediyordu.

    Okuyucu da bu satırları okuduktan sonra karar verip kendi istediğini yapacak gibi görünüyordu. Derin bir nefes alan okuyucu yerinden kalktı ve kendi kararı ile istediğini yapmaya başladı. Güzel, hafif, serin bir başlangıçtı. Olacak olanları olduracaktı.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

  • Deniz Yıldızı Çorbası

    deniz yildizi çorbası

    Deniz Yıldızı Hikayesi

    Deniz yıldızlarını kurtaran adamın hikayesini bilirsiniz. Bir de bu şekilde okuyun derim. Deniz Yıldızı çorbası hikayesi. Anlatılan bir hikaye ve NLP tavrı ile incelenmesinden ortaya çıkan yorum.

     

  • Deprem Korkusu ve NLP ile Zihinsel Detoks

    cerenDeprem Korkusu ve Zihinsel Detoks

    Depremler hayatımızda önemli ve de bazı acı sonuçlar ortaya çıkaran doğal olaylar. İnsanlar yapıları itibari ile deprem, sel, yangın, yanardağ patlaması, kasırga ve benzeri olaylara karşı güçsüzler. Bu olaylar karşısında olay yaşanırken yaşanılan durumlar kişinin hayatında farkında olmadıkları halde, zihinsel süreçlerde önemli değişikliklere yol açmaktadır.

    17 Ağustos depreminden sonra özellikle Marmara bölgesinde yaşayan insanların korkularında önemli artışlar oldu. Gece uyuyamamak, tepki verememek ve bazı içeriklerde çok aşırı tepkiler vermek, sıkıntı, sinir, terleme ve benzeri durumlar deprem olmadığı halde yaşanmaya başladı.

    Deprem kişinin zihninde farkında olmadığı açılımlara ve sonuçlara yol açmakta ve kişi hayatını deprem öncesinde de yönetemediği için, depremden sonra kendi kararı ile bir değişim yaşamıyorsa, sorunlar daha da büyümektedir.

    NLP Zihinsel Detoks Programı ile oluşan süreçlerin ne olduğu  konusunda farkındalık sağlanmakta, farkında olmadan kullanılan stratejilerin neler olduğu mekanik olarak gösterilmekte ve kişinin geçmişte yaşadığı tecrübelerin sonuçları ve bu sonuçlardan ortaya çıkan stratejiler de irdelenmektedir. Böylece kişinin kendi kararı ile kendisini değiştirme süreci başlamakta ve insan hayatında en önemli nokta olan "karar" vermek ve hemen harekete geçmek kolaylıkla gerçekleştirilmektedir.

    Korkular ve NLP

    Diğer korkular gibi deprem korkusu da kişi için zihnimizden bize aktarılan bir değişim mesajıdır ve bu mesajın algılanması ve harekete geçilmesi Zihinsel Detoks semineri sonrasında gerçekleştirilmektedir. Tabi değişim süreci başlayıp devam ettiği için deprem korkusu da kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.

    Deprem Korkusu ile olarak yapılan bilgi aktarımları Zihinsel Deteoks programı adı altında yapılmaktadır. Toplam ücret 2.500 TL dir.3- 4 defa yaklaşık 2-3 saat süren görüşmelerle gerçekleştirilmektedir. İlk görüşmelerden sonraki görüşmeler değişim süreçlerinin takip edilmesi ve geleceğin planlanması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Görüşmeler Cengiz Eren ile birebir olarak yapılmaktadır.

    Randevu ve Rezervasyon için 0216 464 17 27'i hemen arayabilirsiniz.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Deprem Terör Zihinsel Süreçler ve Bizi Koruyan Korkular Doğa, Doğal Afetler, İnsan ve Van Depremi 5 Yaşında yaşanan deprem ve sonuçları : Hıncal Uluç

     

  • Dil ve Akıl

    Cengiz Eren, erenlp logoDİL ve Akıl

    Akıl mı dili, dil mi akılı geliştirir? Bağlantıların nasıl kurulduğunu hiç düşündünüz mü? Bu yazıda kısaca Dil ve akıl arasındaki bağlantıyı anlamaya çalışacağız.

     

  • Duygusal Hareketler Posta Gazetesi Bölge Ekleri

    Değişebilenler Değiştirir

    Duygular

    Duygularınızın da bir ritmi olduğunu biliyor musunuz? Bazen sakin yaşanırken hayat, bazen nefes nefese yaşanır hale geliyor. Bunun bildiğimiz ve bilmediğimiz nedenleri olabilir. Bu yazıyı yazarken gökyüzünde tabak gibi parlayan bir dolunay var. Güneşten gelen ışığı dünyaya yansıtıyor. Dolunay duygular uyandırır, şarkılar yazılır dolunay için.


    Bir de futbol maçları var. Geçen hafta 1-1 biten derbi maçında Fenerbahçe stadından Kadıköy'e yayılan sesler, mehtap seyrederken ortaya çıkan duygulara hiç benzemiyor. Gol olduğunda ortaya çıkan gürültü ile gol yendiğinde ortaya çıkan sessizlik çok ani olarak değişiyor. Televizyonda seyredilirken de tepkiler farklılaşıyor. Kızanlar, sinirlenenler, küfredenler ve daha fazlası.

    Sürekli Duygusal Hareketler

    Analog duygusal hareketlerin ortaya çıktığı durumlar, kişinin kendisini rahat ve huzurlu hissettiği durumları anlatır. Evde sohbet ederken, resim yaparken, klasik müzik dinlerken, fotoğraf çekerken, yazı yazarken, sevgilinizle, eşinizle birlikte olduğunuzda bu duygusal hareketler yaşanacaktır. Duygular uzun zaman aralığında değişebilecek bir akış içinde olacaktır.

    Bir de çok kısa zaman aralıklarında duyguların hızlı olarak değiştiği durumlar vardır ki, bunlara da dijital duygusal hareketler diyoruz. Bir an için kendisini iyi hisseden kişi, çok kısa bir zaman sonra kendisini çok kötü hissedebilecektir. Hızlı inişler ve çıkışlar kişinin hem kan basıncını, kalp çarpışını değiştirecek ve farkında olmadan süreklilik gösteriyorsa kişi bu duygusal hareketlere bağımlı hale gelecektir.

    Kesikli Duygusal Hareketler

    Dijital duygusal hareketlerin yaşandığı durumlara bakıldığında, yarışmacı spor yapan kişilerin tamamında bu duygusal hareketler kolaylıkla görülebilir. Fanatik taraftarı olduğunuz takımınızın maçını seyrederken, borsa alım satım yaparken veya borsayı izlerken, kumar oynarken, uyuşturucu kullanıldığında, çok hızlı araba kullanırken, tango yarışmalarına katılırken, yarışmacı bir spor yaparken dijital duygusal hareketler görülecektir. Bu duygusal hareketler hayatın her alanına yayılılıp, bu duygusal duruma bağımlı hale gelebilir.

    Çoğu insanın bağımlı hale geldiği bilgisayar oyunlarında bu sonuç görülmektedir. Kişi her boş kaldığında telefonundaki oyunu hemen açmakta ve uzun saatler oynamaya devam etmektedir. Çocukların bilgisayar oyunlarına bağımlı hale gelmesinin nedeni de bu sayılabilir. Zira oyun hep devam eder.

    Analog duygusal hareketler kaynakların kullanılabilmesini sağlamakta iken, dijital duygusal hareketler zihinde varolan kapakların açılması ile anlık sert tepkilere yol açabilecektir. Bir faul yaptığı için sarı kart gören futbolcu, kırmızı kart göreceğini bildiği halde itiraz edebilmekte ve hatta hakeme küfredebilmektedir. Sonrasında ise “ne yaptığımın farkında değildim, kendime hakim olamadım.” cümlesine benzer bir cümle söyleyecektir. Taraftarı olduğu takımın maçını izlerken, bağıran, küfür eden çok sayıda insanı futbol maçlarında görüyoruz. Ya da trafikte hızla giderken kendisine yol vermeyen araca, kızılması ve küfür edilmesi anormal olmayacaktır.

    Bu bağımlılık haline gelip hayatın başka alanlarını da, dıjital duygusal hareketlerin kapsamasını sağlayacak ve kişi her içerikte, evde, işte, sokakta, hatta sekste bile nefes nefese bir durumu yaşamaya çalışacaktır. Kişini kalbinin aşırı yorulmasını, kendisini bu duygusal durumu yaşamadığı anlarda çok yorgun ve bitkin hissedecektir.

    Tepkiler

    Hayatı yaşarken beklenmedik tepkiler gösteriyorsanız, olur olmaz şeylere kızyor ya da üzülüyorsanız, yakınınızdaki insanlara sert davranıyorsanız, sürekli korku ve tedirginlik hissediyorsanız, arabanızı çok hızlı kullanıyorsanız, boş kaldığınız zamanlarda telefon veya bilgisayarda oyun oynuyorsanız, bu durumlarda zamanın nasıl geçtiğini farketmiyorsanız, analog hale geçmek için değişim zamanı gelmiş demektir.

    Seven, sevgisini ve hissettiklerini paylaşabilen ve hayatı nefes nefese yaşamak yerine sakince ve akış içinde ve istediklerini yaparak yaşayan insanlar, yaratıcılıklarını daha kolay kullanacaklardır.

    Kendinizi kötü hissettiğiniz durumlar için yapabileceğiniz en kolay şey, suyu açıp bir kaç dakika akan suyu seyretmek sizi rahatlatır, tıpkı duş yaptığınızda, gözyaşı döktüğünüzde ya da derin derin nefes aldığınızda rahatladığınız gibi. Suyun deliyi bile sakinleştirdiğine dair atasözümüz de var. Su akar, deli bakar.

    Hayatı nasıl yaşamak istersiniz? Dijital mi? Analog mu? Karar sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Posta Gazetesi Bölge Ekleri Pazar NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşe yazısı

     

     

     

  • Duygusal Kekemelik NLP Köşe Yazısı

    Bilgi kavramlaştırılabilirse daha kolay anlaşılır ve ve hemen kullanılmaya başlanabilir. Yeni kavramın adı Duygusal Kekemelik.

    Konuşma engeli olarak kekemelik uzun zamandan beri bildiğimiz durum. Kekemeliğin bir çok nedeni olabilir. Bunun ortaya çıktığı durumlar çok net olarak görülebildiği için kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Kekeme olduğu halde şarkıları rahatlıkla söyleyebilen kişiler ve hatta meşhur olan ses sanatçıları var, bildiğimiz kadarı ile.

    Şarkılar aslında anlatılamayanı duyguları anlatır. Sevdiğiniz şarkılar ise, sizi ve ihtiyacınızı anlatıyor olabilir. Bildiğiniz dilde bir şarkıyı dinlerken duygulanıyorsanız, bu sizin boşluğunuzun ne olduğunu, ya da yaptıklarınızı açıklıyor demektir.

    Bu şarkı görüldüğü gibi kendisini aldatan sevgiliye söylenmektedir. Şarkıda cinsiyet yoktur. Aldatan kadın veya erkek olabilir. Sadece Diz çöküp kelimelerinden aldatanın erkek olduğu düşünülebilir, ama belirli ve net bir ifade yoktur. Bu şarkı bir sevgiliye söylendiği halde biz bu şarkıda duygulanıyorsak, kendi hayatımızda da böyle bir durum yaşanmış ve biri bizi aldatmış veya biz birini aldatmışız demektir. Aldatılan insanın duygularını anlatan şarkı, aldattıktan sonra geri dönmek isteyen kişiye de neler yapılabileceğini anlatmaktadır.

    Şarkıcı sadece şarkıyı seslendirmekte ve dinleyen kişilerin şarkıdaki boşluğu zihninde kiminle dolduruyorsa, onunla birlikte iken söyleyemediklerini hissetmektedir. Zira duygu yaratılmasını sağlayan, aşık olunan, hasret çekilen, aldatan ya da aldatılan kişi o anda uzaktadır. Böylece şarkı, söylenememiş ama hissedilmiş duyguların ifadesi sayılabilir. Bu şarkıdaki son cümlede aldatan kişinin ağladığı anlatılarak, "yalanla ağlatan figanla ağlar " cümlesine uygun olarak rahatlama da sağlanmaktadır. Bu anlamda şu söylenebilir, sevdiğiniz şarkılar duygulandırmalı, hüzünlendirmeli ama sonunda rahatlatmalıdır, aynı zamanda.

    Şarkılarda yaşanan bu durum aslında insan hayatında bir çok içerikte yaşanmakta ve kişi birçok duyguyu hissetmekte, ancak bunları bir türlü ifade edememektedir. Gördüğü bir manzara karşısında, bir filmde, bir sohbette, hatta yaşanan her anda bu durumla karşılaşılabilir. Görünüşte çok güzel sohbet ettiğiniz bir kişiye, "aslında bu anlattıkların palavra" benzeri cümleler, dinleyen kişilerin aklından geçmekte ancak ifade edilememektedir. Yanında iken duygularını ifade edemeyen, ancak ayrı kaldığında duygularını farkeden, "keşke sevdiğimi söyleyebilseydim" diyen kişi içinde benzer bir durum var demektir.

    Duygusal Kekemelik farklı durumlarda da ortaya çıkabilir. Sosyal medya paylaşımlarında ve sohbet ortamlarında kişiler, hissetmedikleri duyguları yazarak kolaylıkla ifade etmekte, ancak bu duyguları gerçekten hissetmeye başladıklarında, sözel veya yazılı ifade etmekte zorlanmaya başlamaları çelişki gibi görülebilir. Böylece sevmediklerine kolaylıkla "seni seviyorum" diyebilirken, gerçekten sevdiği kişilere bu cümleyi çok zor, belki de hiç söyleyememekte olduğunu görebiliriz.
    Herhangi bir anda aklınıza gelen ve söylemek istediğiniz bir şeyi söyleyemiyorsanız, ya da düşünerek söyleyeceklerinizi değiştiriyorsanız, zhninizde “duygusal kekemelik” başlamış demektir. Köşe yazarlarında ise duygusal kekemelik, oto-sansür olarak isim değiştirecektir.m

    Türk insanında duygusal kekemelik oldukça yaygın. “Şunu söylersem şu kızabilir”, “şunu yazarsam bu kızabilir”, “şu şarkıyı paylaşayım da o beni anlasın” benzeri davranışlar duygusal kekemeliğin göstergeleri sayılabilir. Hangi nedenlerden dolayı ortaya çıktığı konusunda da bilgi, gelecek yazılarda.

    Hissettiklerinizi ilk aklınıza gelen şekli ile ifade etmeniz, hayatınızı yönetmenizi kolaylaştıracaktır. Karar sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    https://www.erenlp.com

     

  • Erdoğan Sevilmek İstiyor

    nilüfer kas, cengiz erenPOSTA Gazetesi Cumartesi Postası Nilüfer Kas'ın Cengiz Eren ile röportajı 

     

     

  • Eşik, Araf ya da Kapıda Kalmak

    Eşiğin Şarkısı

    Şarkı şöyledir. “Ne gökte ne yerdeyim, bir garip seherdeyim, bir başkayım bu akşam, sarhoş olamıyorum”. Eşik duygusunu ya da arafta kalmayı en güzel anlatan şarkılardan biridir.


    Arafta Kalmak

    Dikkatli olarak incelediğimizde bir çok sanatçının, yazarın, şarkıcıların ve politikacıların arafta kaldığını, eşik duygusunu yaşadığını söyleyebiliriz. Yaşanan tecrübeler nedeniyle zihinsel olarak içeride ve dışarıda yer alamayan insanlar eşikte yaşamaya devam ederek içerisi ve dışarısını iyi gözlemler ve izlerler. Yazar ise yazarken, sanatçı ise çizerken, bestelerken, şekillendirirken, sanatını icra ederken, eşikten çıktıkları ve hissetmeye başladıkları için bu eylemlerini yapmaya devam ederler.

    İçerisi Dışarısı

    İçeride yer alan kişi dışarı çıkmak istemez, dışarıda yer alan kişi ise, içeriye girmek istemez. Hep bulundukları yeri korumak isterler. İçeride bir darbe yiyen kişi, kendisini o ortamın dışına atacak, ve dışarıda yaşamak isteyecektir. Ancak dışarıda da bir darbe yediklerinde yeniden içeriye dönemeyecekleri için eşik duygusunu yaşamaya başlarlar.

    Eşikte ya da arafta herhangi bir duygu hissedilmesi kolay olmayacaktır. Bu yüzden duyguları rasyonel olarak üretilir. “Bana çok iyi davranıyor, beni seviyor, o yüzden ben de onu seviyorum” gibi bir mantıksal süreç ile sevdiklerini hissederler. Kendi hayatlarını yaşarken olmayan tutkuları, yazarken, çizerken, söylerken, bir sanat eseri yaratırken ortaya çıkar.

    Hayatı Sadece İzlemek

    Kendinizi sorguladığınızda ortaya çıkacak sonucu merak ediyorum. Hayatınızda hep aynı şeyleri yapıyor ve “fotokopi günler “ yaşıyorsanız, içeride kalmış olabilirsiniz. Hep yeni farklı değişik şeyler yapma çabası ise, dışarıda kaldığınızın göstergesi sayılabilir. Hayatı sadece izliyor ve bir duygu hissedip ifade ediyorsanız, eşiğin ortasında yer almışsınız demektir. Önemli olan ise, istediğiniz zaman içeride, istediğiniz zaman dışarıda ve gerektiğinde eşikte kendi kararınızla yer alabilmek. Bu hayatınızı yönetmenizi kolaylaştıracaktır. Tabii her zaman olduğu gibi karar sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve eğitmeni

    Bu yazıs Posta gazetesi bölge eklerinde yayınlanmış, NLP bilgileri ve NLP Teknikleri kullanılarak hazırlanmıştır.

     

     

  • Görev Adamı Yılmaz Özdil Ropörtaj ve Fazıl Say ve Analiz

    yilmaz ozdil taşlanmış blujin giyen adamAyşe Arman Röportajları

    Ayşe Arman röportajları önemli. Zira sorduğu sorularla ve aldığı cevaplarla aslında kamuoyuna röportaj yaptığı kişiler hakkında düşündüğünden daha önemli bilgiler aktarıyor.

    Yılmaz Özdil Röportajı

    Yılmaz Özdil ile yaptığı röportaj da bu anlamda önemli. Yılmaz Özdil, dobra konuşan, verilen her görevi iyi yapmaya çalışan ve köşe yazarlarını sevmeyen biri. Gazetelerde köşe yazarlarının fazla olduğunu düşünüyor. Röportajda çok önemli bir cümlesi var. "Benim iki sürekli okurum vardır, patron ve yayın yönetmeni". Yazıda bu cümlenin ve  röportaja akan bilgilerin ne kadar zengin olduğunu göreceksiniz.  Röportaj Tarihi 19 Ağustos 2007

    Kelime oyunları ile köşelerini dolduran Yılmaz Özdil, yazılarının son paragrafında insanlara bu sonuçları siz yarattınız mesajı veriyor. Kendi toplumundan ayrışmış olan insanlar da Yılmaz Özdil'in yazılarını paylaşıyorlar.  

    NLP'nin Linguistik Yorumları Yorumları

    Gazeteciliği bir iş olarak gören köşe yazarlarının yaptığı işi önemsemeyen ama köşe yazarı olan, Eyüp Can'ın sözleri ile "Güzel yazıyor ama ilkokul 4-5 düzeyinde yazıyor" dediği yazar Yılmaz Özdil. Son dönemin televizyon ve gazetedeki Star'ı olarak görünen Yılmaz Özdil'i incelemek bu anlamda ilginç olacak. Babasının, Dinç Bilgin'in babasının şoförü olmasından dolayı basınla tanışması küçük yaşta başlıyor.  Basın içindeki entrikaları, kuyu kazmaları küçük yaştan itibaren görmüş durumda. ÖSS Puanının Basın Yayın Yüksek okuluna yetmesinden dolayı okuluna da gidiyor ve babasının zoru ile de Yeni Asır'da çalışmaya başlıyor. Bu anlamda tam bir görev adamı. Babası "Gazeteci ol" diyor; oluyor, Umur Talu "İstanbul'a gel" diyor; gidiyor, Cem Uzan gazete çıkarmak istiyor, Fatih Çekirge "Gel" diyor; gidiyor, Turgay Ciner "köşe yaz" diyor; yazıyor, "ATV'yi yönet" diyor; yönetiyor.

    Şimdilerde ise Uğur Dündar'dan dolayısı ile televizyondan ayrılmış ve Hürriyet'te Bekir Çoşkun'un yerinde köşe yazıyor. İlginç nokta ise çalıştığı patronların sahip olduklarını kaybetmesi. Dinç Bilgin Sabah ve ATV'yi, Cem Uzan Star TV ve Star gazetesini, Turgay Ciner Sabah ve ATV'yi kaybediyor, çalıştığı dönemlerde veya bu dönemlerden kısa bir süre sonra. Halk içinden geldiği için halkı ve halkın nasıl düşündüğünü biliyor ve tanıyor. Başarısının altında bu saklı.  Ancak artık halkın içinde olmadığı için bu bilgilerde de bir zayıflama olmuş olabilir mi? Babası ile gurur duyuyor olması aslında kendisinin de bir anlamda şoför olmasını sağlıyor ama daha  değişik bir boyutta. Babası hangi araba olursa olsun kullanırken, o da kendisine medyada hangi görev verilirse verilsin yapıyor. Bu anlamda tam bir "görev adamı" diyebiliriz. Çocukluktan beri elde ettiği kaynaklar bu görevler sırasında da en önemli yardımcısı oluyor. Başarıyı her içerikte bu kadar kolay yaşayan biri için ilk başarısızlık, ciddi bir sarsıntı yaratabilir. Söylemlerine bakıldığında, söylemleri de hayli sert ve ilginç.

    Ev Yakmak, Parmak Kırmak 

    Çocukluğu hakkında söyledikleri sertliğini ve sınır tanımazlığını açıklıyor. Parmak kırması da maç içindeki "kazanma" hırsını.
    "Çok haylazdım. Mahallede ev de yaktım, futbol maçında parmak da kırdım."

    Basından ayrılmak isteyip istemediği sorulduğunda verdiği cevap bundan sonra da basından kopamayacağının bir göstergesi.
    "Demez miyim? Çok dedim ama artık bulaşmıştım."

    İstemesinin mümkün olmadığını ise "Ne görev verildiyse onu iyi yapmaya çalıştım."  cümlesinde açıklanıyor. Kendisinin bir şeyi isteyebilmesi kolay değil, hele kendisi için. Milliyet'e geçmesi ise "O sırada Milliyet'in genel yayın müdürü Umur Talu'ydu. İstanbul'a gelmek ister misin, diye sordu. Şartlar da iyiydi." cümlesi ile açıklanıyor. Bu noktadan itibaren İstanbul'da basın dünyasında parlayan bir yıldız olacaktır. Milliyet Gazetesinde Ufuk Güldemir ile birlikte çalışması farkında olmasa da ona çok şeyler kazandıracaktır. Ancak Ufuk Güldemir'in Milliyet'ten ayrılması, HaberTürk sitesi ve Televizyonunu kurması ve daha sonra da kansere yakalanması ve vefat etmesi de bu dönemler içinde sayılabilir. Ufuk Güldemir ayrıldığında Milliyet'te kalan Yılmaz Özdil, Fatih Çekirge Star Gazetesinden ayrıldığında onunla birlikte ayrılacaktır. Aşağıdaki cümleler içinde "kitabımda yoktu" yapmadım cümlesi ile çelişki ortaya çıkaran bir durum gibi görünüyor.

     "Sabahçılar, Ateş diye yeni bir gazete çıkardılar, oraya gittim, çok da keyifliydim,", "Tam o sırada Star Gazetesi çıkıyordu, ben de oraya gittim.", "Önce Fatih Çekirge istifa etti, benim kalmamı istediler, kitabımda yoktu yapmadım.",  Kenan Sönmez, ""Fotomaç Gazetesini yapar mısın?" dedi.", "Sonra Turgay Ciner, ATV haberin başına gelmemi istedi." Bu cümleler Yılmaz Özdil'e iyi bir teklif yapıldığında kolaylıkla dış önermeleri kabul ettiğini gösteriyor.

    Gazeteciler

    Gazeteciler hakkındaki düşünceleri ise çok sert "Gazetecilerin önemli bir bölümü, zavallı insanlardan oluşuyor."

    Aziz nesin "Türk insanının %60'ı aptaldır" demesi gibi bir cümle. Gazeteciliği küçük yaşlardan beri tanıyan bir kişinin bu cümleleri, acaba bir gözlem sonucu mu? yoksa bir önyargı mı? Gazeteciliği iş olarak gördüğünü de anlatıyor.   "Ve ben yaptığım işin ticari bir iş olduğunu hiç unutmadım.".  Yaptığı işe bu şekilde bakmak ona tarafsız bakış sağlasa da kendini hissedemediği bir ortamda çalışması, "ben sizden değilim ama başarılı olduğum için bana bu işler teklif edildi, "  demek istiyor olabilir.

    "Gazete, dünyada ekmekten daha kısa ömürlü tek ürün." Gazetenin ömür olarak ekmek ile kıyaslanması, yaptığı işi sevmediğini de gösteriyor. Zira gazete her ne kadar kısa ömürlü bir ürün olsa da, gazete içinde yazılanlar tarihe geçiyor. Yenen ekmek ise en fazla sekiz on saat içinde vücuttan dışarı atılıyor. Köşe yazılarının da kısa cümlelerle yazılıyor olması da bunu gösteriyor. Ancak gazeteyi ve yazının gücünü, geleceğe etkilerini düşünmüyor olması, aklına o günün çağrışımları ile çok fazla uğraşmadan yazmasını sağlıyor ve yazdıkları çok okunuyorsa, bunun sadece bir sebebi Hürriyet gazetesi ve 3.ncü sayfa da olmasından  başka bir şey olmasa gerek. Geçmişte çok okunan ve aynı yerde yazan Bekir Coşkun'un Habertürk ve sonrasında Cumhuriyet'te tiraj artışı sağlayamamış olması, Hürriyet'in gücünün göstergesi.

    Hürriyet Gazetesi

    Bu şekilde baktığı gazeteye "Bir gün yine gazete yapacak olsam Hürriyet'e benzemeyen bir şey yapmak isterim." diyerek, gelecekte ne yapmak istediğine dair bilgi de aktarıyor. Zira bir gazetenin beş milyon satabileceğine dair bir inancı olduğunu
    da röportajdan öğreniyoruz. Alt mesaj günde beş milyon gazete satmak isteyenler bana gelsin mesajı olarak algılanabilir.

    "Bir gün spora futbolla alakalı bir yazı yazdım. Turgay Ciner okumuş, dedi ki "Sen, yazı yaz!" "İyi" dedim ben de..."
    Patrondan gelen her önermeyi kabul eden yapısını burada bir kez daha görüyoruz. Dinç Bilgin'in babasının, kendi babasına "Çeşmeye gidelim" demesi ile Turgay Ciner'in  "Sen yazı yaz" demesi arasında bir fark olmadığını da görüyoruz.

    Uzun köşe yazısı yazan yazarları için "Tabii bu onların ne kadar yeteneksiz olduklarını gösteriyor."söylemi düşüncelerini aktarıyor ama köşesi büyük olan yazarlar buna bir tepki gösteremiyorlar herhalde. Ya da üstlerine alınmıyorlar.

    İki Okuyucu Patron ve GenelYayın Yönetmeni 

    Patronlar ve yayın yönetmenin gücünü kabul ettiğini ve yazılarını kimin için yazdığını "Ve benim iki sürekli okurum vardır: Patron ve yayın yönetmeni. Aksini söyleyen yalan söyler. Yani ben istediğim kadar ayak oyunu yapayım, istediğim kadar takla atmaya çalışayım, neticede o köşeyi veren, alır... "cümleleri ile anlatıyor. Patron okuduğunda yazı güzel olmuş diye düşünüyorsa, işlem tamam demektir. Ancak Eyüp Can'ın "ilkokul 4-5 düzeyinde yazıyor" demesi, Yılmaz Özdil'in patronlara nasıl baktığını da anlatıyor olabilir.  Kısa cümleler ve kısa yazılar, fazlaca boş aralıklarla oluşturulmuş, büyük bir köşe.

     Bu röportajda Ayşe Arman'a mesajlar var.

     Köşe yazmaya başlayınca neyi fark ettiniz?

     - Köşe yazarlarının kendilerini ne kadar önemsediklerini...

     Peki zaman içinde markalaşan yazar yok mu?

     - Ben öyle düşünmüyorum. Dükkan onun...(patrondan bahsediyor)

     Yine de önemli olduğunu düşünen yazarlar yok mu?

     - Onları orada tutmak hata...

     Bu sorularla Ayşe Arman kendi köşe yazarlığını ve Yılmaz Özdil'in köşe yazarlarına bakışını öğrenmeye çalışırken aldığı cevaplar, hiç de beklediği gibi olmuyor. Köşe yazarlarının boş bir işle uğraştığını düşünen Yılmaz Özdil'in köşe yazması köşeye sıkıştığını da gösteriyor. Yılmaz Özdil bir gazeteye yayın yönetmeni olursa, köşe yazarlarının işi çok zor hale gelecek ve işlerinden olacaklar.

    Böylece Yılmaz Özdil'in kendisini İstanbul'da yaşadığı halde, İzmirli olduğunu, ancak artık İstanbul'dan kopamayacağını, köşe yazarı olmasına rağmen, diğer köşe yazarlarını değil,  habercileri daha çok sevdiğini, halkı tanıdığı için patron adına halka istediğini vererek gazetenin daha çok satılmasını sağlamaya çalıştığını anlayabiliriz. 

     Müjdat Gezen Vakfında açılacak Televizyon okulu ile ilgili olarak yazdığı 28 Aralık 2010'da yazdığı yazının son paragrafı da ilginç. Yılmaz Özdil'in gelecekte nasıl bir iş yapmak istediğini de gösteriyor.

     "“Haber”i bana ayırdıkları için, hadi bi de haber vereyim sizlere: Ücret almadan hizmet vereceğimiz bu okul, şimdilik okul...
    Bildiğin televizyon kanalı olarak yayına başlayacak, azzz sonra!"

     Bahsedile bu proje henüz hayata geçirilememiş durumda.Müjdat Gezen Vakfından geçereken bakıyorum, henüz bir tanıtım yapılmamış durumda.

    Cengiz Eren

    NLPUzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

    En son Fazıl Say ile yaşadıkları ve Fazıl Say'ın Yılmaz Özdil hakkında yazdıkları  bilinmesi ve okunması gerekiyor.

     

    fazil sayFAZIL SAY'IN yazısını okuyabilirsiniz.

     

    HAYATIMDA YAZDIĞIM EN AĞIR YAZI

    YILMAZ ÖZDİL

    "mişın impasibıl" mış, "Mozart sidisi"ymiş "Anjelina coli"ymiş...

    Buna otomatik reaksiyonlarla gülmek zorundaymışız.. çok komik.. hahahahahah... değil mi?

    Bu tek haneli i q (ay kü) bir yere kadar.

    29 Ekim kahramanlık yazıları?

    İzmirlilik bilmem nesi?

    10 Kasım?

    Atatürk?

    Hadi canım sende..."Yeni -Doğan-Medya -maaşı" ne kadar izin verirse, o kadar..O kadar çağdaşlık.. O kadar gerçeklik...

    Asla elini taşın altına sokmadan yazılan yazılar, asla fikir üretemeden, asla kontrevers olamayan, karşıt olamayan, asla bir yandaş medya yazarından farklı olmayarak, iktidarı eleştirdiği konularda "süt fiyatı arttı- tarımcılık kötü oldu- esnaf zor durumda-Maykıl Daglıs- Bred Pit- Alman konsolosuna mektup- Fransa bize vize vermedi vesaires-ben arabeskimi dinlerim arkadaş "ve vesairesi ve ve vesairesini aşamayan, asla gerçek sorunlarla mücadele etmeyen, dolayısıyle hiç bir tehlike taşımayan, "büyük(!) yazar" güzel hayatında (tesadüfen gişe yapmak isteyen 3-5 tiyatrocunun köşe yazılarından derlediği ) bizlerin adına sanat diyemiyeceği oyunun-sözde yaratıcısı olan, ve böyle bir yalanı yutmamızı isteyen....

    Olmaz o...

    Burası 127.000 kişinin okuduğu bir facebook grubudur.Burdan da bir şey denir...

    Ben 3 ay önce bıraktım kendisini okumayı.. Sıkıldım. Sıkıldım "Maykıl Daglıs'tan ve "Kevin Kastnır"dan..

    Benim dostlarımın çoğu bir yıl önce sıkılmıştı...

    Sıkıldık biz senden Yılmaz..

    "Toparla" filan da diyemiyeceğim... Toparlayacak adama toparla deriz de, senin denizin 30 santim sığ sular, sana diyemeyiz...
    maaşını güzel güzel al.... Arabeskini güzel güzel dinle burdan sana başka bir deneyim gelmeyecek.. Mektubumu da iyi oku...

     FAZIL

    Cengiz Eren

    NLP Umanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

  • Göz Hareketleri ve NLP

    Göz Hareketleri ve NLPGözler

    Gözler çok şey anlatır. Sevincimizi, kızgınlığımızı, üzüntümüzü, neşemizi gözlerden anlayabilmek mümkün. Gözyaşı da çok üzüldüğümüz durumlarda ortaya kendiliğinden çıkabilir. Ağladıktan sonra kendimizi biraz daha rahatlamış hissederiz.


    Şarkılar

    “Gözlerinin içine başka hayal girmesin”, “bir bakış baktın kalbimi yaktın”, “gözlerinden okunuyor, sen de seviyorsun”, “gözler kalbin aynasıdır, yalan nedir bilmez onlar” gibi yüzlerce, belki de binlerce şarkı bulabilmek mümkün.

    “Bir bakışla muma çevirir”, “devletli gözü perdeli olur”, “göz görmeyince gönül katlanır”, “kaşla göz, gerisi söz” benzeri atasözlerimiz var. Bence siz daha fazlasını biliyor olabilirsiniz.

    Konumuz bunlar değil. Gözler dokunma duyumuzun ışık enerjisini algılayabilen organımız. Görmek kadar daha başka bir işlevi de yerine getiriyor olabilir. NLP çalışmaları sırasında ortaya çıkan bu işlev, iletişimde büyük bir kolaylık sağlayabilir.

    Göz Hareketleri ve NLP

    Karşınızdaki kişiye şu soruları sorduğunuzda gözleri nasıl hareket ediyor?

    Evinizdeki koltuklar ne renk?

    Koltuklar yeşil ve yerler siyah boyalı olsaydı, nasıl olurdu?

    En son çektiğiniz fotoğraf neredeydi?

    Tarkan'ın aklınıza gelen ilk şarkısı?

    Arkadaşınızın sürdüğü parfümün kokusu?

    Bir sorunu çözmek için neler yapmanız gerektiğini düşünün?

    Eşinizle, arkadaşınızla yaşadığınız sorunu çözmek için ona neler söylemek isterdiniz?

    Göreceksiniz ki bu sorulara cevap verirken gözler farkında olmadan bir takım hareketler yapacaktır. İşte bunlara göz hareketleri diyoruz.

    Sorular sorulduğu sırada gözlerin yukarı, sağa, sola veya aşağıya hareket edeceklerini göreceksiniz.

    Gözler görmeyi sağladığı gibi, beynimize aktardığımız bilgileri de çekebildiğimiz bir araç.

    Bu şekilde karşımızdaki insanın göz hareketlerinden, o andaki içerikle ilgili olarak görsel mi?, işitsel mi? Yoksa duygusal mı? Olduğunu anlayabiliriz.

    Beynimiz

    Beynimizde sol taraf yaşadığımız olayları ve duyguları kaydettiğimiz bir alan. Sağ taraf ise daha çok hayallerle ve gelecekle ilgili. Birini etkilemek istiyorsanız onu sol tarafınıza almanız yararlı olacaktır.

    Kişi, bize Bir şey anlatırken daha çok sağ ve sol yukarıya doğru bakıyorsa onun o içerikte görsel, sola ve sağa bakıyorsa işitsel, aşağıya doğru bakıyorsa duygusal olduğunu söyleyebiliriz. Sol taraf yaşananlarla ilgili görüntü, ses ve sorunlara iç konuşmaları ifade ederken, sağ taraf görmediğimiz ama zihnimizde organize edebildiğimiz görüntü, ses ve duygusal iç konuşmaları farketmemizi sağlar.

    Böylece karşınızdaki insan görsel ise ona görsel kelimeler kullanarak veya çizerek anlatmanız, işisel ise ses tonunuzu daha dikkatlı olarak kullanmanız, duygusal ise duyguları kullanarak ifade etmeniz iletişim seviyenizi faydalı noktalara taşıyabilir. Bu konuda detaylı bilgiler “NLP İçerik Sizi Düşünmek” kitabımdan okunabilir.

    Bu bilgiler iletişimizin daha zengin hale gelmesini sağlayacaktır. Tabii her zaman ki gibi bu konuda karar sizin. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününüzü kutluyor, barış dolu günlere doğru hareket etmemizi diliyorum.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Yazı Posta Gazetesi Pazar Günü bölge eklerinde yayınlanmıştır. NLP Teknikleri NLP Bilgileri ve NLP seminerlerindeki bilgi aktarımları kullanılarak yazı hazırlanmaktadır.

     

     

TOP