posta gazetesi,

 

  • Görsel İşitsel Duygusal Öğrenme Süreçleri

    Görsel İşitsel DuygusalÖğrenmek

    Nasıl öğreniyoruz? Bisiklete binmeyi nasıl öğrendiniz? Yazı yazmayı nasıl öğrendiniz? Ya da çarpım tablosu.


     Öğrenme Süreci

    Öğrenmek bir süreç gerektirir. Herhangi bir konuyu öğrenmek için mutlaka bir karar gerekir. Bu karar farkında olarak verilir ama bu kararın bize ne getireceği, bizden ne götüreceği bilinemez. 2 yıl boyunca nişanlılık geçiren bir kişi evlendiği gece evlendiği kişinin aşırı alkol kullanan biri olduğunu öğrenebilir. Evlilik kararı verilmiş ama hiç beklenmeyen bir durum ile karşılaşılmıştır.

    Daha sonra da öğrenmek istediğimiz konuyu öğrenmeye başlarız. İlk anlarda bize bir yardım eden yol gösteren biri olması gerekebilir. Bisiklete binme içeriğinde babanın bisikleti tutması ve çocuğuna tarif etmesi onun öğrenmesini kolaylaştıracaktır. Sonra da öğrenme süreci tamamlanır ve bisiklete binmeyi öğrenen kişi, bisiklete binmeyi düşünmeden bisiklete binebilecektir. 

    Öğrenme Stilleri

    Öğrenme stili öğrenme süreçleri kadar önemli. Temsil sistemlerimiz duyu organlarımızla alınan bilgilerin kaydedilme ve yeniden kullanılma biçimini ifade eder. İçeriğe bağlı olarak kullanımı değişen temsil sistemlerimiz Görsel(visual), İşitsel (auditory), Duygusal (kinesthetic) olarak tanımlayabiliriz.

    Temsil Sistemleri

    Öğrenme süreçlerinden bazı kişiler görsel, bazı kişiler işitsel, bazı kişiler de duygusal temsil sistemini kullanıyor olabilir. Görerek öğrenenler, duyarak öğrenenler, dokunarak öğrenenler. Bu yüzden yeni öğrenme modellerinde kişinin öğrenme stiline göre bilgi aktarılması öğrenme sürecini çok hızlandıracaktır.

    Kullanılan cümle yapısında da temsil sistemleri etkin olarak görülebilir.

    Görsel:Ne dediğini şimdi görüyorum, harika bir manzara,

    İşitsel: Ne söylediğini duydum , İçimden bir ses,

    Duygusal : Bir de ben deneyeyim, İyi hissediyorum,

    Öğrenmek süreci görsel olan bir kişiye çizerek veya göstererek anlatmak, işitsel olan bir kişiye doğru cümleler ve sesle bilgi aktarmak veya sesli okuyarak çalışmasını tavsiye etmek, duygusal olan bir kişiye ise fiziksel olarak yaptırmak veya dokundurmak öğrenmeyi kolaylaştıracaktır.

    Farketmek

    Kendinizin ya da çocuğunuzun nasıl öğrendiğini bu açıdan inceleyip anlayabilirseniz, çok uzun ve zor görünen öğrenme süreçleri kolaylıkla tamamlanarak, bilgi davranışlara aktarılacaktır. Bilgilerin birkaç kez aralıklı olarak tekrar edilmesi zihinde kalmasını da sağlayacak ve öğrenci istediği sonuçlara kolaylıkla ulaşabilecektir.

    Kendinizi ve çocuğunuzun öğrenme stilinin ne olduğunu öğrenmek için kullandığınız dil ve cümle yapısına bakmak yararlı olur. Tabii her zaman ki gibi karar sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta Gazetesi ekleri NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşelerinde yayınlanmış, NLP teknikleri ve bilgileri kullanılarak hazırlanmıştır.

     

     

  • Göz Hareketleri ve NLP

    Göz Hareketleri ve NLPGözler

    Gözler çok şey anlatır. Sevincimizi, kızgınlığımızı, üzüntümüzü, neşemizi gözlerden anlayabilmek mümkün. Gözyaşı da çok üzüldüğümüz durumlarda ortaya kendiliğinden çıkabilir. Ağladıktan sonra kendimizi biraz daha rahatlamış hissederiz.


    Şarkılar

    “Gözlerinin içine başka hayal girmesin”, “bir bakış baktın kalbimi yaktın”, “gözlerinden okunuyor, sen de seviyorsun”, “gözler kalbin aynasıdır, yalan nedir bilmez onlar” gibi yüzlerce, belki de binlerce şarkı bulabilmek mümkün.

    “Bir bakışla muma çevirir”, “devletli gözü perdeli olur”, “göz görmeyince gönül katlanır”, “kaşla göz, gerisi söz” benzeri atasözlerimiz var. Bence siz daha fazlasını biliyor olabilirsiniz.

    Konumuz bunlar değil. Gözler dokunma duyumuzun ışık enerjisini algılayabilen organımız. Görmek kadar daha başka bir işlevi de yerine getiriyor olabilir. NLP çalışmaları sırasında ortaya çıkan bu işlev, iletişimde büyük bir kolaylık sağlayabilir.

    Göz Hareketleri ve NLP

    Karşınızdaki kişiye şu soruları sorduğunuzda gözleri nasıl hareket ediyor?

    Evinizdeki koltuklar ne renk?

    Koltuklar yeşil ve yerler siyah boyalı olsaydı, nasıl olurdu?

    En son çektiğiniz fotoğraf neredeydi?

    Tarkan'ın aklınıza gelen ilk şarkısı?

    Arkadaşınızın sürdüğü parfümün kokusu?

    Bir sorunu çözmek için neler yapmanız gerektiğini düşünün?

    Eşinizle, arkadaşınızla yaşadığınız sorunu çözmek için ona neler söylemek isterdiniz?

    Göreceksiniz ki bu sorulara cevap verirken gözler farkında olmadan bir takım hareketler yapacaktır. İşte bunlara göz hareketleri diyoruz.

    Sorular sorulduğu sırada gözlerin yukarı, sağa, sola veya aşağıya hareket edeceklerini göreceksiniz.

    Gözler görmeyi sağladığı gibi, beynimize aktardığımız bilgileri de çekebildiğimiz bir araç.

    Bu şekilde karşımızdaki insanın göz hareketlerinden, o andaki içerikle ilgili olarak görsel mi?, işitsel mi? Yoksa duygusal mı? Olduğunu anlayabiliriz.

    Beynimiz

    Beynimizde sol taraf yaşadığımız olayları ve duyguları kaydettiğimiz bir alan. Sağ taraf ise daha çok hayallerle ve gelecekle ilgili. Birini etkilemek istiyorsanız onu sol tarafınıza almanız yararlı olacaktır.

    Kişi, bize Bir şey anlatırken daha çok sağ ve sol yukarıya doğru bakıyorsa onun o içerikte görsel, sola ve sağa bakıyorsa işitsel, aşağıya doğru bakıyorsa duygusal olduğunu söyleyebiliriz. Sol taraf yaşananlarla ilgili görüntü, ses ve sorunlara iç konuşmaları ifade ederken, sağ taraf görmediğimiz ama zihnimizde organize edebildiğimiz görüntü, ses ve duygusal iç konuşmaları farketmemizi sağlar.

    Böylece karşınızdaki insan görsel ise ona görsel kelimeler kullanarak veya çizerek anlatmanız, işisel ise ses tonunuzu daha dikkatlı olarak kullanmanız, duygusal ise duyguları kullanarak ifade etmeniz iletişim seviyenizi faydalı noktalara taşıyabilir. Bu konuda detaylı bilgiler “NLP İçerik Sizi Düşünmek” kitabımdan okunabilir.

    Bu bilgiler iletişimizin daha zengin hale gelmesini sağlayacaktır. Tabii her zaman ki gibi bu konuda karar sizin. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününüzü kutluyor, barış dolu günlere doğru hareket etmemizi diliyorum.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Yazı Posta Gazetesi Pazar Günü bölge eklerinde yayınlanmıştır. NLP Teknikleri NLP Bilgileri ve NLP seminerlerindeki bilgi aktarımları kullanılarak yazı hazırlanmaktadır.

     

     

  • Hannibal ve Zihinsel Detoks

    Hannibal alp gecisi Terör

    Ankara'daki patlamada hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara sağlık dilerken terörün çirkin yüzünü yeniden göstermesine üzülüyor ve lanetliyorum.


    Bu olaylar kayıpları olanların hayatını derin şekilde etkileyecektir. Birçok insanın zihninde önemli etkilere neden olacak, kişileri farkında olmadığı şekilde değiştirecektir. Terör arttıkça şiddet, cinayetler, trafik kazaları ve olumsuz bir çok olayın artma ihtimali büyüktür. Bu etkilerden de kendimizi korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hayatı yaşamaya devam etmek önemli, çok önemli.

    Zihinsel Detoks

    Geçen hafta ifade ettiğimiz gibi bu haftanın yazı konusu Zihinsel Detoks. Hayatı yaşarken yaşadığımız tecrübelerin farkında olmadığımız etkileri olan stratejiler farkında olmadan kullanılıyor. Kişiler kendileri değişmek isteseler de değişim gerçekleşmiyor.

    Çok sayıda kitap okuyan, kendisini değiştirmek için bir çok seminere giden, programlara giden birçok kişi eskisi gibi yaşamaya devam ediyor. Dahası “neden değişemedim, demek ki benim sorunlarım daha da büyük” diyerek, kendisi ile olan iletişimi biraz daha bozuluyor ve ayrışma giderek artıyor. Ayrışma kişinin kendisini zihinsel olarak izlemesi anlamına gelmektedir.

    Yaşadığınız bir tecrübeyi hatırladığınızda gözünüzün önüne gelen görüntü içinde kendinizi görüyorsanız, ayrışma başlamış demektir.

    Aşağıda yazılanları yaşıyorsanız,

    Kendinizi sürekli olarak kötü hissediyorsanız,

    İyi bir şeyden hemen sonra kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorsanız,

    İstediğiniz sonuçlara ya hiç ya da düşündüğünüz zamanda ulaşamıyorsanız,

    Uçak korkunuz varsa,

    Deprem korkunuz varsa

    Panik Atak benzeri durumları sık veya aralıklı olarak yaşıyorsanız,

    Bir saatten fazla narkoz almışsanız,

    Trafik kazası geçirmişseniz,

    Çocukluğunuzda şiddet görmüşseniz,

    Çocukluğunuzda ceza için herhangi bir şekilde kapatılmış ve yalnız bırakılmışsanız,

    Cinsel taciz görmüşseniz,

    Beklemediğiniz bir patlama ile karşı karşıya kalmışsanız,

    Geleceğinizi planlayamıyorsanız,

    Sürekli negatif iç konuşmalar yapıyorsanız ve kendi kendinize konuşuyorsanız,

    Farkında olmadığınız hareketleriniz varsa,

    Evden dışarı çıkmakta zorlanıyorsanız,

    Arkadaş sayınızda geçmişe göre azalma varsa,

    Kalabalığa girmekte zorlanıyorsanız,

    Tanıdığınız kişiler önünde bile sunum yapamıyor ve konuşamıyorsanız,

    Başkaları için çok şey yaparken kendiniz için hiç bir şey yapamıyorsanız,

    Sınav Stresi veya sınav korkusu çekiyorsanız,

    Hastalıklardan ve hasta olmaktan korkuyorsanız,

    Yakınlarınıza çok sert ve aşırı tepkili davranıyorsanız,

    Trafikte araba kullanırken gösterdiğiniz tepkiler sertleşiyorsa,

    Maç yaparken veya maç seyrederken kendinizi kaybediyorsanız,

    Küçük yaşta üzerinize sıcak sıvı dökülüp yanmışsanız,

    Değer verdiğiniz şeyleri kaybedebileceğinizi düşünüyorsanız,

    Zihninizde sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlı olarak düşünmeye başlamışsanız,

    Zihinsel Detoks'a ihtiyacınız var demektir. Zihinsel Detoks ile yaşadığınız tecrübelerin ve oluşan stratejilerin gözden geçirilmesi, bunların “içeriksiz” olarak yaşadığınız hayatı nasıl etkilediği kolaylıkla farkedilebilmekte ve değişim gerçekleşebilmektedir.

    Zihinsel Detoks'ta tecrübeler kadar, beynimizin işlevleri, karar verme ve öğrenme süreçleri ile bilgiler, dil kullanımı ve sonuçları, hayatın nasıl yönetileceği ile ilgili bilgiler de aktarılmaktadır.

    Zihinsel Detoks hakkındaki detaylı bilgileri http://www.erenlp.com sitesinden okuyabilirsiniz.

    Ne Gemiler Yaktım

    Hannibal Roma imparatoruğuna saldırmak için ordusu ile birlikte İspanya'ya gelir. Orada gemilerini yakar. Bu ordusuna güvenmediğine dair bir mesajdır, aynı zamanda. Sonra bugünkü Fransa üzerinden İtalya'ya gider. Fakat Alp dağlarına geldiğinde komutanlarına der ki “Ya bir yol bulun ya da bir yol açın”.Tabii yol da bulunamaz ve açılamaz da. (alplerin altından geçen tünel 40 yıl önce açıldı.) Hannibal verdiği yanlış karar yüzünden savaşamadan, ordusunu heba eden komutan olarak tarihe geçer. Onun gemi yakması akılda kalır, hatta şarkılar yapılır “Ne gemiler yaktım, ne gemiler yaktım” cümleleri ile, günümüzde.

    Yanlış karar Alplerden de, Bağdat'tan da döner diyebiliriz.

    Hayatı ve duygularınızı yönetmek düşündüğünüzden daha kolay olabilir. Karar tabii ki yine sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Bu yazı posta Gazetesi bölge eklerinde yayınlanmış, NLP seminerlerindeki  NLP teknikleri ile  aktarılan bilgilerden düzenlenmiştir.

     

     

     

  • İkili Önermeler ve Kurtarmak

    Kurtarıcı OlmakDeniz Yıldız Hikayesi

    Bir adam okyanus sahilinde yürürken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını farkeder. Ve “Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsunuz? diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları için “yanıtını verince, adama şaşkınlıkla “iyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkanyok. Sizin bunları atmanız neyi değiştirecek ki? der . Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi, “Bak onun için çok şey farketti” karşılığını verir.”


    Bu hikayeyi ya da kurmacayı duyduğumuzda hepimiz deniz yıldızlarını denize atan kişi yerine koyup, yardım etmeyi düşünürüz. Bu da bize kendimizi iyi hissettirir. Amma......

    Hikayeye yeniden bakalım. Hikayede 3 karakter görüyoruz. Soru soran kişi, deniz yıldızlarını denize atan kişi ve deniz yıldızları. Soru soran kişi olmasa biz bu bilgiden haberdar olmayacağız. Görevi hikayenin bize iletilmesi.

    Deniz Yıldızlarını denize atan kişi deniz yıldızlarına “Denize dönmek ister misiniz?”sorusunu da sormadan atıyor denize. Denize dönmek istemiyorlarsa! Hikayede başka örnekler de yok. Ailesi ile piknik yapan insanlar, denizde yüzenler, eğlenenler, top oynayanlar da yok.

    Doğal olarak bu hikayeyi duyduğumuzda kendimizi deniz yıldızlarını denize atan kişi yerine koyuyoruz. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeyi düşünüyoruz ve yapıyoruz da.

    Kurtaran Kurtarılan

    Ancak hikayeyi biraz daha “içeriksiz” hele getirirsek, hikayede sadece kurtaran ve kurtarılan var. Kendimizi kurtaran yerine koyduğumuzda, farkında olmadan diğer önermeyi de kabul etmek zorunda kalıyoruz.

    O da şu: Kurtaran olmayı kabul ettiğimiz zaman, zor duruma düştüğümüzde birilerinin bizi kurtarmasını beklemeye başlıyoruz, deniz yıldızları gibi. Bu yüzden hikaye oldukça tehlikeli ve farkında olmadan ve hayatımıza önemli sorunları taşıyabilir. Söylenebilecek önemli cümle ise şu: Kurtarıcı olmayı düşünenler kurtarılmak zorunda kalabilirler.Son zamanlarda bizi kurtarmaya çalışanların kırmızı bültenle aranmaya başladığını görüyoruz.

    Mevlana Kendin Ol Deseydi

    Bu şekilde bakıldığında iki nokta oldukça önemli. Bunlardan biri önermeler. Bir çok söze baktığınızda göreceksiniz ki, ikili önermeler bize ulaşıyor. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol,sözünde olduğu gibi. İki seçenekten birini kabul ettiğimizde kendimiz olmamız zorlaşacaktır. Kendimiz olduğumuzda, ne olduğumuz gibi görünmeye, ne göründüğümüz gibi olmaya gerek kalmayacaktır.

    Ya hep, ya hiç de iki seçenekli bir önerme, ya herro, ya merro da öyle. Ya olacak, ya da olacak da aynı şekilde bir yapıyı gösteriyor. Ya benim olursun, ya toprağın cümlesi de kadına şiddeti arttıran nedenlerden biri. Ya bir yol bul, ya bir yol aç, Olmak ya da Olmamakve benzeri bir çok ikili örneği bulmak mümkün.

    İki Seçenek Arasına Sıkışmak

    Sizi iki seçenek arasına sıkıştıran, birini kabul etmeye zorlayan cümlelerin tehlikesini farketmek ve kendi seçimimizle bunların dışında yeni seçenekleri bulmak ve kendi kararlarımızla kendi yolumuza gitmek en önemlisi.

    Hikayeler çok şey anlatabilirler, masallar da öyle. Ancak içlerinde farkında olmadığımız tehlikeli zihinsel sonuçları barındırabilir. Bu yüzden bir bilgiyi, hikayeyi, masalı ya da bir bilge sözünü zihnimize aktarmadan önce mutlaka yorumlayıp, fırsat ve seçeneğimizi arttırıyor mu? ona bakmalıyız. Seçeneklerimizi ve fırsatlarımızı arttırmayan bilgileri öğrenmemize gerek olmadığını düşünüyorum. Ben buna bilgiye karşı tavır diyorum. Hayattaki tavrımız, hayattan istediklerimiz çok önemli. Ancak bilgiye karşı da tavır koyduğumuzda ve yorumladığımızda seçeneklerimizin arttığını görüyoruz.

    Emir Kiplerine Dikkat

    Bize ulaşan anlatılanlar içinde bir çok önerme, ya da aktarılan bilgi içinde o kişinin kendine ait içerikleri zihnimize taşınıyor ve farkında olmadan kabul edyor olabiliriz. İçinde gel, yap, git,düşüngibi emir kipleri barındıran cümleler içinde hayatı yönetmeyi engelleyen etkiler olabilir. Bu cümlelere biraz daha dikkatli bakmamız ve düşünmemiz yerinde olabilir. Konya turizmine en çok katkı sağlayan cümlenin hangisi olduğunu siz de biliyorsunuz.

    Yeni sene, 2016'da hepimizin hayatımıza içsel ve çevresel, huzur ve barış gelir ve güzel olur diliyorum. Karar yine de, sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Yazı Posta Gazetesi Bölge ekleri NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşesinde yayınlanmıştır. NLP teknikleri ile NLP seminerlerinde kullanılan bilgiler bu köşelerde aktarılmaya çalışılmaktadır.

     

     

     

  • İletişim ve İletişim Kazaları Cengiz Eren'den

    Posta Gazelesi Bölge Ekleri yazısı İletişim ve iletişim kazlarıNLP Teknikleri ve İletişmek

    Hayatı yaşarken bir çok şekilde iletişiyoruz. Sözlü iletişim, yazılı iletişim, görüntülü iletişim, davranışsal iletişim ve hatta zihinsel iletişim. Bunlar kadar önemlisi kamuoyuna aktarılan bilgiler.


    Bazen birini düşündüğünüzde telefonunuzun çaldığını ve düşündüğünüz kişinin sizi aradığını görebilirsiniz. Tesadüf de olabilir ama “tam aklımdan seni geçiriyordum ki sen aradın” cevabını veririz.

    Sözlü İletişim

    Sözlü iletişim kelimelerle oluşturduğumuz cümlelerle oluşuyor. Cümleleri ifade etme biçimimiz iletişim şeklini belirliyor. Bazen sakin, bazen heyecanlı, bazen kızgın, bazen mütebessim, bazen ironik şekilde iletişim kuruyoruz. Sözlerimizi söylerken davranışlarımız, el hareketlerimiz, duruşumuz ve yüz ifademiz iletişimimizi sözlerimiz kadar etkiliyor.

    Yazılı İletişim

    Sosyal medyadaki anlık mesajlar da önemli bir iletişim alanı. Mesajın okunup okunmadığını da aynı anda görüyoruz. Yazılı iletişimin sözlü iletişimden farkı ise çok kereler okunabiliyor olması ve her okunduğunda daha farklı anlamlar üretilebilmesi. Ne demiş? Neden o kelimeyi kullanmış? Ayrılmak mı istiyor? Yazdığıma kızdı mı? gibi çok sayıda duyguyu farkında olmadan üretiyoruz. Anlık mesajlaşma da iletişimin bitirilmesi de kolay değil. Sorulan sorular, istenen cevaplar iletişimin uzamasını sağlayabiliyor ve aynı zamanda bağımlılık da yaratıyor.

    Yazılı ve sözlü iletişimde bunlardan kurtulmanın tek yolu, açık olabilmek.Sözlü iletişim kurduğunuzda düşündüğünüzü ifade etmek önemli. Yazılı iletişimde ise mesajınızı göndermeden bir ya da iki kere okumak iyi olabilir. Ne demek istedim? Ne anlaşılıyor? Sorularına cevap iletişimin faydalı seviyede kalmasını sağlar.

    Eğer iş konusu konuşuluyor ise, iletişimin net ve kısa olması yararlı olacaktır. Hem yazılı ve hem de sözlü iletişimde istediklerinizi mütebessim bir dil ile ifade etmeniz faydalı iletişimin devamını sağlar.

    Anlık mesaj ile sohbet ediyorsanız bunun da kısa olması yararlı olacaktır. Eğer gerçekten sohbet etmek istiyorsanız, telefon açıp konuşmanız ve duygularınızı sesli olarak aktarmanız güzel olur. Tabii en güzeli yüz yüze iletişim diyebiliriz. Bilgisayar üzerinden yapılan görüntülü iletişimde duygular iki boyutlu aktarılıyor diyebiliriz.

    Twitter Facebook

    Önemli kişilerin ve politik figürlerin verdiği mesajların ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bu kişilerin verdiği sözlü mesajlar daha sonra basında ve internette yayınlandığında yazılı hale geliyor.

    Yazılı hale geldiğinde ise, çok çeşitli yorumların yapılabilmesi mümkün. Son günlerde bunlara ait çok örnek ve dil kullanımı üzerindeki sert mesajları takip ediyoruz.

    Sözler Yazılar ve Duygular

    Sözlerimiz ve yazdıklarımız duygularımızın ve inançlarımızın dışavurumudur, diyebiliriz. İnanç seviyesinde kendinizi sevmek ve insanı sevmek sizi iletişim kazalarından koruyacaktır. Duygularımızı ve hayatımızı yönetebiliyorsak, söylediklerimiz de değişecektir.

    Kendinizi kötü hissederken iletişimi bir müddet kesmeniz ve iyi hissettikten sonra iletişimi sürdürmeniz yararlı olabilir. Biri sizi sinilendiriyorsa, duygularınızı o kişi yönetiyor demektir. “Öfkeyle söyleyen, zararla susar, sonra bir bardak soğuk su içmek zorunda kalır.”Gaza Gelmemeniz iyi olur.

    Söyledikleriniz kaderiniz olabilir. İletişimin iyice karmaşıklaştığı dünyada kendinizi korumak önemli.Karar her zaman olduğu gibi yine sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Bu yazı Posta Gazetesi Pazar günü bölge eklerinde yayınlanmıştır. NLP Bilgileri ve NLP tekniklerinden yararlanarak hazırlanmıştır. 

    İlgili Linkler: 

     

     

  • İstenmeyen

    İstenmeyen çocuklarİstenmeyen

    Bir kelime bazen çok şey anlatır, bazen de hiç Bir şey hissettirmez. Yukarıda yazılan kelime size ne hissettiriyor. Bu kelimenin siz de yarattığı duygu farkında olmadan yaşadığınız tecrübelerle bağlantılı olabilir.


    Duygular

    İnsan hayatında bazı durumlarda istenmeyen olduğumuzu hissederiz. Dünya tarihinde değişimi gerçekleştiren en önemli kişiler arasına mutlaka Steve Jobs'ta giriyor. Yetenekli, hırslı ve “beni hayata bağlayan tek şey işe olan aşkımdır” diyen Steve Jobs. Bakıldığında dünyayı değiştirmiş olduğunu görürüz. Apple'ı ailesinin garajında kuran kişi. Bugün dünyanın en büyük şirketi. Çok kullanılan Ipod, Iphone, Ipad ürünlerinin ortaya çıkmasını sağlamış, Pixar ile ilk çizgi film Toy Story ile başlayan süreçte çizgi filmleleri bilgisayarda çekmiş, bir çok müzik ve video formatını kullanılmasını gerçekleştirmiş ve bu şekilde sinema, müzik ve iletişim piyasasının tamamen değişmesini ortaya çıkarmış. Böylesine önemli bir kişi dünyayı değiştirirken kendisini değiştirememiş olduğunu görüyoruz.

    30'lu yaşlarında kendisinin evlatlık verildiğini ve o güne kadar bildiği anne babasının gerçek anne babası olmadığını anlaması, doğal olarak çok sarsıcı. Ve öğrendiği anda “istenmeyen” olduğunu farkında olmadan farketmesi, şirketi yönetirken kullandığı stratejilerine bile yansıyacaktır. Şöyle der ”Müşteri bizden bir şey isteyemez, biz yapar ve istetiriz.”

    İstetmek veya İstetmeye Çalışmak

    Bu örnek dışında çocuklar birçok şekilde istenmeyen olduğunu farkedebilir. Kürtaj yaptırmak istendiği halde doğurulan ama bunu öğrenen çocuklar da istenmeyen olduğunu anlayacaklardır. Şaka yolu da olsa çocukları “biz sizi şu çadırlardaki insanlardan aldık” denmesi de aynı sonucu ortaya çıkarabilir.

    Anne ve baba boşandıklarında çocuk kimde kalıyorsa, diğeri tarafından istenmeyen olduğunu düşünen çocuklar da aynı şekilde hissedeceklerdir. Boşanan anne ve babanın daha sonra başka birileri ile evlenmesi ve onlardan çocuk sahibi olmaları da. Evden uzaklaştırılan veya yatılı okula gönderilen çocuklarda da benzer bir durum görülebilir.

    İstenmeyenlik duygusu bir çok şekilde ortaya çıkabilir, ya da çıkarılabilir. Bir söz, bir davranış atılan bir tokat, verilen bir ceza bile bu sonuçlara yol açabilir.

    İstenmeyen çocuklarda önemli bir strateji farkında olmadan ortaya çıkacaktır. İstenmeyen kişi kendisi için hiçbirşey isteyemez ama kendisini sürekli olarak “istetmeye” çalışır. İstetmek için kendisini olması gerekenden çok geliştirir, başkalarının isteklerini kendisinden çok daha fazla düşünür ve onları mutlu etmeye çalışır.

    Bu açıdan bakıldığında kendiniz için bir şey isteyemiyor, evde anne ve babanızı, sosyal hayatta arkadaşlarınızı, iş hayatında çalıştığınız kurumu ve yöneticinizi kendinizden daha fazla düşünüyorsanız, böyle bir strateji hayatınızı etkiliyor olabilir.

    İstemeye Başlamak

    İstetmeyi bir kenara bırakıp, kendiniz için birşeyler istemeye başladığınızda değişim de başlayacaktır. İstemek bu anlamda önemli bir kelime. Daha önce de yazdığım gibi “Tescil talep üzerine yapılır” cümlesi de önemli. Hayattan kendiniz için istedikleriniz neler?

    Bu yazıyı okuduktan sonra kendiniz için bir şey isteyerek karar verip, kararınızı uygulayın, lütfen. Ne kadar önemli fark olduğunu kolaylıkla görebilirsiniz, başlangıçta biraz zor olsa da. Sonrasında karar verip harekete geçmeniz, yürümek kadar kolaylaştığında değişim gerçekleşecektir.

    Bunu yapmadığınızda dünyayı değiştirebilirsiniz ama kendinizi değiştiremediğiniz için kendi hayatınızı yaşamadan hayatın içinden geçebilirsiniz. Bir de yaşanan tecrübelerin insan hayatını nasıl etkilediğini ve nasıl stratejiler oluşturduğunu farkedebilmek.

    İkisinin birden yapılabilir olduğunu size söyleyebilirim. Önce kendinizi, sonra da dünyayı değiştirmek. Tabii her zaman olduğu gibi karar sizin.

    Cengiz Eren

    http://www.erenlp.com

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Bu yazı Posta Gazetesi Bölge pazar ekinde yayınlanmıştır. NLP teknikleri ve NLP bilgileri ile aktarımların sonuçlarını okuyucularınıa iletmektedir. NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşesi

     

     

     

  • Kayıplar ve Zihinsel Surecler

    Pervane, Zihinsel SüreçlerTerör ve Kayıplar

    Son dönemde yaşadığımız olaylar ve en son yaşanan Ankara Tren garındaki olay ve çok sayıda insanımızın hayatını kaybetmesi ve yaralanması hepimizi üzdü ve üzmeye devam ediyor. Böyle bir katliamı planlamak, organize etmek ve gerçekleştirmek inanılır gibi değil. İçinde en küçük insan sevgisi olan bir kişi bunu yapamaz ama yapılıyor. Bunu engellemek için neler yapıldı, istihbarat hatası neler bu emniyet güçlerinin ve devletin sorunu. araştırmalardan bir sonuç ortaya çıkacağını düşünüyorum.


    Terör ve Şiddet

    Burada ilgileneceğimiz konu is,e şiddeti bu kadar yüksek olayların üzerimizde farkında olmadan yarattığı etkiler ve zihinsel süreçlerdeki sonuçları. İnsan hayatında kayıplar ve ölümler bizleri hep etkiliyor. Kaybettiklerimiz bizi çok etkilerden, toplumsal olaylardaki kayıplarımız bizi düşündüğümüzden çok daha fazla etkileyecektir.

    Gezi Parkı 17 Ağusto 11 Eylül

    Gezi Parkı'dan itibaren yaşamaya başladığımız baskılı ve kayıplarla dolu dönem, Suruç'ta yaşananlarla üst noktalara taşındı. Terörün yeniden başlaması ile biraz daha artan etkiler, Ankara Katliamı ile çok farklı bir noktaya geldi. Şimdi toplumda yaşayan herkes farkında olmadığı acı hissettiği, çaresizleştiğini düşündüğü, ne yapması gerektiğini bilmediği bir durum ortaya çıkacaktır.

    17 Ağustos 1998 Depreminde yaşadığımız etki ne ise, Ankara Garı olayında da yaşadığımız aynı duygusal ve zihinsel sonuçları içeriyor. Orada çok sayıda insan kaybı doğanın ortaya çıkardığı bir sonuç olurken, bu olayı bir insanın yaratanın olması dolayısı ile daha korkutucu. Bu olayın etkisi ile 2001 yılında yaşadığımız ekonomik krizde 17 Ağustos depreminin de etkisi olduğu düşünülebilir.

    11 Eylül 2001'de Amerika'da Dünya Ticaret merkezi yıkıldığında Amerika'lılarda böyle bir durumu yaşadılar. Yıllar sonra Amerika'lıların yaşadığı ekonomik krizin ardında 11 Eylül'de yaşananların etkisi olduğunu bilmek gerekiyor.

    İki tane temel korkumuz var. Bunlardan birincisi düşme korkusu. Fiziksel veya zihinsel olarak kendimizi düşmüş gibi hissettiğimizde ortaya çıkan sonuç. Diğeri ise aşırı gürültü veya patlamalar.

    Ankara'da pazar günü yaşanan olayda ikisi birden ortaya çıktı. Hem patlama vardı ve hem de çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi ve yaralanması zihinsel olarak düşmemizi sağladı. Türkiye'nin başkentinde, izin alınmış Barış için yapılan yürüyüşte bu sonucun ortaya çıkması hepimizi derinden sarstı.

    Bu olayı yaşadığımızda, duyduğumuzda, haberleri dinlediğimizde farkında olmadığımız bir şaşkınlık ve donup kalmayı yaşadık. "Önce böyle Bir şey olamaz" dedik ve gerçekliğini kavrayınca giderek daha fazla acı çekmeye kendimizi düşmüş gibi hissetmeye başladık. Giderek ağırlaşma duygusu, acı hissinin yaygınlaşması, içimizden bir yapma isteğinin gelmemesinin nedeni geçmişte kapattığımız tecrübelerin ortaya çıkmasından dolayı hissettiğimiz, oldukça ağır olarak hissettiğimiz bir sonuçtur.

    Bu dönemin uzun sürmesi ve hissettiğimiz ağırlaşmanın fazlalaşması, bizi hiç bir şey yapamaz hale getirebilir. Geçmişte yaşadığımız kayıplarımız, mutsuzluklarımıza, başarısızlıklarımıza ait sonuçlar farkında olmadan sorgulanacaktır. Duygularını hissetmemeye başlayan kişinin iletişimi zayıflayacak, kendisi da hayattan uzaklaşacaktır.

    Hayatı Yaşamak ve Yönetmek

    Yaşanan acının büyüklüğüne rağmen, hayatı yaşamaya başlamak ve kendiniz için bir şeyler yapmak tek çıkar yol olarak görünmektedir. Kaybettiklerimizin yapmak istediklerini yapmaya başlamak da bir yol olabilir. Yoksa kaybettiklerimizi ve onların ölümlerini düşünmek, hiçbirşey kazandırmayacağı gibi bu duyguların çevremize de yayılmasını sağlayacaktır.

    Zor olsa da kaybettikleriniz ve kendiniz için yaşamaya başlamanız ve biraz zor olsa da devam etmeniz düşündüğünüzden daha yararlı olacaktır. Korku duymadan işinizi sürdürmeniz, sinemaya gitmeniz, doğaya çıkmanız, yeni öğrenme süreçleri başlatmanız, spor yapmanız, yazı yazmanız, yemek yapmanız çok şeyi değiştirecektir.

    17 Ağustos Depremi sonrasında çadırkentlerde verdiğim “Depremle, Hayatla ve Kendimizle Barış” seminerleri çok sayıda insanın yeniden harekete geçmesinde önemli etkiler sağlamıştı.

    Hayat Devam ediyor.Zor da olsa yaşamaya devam... Karar Sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı Eğitmeni

    Posta Gazetesi Bölge Ekleri köşe yazısı.

     

     

  • Kişisel Gelişim Posta NLP Yazılarından

    Kişisel Gelişim

    Son dönemlerde herkes kişişel gelişim konusu ile ilgileniyor. Zaman çok hızlandı, iletişim iyice karmaşık hale geldi. Sosyal medya yaşananları gözler önüne seriyor. Paylaşılan cümleler kişide nelerin eksik olduğunu ortaya çıkarıyor.


     Değişim

    Kişisel gelişim adı altında koçluk, eft, reiki, format, geçmiş yaşam terapisi, aile dizimi ve benzeri bir sürü isim basında, sosyal medyada, televizyonlarda söyleniyor. Çok sayıda kişisel gelişim kitabı okunuyor ama değişim ortaya çıkmıyor. Aynı davranışlar yapılmaya devam ediyor.

    Aslında daha dikkatli incelenirse kimse değişmek istemiyor. Bilgisayardaki kısa yollar gibi yaptıklarımızı yapmaya devam ettikçe değişim gerçekleşmeyecektir. Kendisine acı veren biri ile flört eden ya da evlenen birisi, ayrıldıktan sonra farkında olmadan yine kendisine acı verecek biri ile tanışması hiç şaşırtıcı olamayacaktır. Zira kişi farkında olmadan acı çekmeyi bilmekte ve acı çekmeye devam etmek istemektedir.

    Başarısızlığı öğrenen öğrenci de başarılı olmak isterken çalıştığı halde başarısız olabilir.. Satış yapmak istediği halde satış ziyaretlerinden eli boş dönen bir satışcı da benzer bir stratejiyi kullanıyor olabilir.

    Doğru bilinen yanlışlar

    Pozitif düşün pozitif olsun: Kişinin geçmişte yaşadığı tecrübeler içinde kötü hissettiği duyguları var ise pozitif düşündüğünde bu duygular hissedilmeye devam edecektir. Aklına gelen başımıza gelir atasözümüzde var.

    Farkındalık: Farkındalık iki içerikte kullanılması gereken bir zihinsel durum. Birincisi kendimizi korumak için. Diğeri ise yeni öğrenme süreçlerinde. Bunun dışındaki süreçlerde farkındalık, izleyici olma sonucu yaratabilir. Farkındaysanız dışındasınız.

    Ayrışma:Yaşadığınız bir tecrübenizi hatırladığınızda kendinizi de bu görüntü içinde görüyorsanız, ayrışma başlamış demektir. Kötü tecrübelerdeki duyguları hissetmemek için gerçekleşen bu durum

    iyi tecrübelerdeki duygularımızı da hissetmememizi sağlayabilir. Böylece kaynaklarımız kullanılamaz hale gelecektir. Kredi kartı ile yapılan alışverişlerde başkasının parası gibi harcayıp, ödeme tarihi geldiğinde bunun kendisinin ödeyeceğini anladığında ayrışma sona erer. Kendisini çok kötü hisseder.

    Negatif uyarılar: Televizyon seyretme, bilgisayar oynama, dışarı çıkma, hız yapma, trafik canavarı olmayın ve benzeri söylemler, kişinin aklına bunları getirmeye devam edcektir. “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek” gibi bir atasözümüz de var.

    Düşünmek: bir şey üzerinde çok fazla düşünüyor ve karar veremiyorsanız, istediğiniz sonuç gerçekleşmeyebilir. Düşünmek karar sürecinde gerekli olan bir işlem ama karar verdikten sonra sorgulamadan ve düşünmeden devam etmek sizi istediğiniz sozzzaştıracaktır. “Düşün, düşün,...... işin” diye bir atasözümüz olduğunu unutmamak gerekiyor.

    Karar verememek ya da onay almak: Kararlı bir kararsızlık içindeyseniz ve birilerinin fikrini alarak karar veriyorsanız, hayatınızı siz yönetemiyorsunuz demektir. Yeni kararlar için başkalarına ihtiyacınız olacaktır, her zaman. Bu durum için atasözü “Sokma akıl sekiz adım gider”.

    Gelecek yazılarda bu konuya devam edeceğiz. Ayrışmadan ve kendi kararlarınızla sorgulamadan devam etmek. Karar tabii ki yine sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta Gazetesi Pazar bölge eklerinde yayınlanmıştır. NLP Teknikleri ve NLP bilgileri ile kişinin hayatını daha kolay yönetebilmesi için bilgi aktarmaktadır. NLP ile Hayatın yönetimi Sende Köşe yazısı.

     

     

  • Konuştuğumuz Dil Posta Bölge Ekleri

    Dil Yemeği

    Aile eve misafir davet edecektir. Ahçı'yı çağırıp “Misafirlerim geliyor. Onlara dünyanın en iyi yemeğini yapmanı istiyorum”der. Ahçı “tamam” der. Misafirler gelir, yemek servisi yapılır. Dil yemeği yapmıştır ahçı. Ev Sahibi ahçı'yı çağırır. “Neden dil yemeği yaptın” diye sorar. “Dil” der ahçı, “aşk sözleri söyleyen, sevgiyi anlattığı, güzel duygular yarattığı, dünyada barışı sağlayabildiği için dil yemeği yaptım” der. Misafirler ve ev sahibi bu cevabı beğenirler.

    Aradan bir zaman geçer. Ev sahibi ahçıyı çağırır. “Misafirlerim geliyor” der ahçıya. “ Bu sefer dünyanın en kötü yemeğini yapmanı istiyorum”der. Misafirler gelir, yemek servisi yapılır. Ahçı yine aynı dil yemeğini yapmıştır. Ev sahibi şaşkınlık içinde ahçıyı çağırır. Kızarak “neden bu yemeği yaptın” diye sorar. Ahçı “Savaşları çıkaran, küfür eden, cinayet işlenmesine, kavga edilmesini sağlayan organ dil olduğu için bu yemeği yaptım” der. Bu cevapta beğenilir sonuçta. Ahçı işine devam etmektedir.

    Konuştuğumuz Dil

    Konuştığumuz dil bu anlamda çok önemli. Duygularımızı, sevgimizi, kıgınlıklarımızı dil ile karşı tarafa aktarıyoruz. Doğru modelde kullanmak hayatımızı çok kolaylaştırırken, yanlış olarak kullandığımızda hayatımızın yönünü değiştirebilecek kaderimizi etkileyebilecek kadar güçlü bir silah, dilimiz.

    Atasözlerimiz arasında “Tatlı Dil yılanı deliğinden çıkarır” sözü var. Bu cümle içinde “yılan” kelimesi hayvanı çağrıştırsa da, farklı olduğu ortaya konulabilir. Şöyle söylendiğinde “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, yılmayan ise dışarıdadır”. Zira her hangi bir konuda yılmış bir kişi kendini bir yere kapatacak ve dışarı çıkmayacaktır. Bu cümle motivasyon cümlesi olabilir. Tatlı dil kullanarak doğru iletişim kullanabilirsiniz. Tıpkı “tatlı yiyelim, tatlı konuşalım”cümlesi gibi.

    Hoşca Kalın” cümlesi veda cümlesidir. Bu cümle hoşluğu ifade etse de, başka bir anlamı daha var. Kalın'ın hoş olduğu da ifade ediliyor. Farkında olmadan bu şekilde algılandığı için, cümleyi sık kullananlar kilo alabileceklerdir.

    Kendinize iyi bakın” da benzer bir cümle. Bu cümle de ayrışmış durumu ifade ediyor. Kendinize iyi bakacakcanız, kendiniz kim oluyor olabilirsiniz. Cümlenin kullanılması ayrışmayı biraz daha körükleyecektir.

    Örneklerde görüldüğü gibi, dilin afrkında olmadığımız etkileri de çok. “Yollar yürümekle aşınmaz” cümlesi altında “yollarda yürüyenleri aşındırın”emri olduğu anlaşılabilir. Polis cümle söylendiği andan itibaren yollarda gösteri yapanları copla, gazla, tomayla aşındırmaktadır.

    Ak akçe kara gün içindir” cümlesi bizi gelecekte bekleyen karagünler için tedbir almamızı sağlarken, korku da ortaya çıkarmaktadır. Tersi “kara akçe akgün içindir” olacaktır. Doğrusu “ ak akçe akgün içindir” olmalı diye düşünüyorum. Alın teri ile kazandığı parayı keyifle harcayabilen insanlar, iyi hissedebilirler.

    Liderlik Ve Dil

    Etkin liderlere baktığımızda en önemli silahlarının dil ve konuşma olduğunu görebilir. Dili doğru kullanarak, gerekli yerde yapılan vurgulamalar ile dinleyenlere duygusal kayıtlar yapılabilir. Böylece lider konuşmaya ve diğerleri dinlemeye devam eder. Çok sayıda örnek verilebilir.

    Türkçe ise oldukça karrmaşık bir yapıda. Fiiller üzerine başka dillerde pek olmayan şekilde, şahış kipi (gizli özne), zaman kipi, olumluluk olumsuzluk kipi ve zorunluluk kipi yüklenmiş durumda. Başka dillerde fiile sadece zaman kipi yüklenmektedir. Söylediklerimizin ve dinlediklerimizin ne anlama geldiğini ne ifade ettiğini bilmemiz büyük kolaylık sağlar. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı ama kendimiz için duymalıyız. Dumalıyız, cümlesi zorunluluk kipi ile ifade edilmiş bir cümle. Gidiyorum, gitmiyorum, gitmeliyim, gitmemeliyim, Gideceğim, gidebilirim, örneklerinde olduğu gibi. En iyisi ise, yapmak istiyorum, gitmek istiyorum olabilir.

    Ağzımızdan Çıkan

    Ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması kendimiz için çok önemli. “O kadar da aptal değilim” diyen birisine, “Ne kadar ?”diye sorun. Söylediğini değiştirecektir. Herhanği bir şey yapmak istediğinizde “yapmak istiyorum” ile başlayıp, öğrenerek “yapabilirim” diyebilirsiniz. “Yaparım” dediğinizde ise kaynaklarınız biraz daha zenginleşmiş demektir. “Yaparım” dedikten sonra “yapmalıyım” diyebilirsiniz. Sadece zorunluluk kipleri kullanmak farkında olmadan üzerimize baskı yapacaktır.

    Türkçe'yi iyi kullanmak hayatınızı düşündüğünüzden çok daha fazla etkileyebilir. Değişim istiyorsanız, dilinizde değişim önemli bir başlangıç. Fiilleri doğru modelde kullanıp istediğiniz sonuçlara yaparak, öğrenerek ulaşabilirsiniz. Kendinizi iyi hissetmeye devam etmenizi isterim.

    Karar Sizin.

    Posta Gazetesi Bölge Ekleri Yazısı

    Facebook.com/cengiz.eren

    twitter.com/cengiz_eren

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

     

     

  • Köşe Yazısı 13 Eylül 2015

    Korkular Korktuğunuz Oranda Gerçekleşebilir.

    İnsan hayatı yaşarken birçok korku hissediyor. Korkular çeşitli. Uçak korkusu, deprem korkusu, kapalı yerde kalma korkusu, hastalık korkusu, kirlenme korkusu, karanlık korkusu, sınav korkusu, kaybetme korkusu, terkedilme korkusu, gelecek korkusu, yalnızlık korkusu, iktidarı kaybetme korkusu ve daha yüzlercesi.

    Korkular nasıl oluşur? Neden korkularımız var? Bu doğrudan beynimizin çalışma biçimi ile ilgili. Beynimiz boşluk kabul etmez ve boşlukları doldurur. Bu boşlukların doldurulmasının en kolay yolu, korkular olacaktır. Anne baba herhangi birşeyden korkuyorsa, çocuk da korkacaktır. Hele bir de korkutulmuşsa. Tanımsız kelimelerle çocuğun korkutulması daha da kötü sonuçlara yol açabilir. Çocuk kendi hayal gücü ile bunları şekillendirdiğinde korkusu biraz daha büyüyecektir.

    Kendimizle, kendi kaynaklarımızla ilgili boşluklarımız varsa, bunlar da korkularla doldurulabilir. Başarısız olma korkusu, gelecek korkusu, kaybetme korkusu ve benzeri korkular da hissedilebilir. Eğer kişi yeni bir durumla karşılaştığında hayatını yönetebileceğine inansa, bu korkular kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

    Uçak Korkusu Deprem Korkusu Panik Atak

    Uçak korkusu, deprem korkusu ve panik atak benzeri durumlarda insanın hayatını yönetmesi engelleyen ve sınırlayan korkulardır, her korku gibi. Bilmediği veya kalabalık bir yere giren bir kişi kalbi yerinden çıkarcasına çarpıyorsa, bu durumda kalabalık bir yere girmekten vazgeçecektir. Ya da uçağa bindiğinde, ya da binmeyi düşündüğünde kendisini çok kötü hissediyorsa, uçağa binmekten vazgeçecektir. Ya sakinleştirici alarak, ya da içki içerek uçağa binebilebilecektir. Asansöre binmekten korkuyorsa, merdivenleri kullanacaktır.

    Kişinin geçmişte yaşadığı olayların korkular üzerindeki etkisi büyük sayılabilir. Geçmişte yaşanan tecrübeler bu anlamda insan hayatında çok önemli. Hatırladığımız ya da hatırlamadığımız bir sürü tecrübeye ait duygular yüzeye taşındığında, kişi kendisini çok kötü hissedecek ve bir şey yapamaz hale gelecektir. Buna zihinsel kapakların açılması diyoruz ki, bu köşede bu duruma ait ilave bilgileri bulabileceksiniz.

    Korkular

    Bu anlamda korku iki nedenle ortaya çıkar. Birinci neden korkutulan kişi kolay yönetilir. Korkutulan çocuk daha uslu olur. Uslu çocuklar ise herkesin sözünü dinlerler, bunun iyi bir şey olduğunu duşunmek ise hata olacaktır. “Bir bakışla çocuğumu mum gibi yaparım” diyen anne ve babalar var. Korkutulan insan ve korkutulan toplum daha kolay yönetilir. Son günlerde yaşadığımız terör olayları hepimizi üzüyor. Ancak bu yüzden yaşamımızdan ödün veriyor, sinemaya, tiyatroya, gidemiyorsak, toplu taşıma araçlarına binemiyor, hatta evden çıkamıyorsak, terörü yaratanlar bizi korkutarak hedeflerine ulaşmış olacaklardır.

    Korkuların ortaya çıkmasının ikinci nedeni, biz kendimizi koruyamıyorsak, korkular bizi koruyan araçlar olarak ortaya çıkar. Burası önemli “korkular bizi korur”. Uçağa binen bir kişi kendisini çok kötü hissediyorsa, uçak korkusu kişiyi uçaktan uzak tutmaya çalışan bir koruma mekanizmasıdır diyebiliriz. Kişi uçağa binemeyecek ama çok uzağa da gidemeyecektir. Uçakla bir kaç saatte gitiğiniz bir yere başka vasıta ile gitmeyi bir düşünün.

    Yukarıda korkular biz kendimizi korumadığımızda , bizi koruyan yapıda olduğu gibi, bir başka önemli sonucu olduğu söylenebilir. Bu sonuç ise, korkuların değişim mesajları olarak algılanması gerektiği. Eğer herhangi birşeyden korkuluyorsa veya bir korku giderek artıyorsa, değişimin zamanı gelmiş demektir. Değişim gerçekleşinceye kadar da bu korkular artmaya devam edecek veya daha etkili bir korku sistematiği üretilecektir. Uçağa binemeyen kişinin, daha sonra deniz otobüsüne veya asansöre binememesi gibi.

    Değişim ve Hayatı Yönetmek

    Değişim nasıl gerçekleşir sorusuna verilecek cevap şu olabilir. Kişinin kendi kararlarını verip, istediklerini yapabilmesi ve gerektiğinde istemediklerine hayır diyebilmesidir. Ancak burada geçmiş stratejilerden de kurtulması önemli bir nokta sayılabilir. Herhangi bir içerikte yapılacak değişim veya yeni bir öğrenme süreci yeni fırsatları yaratacak ve yeni kapılar açacaktır. Değişim süreci başladığında kişinin çevresindeki insanların bu değişimi önlemeye çalışmak istemelerinin nedeni ise başka bir yazının konusu.

    Kendinize güvenerek ve inanarak, hayatınızı korkmadan yönetebilirsiniz. Karar sizin!!

    facebook/cengiz.eren
    twitter/cengiz_eren

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

     

  • Köşe Yazısı 6 Eylül 2015

     Posta Gazelesi ekler köşe yazısıMerhaba,

    Türkiye'nin önemli gazetelerinden Posta'da yeniden yazmaya başlamış olmaktan dolayı mutluyum. Bu köşede her hafta sonu kahvaltı sohbetlerinizde ailecek konuşabileceğiniz konulardan bahsedeceğim. Hayatınızı yönetebilmeniz için kendi kaynaklarımdaki bilgileri aktaracağım.

    NLP ve Cengiz Eren

    Adım Cengiz Eren. Uzun yılllardır NLP ve kişisel gelişim konularında seminerler veriyor, yazıyor ve bilgi aktarıyorum.

    NLP duyular duygular kullanılan dil ve davranışlar arasındaki bağlantıları anlamamızı sağlıyor. Bu bağlantıların değiştirilmesine dair teknikleri de ifade ediyor. Son zamanlarda kişisel gelişim konuları ve bir çok farklı sistem giderek insan hayatında önemli bir yer tutuyor.

    Herkes bir yolunu bulmaya çalışıyor. İçsel yolculuktan bahsediyorum, yanlış anlaşılmasın. Hangisi doğru diye sorarsanız söyleyebileceğim tek şey, insanı önemseyen, hayatı önemseyen, ve hayatı yönetmeyi önemseyen konularla ilgilenmek en önemlisi.

    Sorular sormak ve aktarılan bilgileri yorumlamak da çok önemli. Zira bazı bilgilerin hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz halde fırsat ve seçeneklerimizi azallttığı için zorlaştırdığı da görülebilir. Bu açıdan aktarılan her bilgiyi yorumlayıp süzmek ve daha sonra da davranışlarımıza aktarmak.

    Arşimed Kanunu ve Korkular

    Hemen hemen hepimiz Arşimed kanununu biliyoruz. Arşimed kanununu biliyor ve denizde boğuluyorsa kişi, Arşimed kanununu öğrenmesine gerek olmayabilir. +Ne öğrenmesi gerekiyor+ desem, aklınızdan hemen yüzmek kelimesi geçecektir. Aslında hiç Bir şey öğrenmemize gerek yok. Kendimizi suda rahat bırakmamız sorunu tamamen ortadan kaldıracaktır.

    Bu anlamda rahat olmak ve kendimizi iyi hissetmek çok önemli. Ama farkında olduğumuz ve olmadığımız nedenlerden dolayı kendimizi iyi hissedemiyor olabiliriz. İşte bu etkilerin nerelerden ve nelerden kaynaklandığını bulabilirsek değişim de kendiliğinden gerçekleşecektir,

    Bilgi Aktarmak

    Öğrencilere sınavlarda yardımcı olacak bilgiler aktaracağız. Aile içi iletişim ve eşler arası iletişim de konularımız içine girebilir. Neden ağlıyoruz? Neden sinirleniyoruz? Hatta bazen neden sinir krizleri yaşıyoruz.Korkularımız nasıl oluşuyor? Değişim nasıl kolaylıkla gerçekleşebilir? Uçak korkusu neden ortaya çıkıyor? Sorularına da cevap vermeye çalışacağız, bu köşede.

    Kendiniz İçin Birşeyler Yapmak

    Kendisi için bir şey yapmayanlar, işini, başarısını, ailesini, çocuklarının eğitimini olması gerekenden fazla önemseyenler sorun yaşayacaktır. Hele bir emekli olayım, hele bir çocuklarımı evlendireyim, hele biraz para biriktireyim, hele bir ev alayım da ondan sonra kendim için birşeyler yaparım dediğinizde kendi yaşamınızdan feragat ediyor olabilirsiniz. Göreceksiniz ki o zamanlar geldiğinde de kendiniz için yine Bir şey yapamayacaksınız. O yüzden diğerlerini yaparken kendiniz için de birşeyler yapıp, yeni öğrenme süreçlerini başlatmanız yararlı olur. Hem kaynaklarınızın zenginleşmesi ve hem de zihninizin çalışma hızının artması için yenilikler önemli.

    Kişisel tecrübeleriniz kadar, konuştuğunuz dil de önemli. Hem de çok önemli. Hem kendinizi ve hem de karşınızdakini anlamak, dil üzerine yazacağımız yazılarda çok kolay hale gelecektir.

    Bana yazacağınız sorularınıza ve sorunlarınıza cevap vermeye çalışacağım.İçerik Sizi Düşünmek kitabımın kapağında şöyle yazıyordu. “Hepimizin farketmeye, itiraz etmek için bilmeye, hayır demek için kendimize güvenmeye ihtiyacı var.”

    Gelecek haftalarda da görüşmek üzere, yeniden merhaba.

    facebook/cengiz.eren

    twitter/cengiz_eren

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

     

     

  • Ne Kadar Çok Varmış, Röportaj ve sonuçları

    Cengiz Eren Pazar Postası Röportajıİstenmeyen Çocuklar Ne Kadar Çok

    Yeni bir yıla giriyoruz. Yıllar akıp geçiyor, doğa yeşillenip, sararıyor. Ürpermek, üşümek, sonra terlemek. Değişim süreci doğada, uzayda ve tabii ki kendimizde de devam ediyor. Dış dünyadan alınan bilgiler, duyulanlar, hissedilenler, söylenenler, söylenemeyenler, ve değişim süreçleri. Bir röportajın düşündürdükleri. Röportajdan sonra istenmeyenlik duygusunun ne keder yaygın olduğu aldığım mesajlardan ortaya çıktı. 

     

  • NLP ve Zihinsel Detoks Köşe Yazısı

    Zihnimiz ve Etkilenmek

    Ankara'daki patlamada hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara sağlık dilerken terörün çirkin yüzünü yeniden göstermesine üzülüyor ve lanetliyorum. Bu olaylar kayıpları olanların hayatını derin şekilde etkileyecektir. Birçok insanın zihninde önemli etkilere neden olacak, kişileri farkında olmadığı şekilde değiştirecektir. Terör arttıkça şiddet, cinayetler, trafik kazaları ve olumsuz bir çok olayın artma ihtimali büyüktür. Bu etkilerden de kendimizi korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hayatı yaşamaya devam etmek önemli, çok önemli.


     

    Geçen hafta ifade ettiğimiz gibi bu haftanın yazı konusu Zihinsel Detoks. Hayatı yaşarken yaşadığımız tecrübelerin farkında olmadığımız etkileri olan stratejiler farkında olmadan kullanılıyor. Kişiler kendileri değişmek isteseler de değişim gerçekleşmiyor.

    Değişim

    Çok sayıda kitap okuyan, kendisini değiştirmek için bir çok seminere giden, programlara giden birçok kişi eskisi gibi yaşamaya devam ediyor. Dahası “neden değişemedim, demek ki benim sorunlarım daha da büyük” diyerek, kendisi ile olan iletişimi biraz daha bozuluyor ve ayrışma giderek artıyor. Ayrışma kişinin kendisini zihinsel olarak izlemesi anlamına gelmektedir.

    Yaşadığınız bir tecrübeyi hatırladığınızda gözünüzün önüne gelen görüntü içinde kendinizi görüyorsanız, ayrışma başlamış demektir.

    Aşağıda yazılanları yaşıyorsanız,

    Kendinizi sürekli olarak kötü hissediyorsanız,
    İyi bir şeyden hemen sonra kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorsanız,
    İstediğiniz sonuçlara ya hiç ya da düşündüğünüz zamanda ulaşamıyorsanız,
    Uçak korkunuz varsa,
    Deprem korkunuz varsa
    Panik Atak benzeri durumları sık veya aralıklı olarak yaşıyorsanız,
    Bir saatten fazla narkoz almışsanız,
    Trafik kazası geçirmişseniz,
    Çocukluğunuzda şiddet görmüşseniz,
    Çocukluğunuzda ceza için herhangi bir şekilde kapatılmış ve yalnız bırakılmışsanız,
    Cinsel taciz görmüşseniz,
    Beklemediğiniz bir patlama ile karşı karşıya kalmışsanız,
    Geleceğinizi planlayamıyorsanız,
    Sürekli negatif iç konuşmalar yapıyorsanız ve kendi kendinize konuşuyorsanız,
    Farkında olmadığınız hareketleriniz varsa,
    Evden dışarı çıkmakta zorlanıyorsanız,
    Arkadaş sayınızda geçmişe göre azalma varsa,
    Kalabalığa girmekte zorlanıyorsanız,
    Tanıdığınız kişiler önünde bile sunum yapamıyor ve konuşamıyorsanız,
    Başkaları için çok şey yaparken kendiniz için hiç bir şey yapamıyorsanız,
    Sınav Stresi veya sınav korkusu çekiyorsanız,
    Hastalıklardan ve hasta olmaktan korkuyorsanız,
    Yakınlarınıza çok sert ve aşırı tepkili davranıyorsanız,
    Trafikte araba kullanırken gösterdiğiniz tepkiler sertleşiyorsa,
    Maç yaparken veya maç seyrederken kendinizi kaybediyorsanız,
    Küçük yaşta üzerinize sıcak sıvı dökülüp yanmışsanız,
    Değer verdiğiniz şeyleri kaybedebileceğinizi düşünüyorsanız,
    Zihninizde sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlı olarak düşünmeye başlamışsanız,

    Zihinsel Detoks'a ihtiyacınız var demektir. Zihinsel Detoks ile yaşadığınız tecrübelerin ve oluşan stratejilerin gözden geçirilmesi, bunların “içeriksiz” olarak yaşanan hayatı nasıl etkilediği kolaylıkla farkedilebilmektedir.

    Zihinsel Detoks

    Zihinsel Detoksta tecrübeler kadar, beynimizin işlevleri, karar verme ve öğrenme süreçleri ile bilgiler, dil kullanımı ve sonuçları, hayatın nasıl yönetileceği ile ilgili bilgiler de aktarılmaktadır.
    Zihinsel Detoks hakkındaki detaylı bilgileri http://www.erenlp.com sitesinden okuyabilirsiniz.

    Hannıbal ve Gemileri Yakmak

    Hannibal Roma imparatorluğuna saldırmak için ordusu ile birlikte İspanya'ya gelir. Orada gemilerini yakar. Bu ordusuna güvenmediğine dair bir mesajdır, aynı zamanda. Sonra bugünkü Fransa üzerinden İtalya'ya gider. Fakat Alp dağlarına geldiğinde komutanlarına der ki “Ya bir yol bulun ya da bir yol açın”. Tabii yol da bulunamaz ve açılamaz. Hannibal verdği yanlış karar yüzünden savaşmadan, ordusunu heba eden komutan olarak tarihe geçer. Onun gemi yakması akılda kalır, hatta şarkılar yapılır “Ne gemiler yaktım, ne gemiler yaktım” cümleleri ile, günümüzde. Yanlış karar Alplerden de, Bağdat'tan da döner diyebiliriz.

    Hayatı ve duygularınızı yönetmek düşündüğünüzden daha kolay olabilir. Karar tabii ki yine sizin.

    Cengiz Eren

    https://www.erenlp.com

    WhatsApp Randevu

    Posta Gazetesi bölge eklerinde NLP ile Hayatın Yönetimi Sende köşelerinde 2015 yılında yayınlanmıştır.

     

  • NLP, Linguistik ve Dil Yanlışlıkları

    NLP Dil KullanımıNLP ve Dil Kullanımı

    Dil insan Hayatında önemli bir araç. Hele kişi uzmansa  dili daha da dikkatli kullanmalı. NLP bilen ve bildiğini söyleyen bir kişinin sitesinde yazılan yazıları okuduğunuzda hayret içinde kalmamak mümkün değil. Tehlike bu açıdan çok büyük sayılabilir. Dili bilmeden koç, yaşama koçu ya kişisel gelişim uzmanı olmak bir işe yaramayacaktır. Linki verilen kişinin kendi zihnini henüz arınmış olmadığını göstermektedir. Kendi zihni arınmadan başkalarının zihnini arındırmaya çalışmak, sorunların tekrar etmesini sağlayacak, değişimi ortaya çıkarmayacaktır.

    İCF PCC koçu NLP Uzmanı olan kişi Zihinsel arınma sayfasında aşağıda yazılanları yazmış veya yazdırmış. http://www.arzubiyiklioglu.com/nlp/nlp-ile-zihinsel-arinma/

    Yazının aşağıdaki kısmını inceleyelim.

    NLP bizim duygularımız, duyularımız, konuşmalarımız ve davranışlarımızın arasındaki bağlantıyı keşfetmemizi sağlayan tekniklerden oluşur. Hayatımızın neden böyle olduğunu hızlı bir şekilde anlamamızı ve kurtulmak istediklerimizle sahip olmak istediklerimizin yerini kalıcı olarak değiştirmemizi sağlar.

    Mutlu olmayı seçebiliriz, zihnimizdeki zehirli düşünceleri, bizi güçsüzleştiren inançları temizleyerek zihinsel bir arınma yoluna girebiliriz. Eğer kendimizi mutlu hissetmek istersek bunu başarmayı öğrenebiliriz, tıpkı mutsuz ve depresif hissetmeyi öğrendiğimiz gibi.

    şimdi kendinize sorabilirsiniz "Ben gerçekten neyi öğrenmek istiyorum ve gerçekten neye inanmak istiyorum?"

    Bold Harflerle yazılanlara baktığımızda:

    Keşfetmek: Keşif kelimesi TDK sitesinde "varolduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak" şeklinde ifade ediliyor. NLP ise keşfetmemizi değil anlamamızı sağlıyor.

    Mutlu Olmayı seçmek: Herkes mutlu olmak istiyor ama bunu seçmeye çalışmak kuantumcu (niyetisyen) bir söylem olmuş. Pozitif düşünelim pozitif olsun mesajı bu şekilde aktarılırken, bununpek fazla işe yaramadığı söylenmemiş.

    Zehirli düşünceler: Bu metafor ise çok yanlış kullanılmış. Kişi düşüncelerinin zehirli olduğunu düşünmeye başladığında kendisi de zehir olacak ya da öyle hissedecektir. Bir tarikat şeyhi bazı düşüncelerin zehirli olduğunu söyleyebilir ancak bunu bir ICF PCC ve NLP uzmanı söylüyorsa.....

    Güçsüzleştiren inançlar: İnançların güçsüzleştirmesi dediğinizde bunun hangi inançlar olduğunu söylemediğinizde genelleme olarak algılanacak, kişi hangi inançlarının kendisini güçsüzleştirdiğini düşünürken, belki de bütün inançları için bunu düşündüğünde hayatı biraz daha zorlaşacaktır.

    Başarmayı Öğrenebiliriz: Bu cümlenin söylenmesi ise bunu yazan kişinin başarıyı ne kadar önemsediğini göstermektedir. Çok başarılı olan ama kendisini değiştirmeyen bir çok insanın hayatlarını nasıl yönetemediğini biliyoruz.

    Zihinsel arınma yoluna girebiliriz: Bu mesaj ise bana gelen yolun ne olduğunu biliyorsunuz ve beni arayın gibi subliminal bir mesajı içermektedir. Değişim bir yol değil hayatı yönetme biçimidir.

    Mutsuz ve Depresif hissetmek: Bu iki kelime ile tanımlanan durum birbirine bağlı değildir. Ancak Mutsuz ve Depresif hissetmenin öğrenilmesi ise, farkında olunmayan bir sonuçtur. Böylece tanımı yapılan durumdan sonra kişi kendisinin nasıl hissettiğini sorgulayacaktır. Depresif tabiri psikolojide bir tanım olmasına rağmen, mutsuzluk kelime bir nominalizasyondur.  Birbiri ile bir bağlantısı yoktur.

    Ben gerçekten neyi öğrenmek istiyorum ve gerçekten neye inanmak istiyorum : Bu cümle olsa olsa ICF PCC cümlesidir. Koçlukta doğru sormayi öğrendiğini ifade etmek isterken, kullanılan iki adet gerçekten kelimesi değişmek yerine inanmak ve öğrenmek arasına sıkıştırılmayı sağlamaktadır. Bu anlamda bir etkisi olmayacağı söylenebilir.

    Böylece Zihinsel arınma konusunda bilgi aktarılmaya çalışırken, birkaç cümle içinde bu kadar hatanın yapılmış olması, kişinin dil konusu üzerinde bilgisinin eksik olduğunu, dilin gramatik, pragmatik, semantik yapısını bilmediğini söyleyebiliriz. Bunu yazan kişi eğer kendisi değilse, yayınlamadan önce okumadığını anlatacaktır.

    Arzu Bıyıklıoğlu

    Zihinsel Arınma yazısının başındaki bu fotoğraf ise,sonunda  kafamızda ampul yanması gerektiğini göstermesi açısından ilginçtir. Politik bir bilgi olabileceğinden bu konuda bir yorum yapmayı size bırakıyorum.

    Bilgilerinize Sunarım.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    İlgili Linkler:

     

  • Okullar Açıldı

    Okullar açıldı, tatil bittiOkul Öğrenci ve Öğretmen

    Geçtiğimiz hafta okulların açılması ile 18.000.000 civarında öğrenci ve 900.000 öğretmen için tatil bitmiş oldu. 3 aydan fazla süren tatilden sonra bugünlerde yeni yeni okula alışıyor, öğrenciler ve öğretmenler. İnsan hayatında okul önemli. Daha doğrusu insan hayatında önemli 3 unsur var.


     Anne Bana ve Öğretmen

    Anne, Baba ve Öğretmen. Anne sevgiyi ifade ediyor, baba güveni. Öğretmen de bilgiye karşı nasıl tavır konulabileceğini ve nasıl yorumlanması gerektiğini öğretmesi gerekiyor. Böyle olduğunda sevgiyi alıp, vermesini bilen, kendine güvenen ve bilgiyi yorumlayabilen kişiler, kendi hayatlarını kolayca yönetebileceklerdir.

    Ama sistem bu şekilde çalışmıyor olabilir. Çocuğun hayatında bu öğelerden biri eksikse, kendi hayatında da sorunlar yaşayacaktır, büyüdüğünde. “Benim çocuğum çok usludur, sözümden dışarı çıkmaz” diyen bir anne, “Çocuğum sözümden dışarı çıkmaz” diyen bir baba, “öğrencilerim benden korkarlar ve hiç ses çıkarmazlar ve yaramazlık yapamazlar” diyen bir öğretmen, birgün hata yaptıklarını anlayacaklardır. Çocukların üzerinde bıraktıkları hasarlar ise, o öğrencide farkında olmadan hayat boyu devam edebilir.

    Başarı

    Bir de başarı konusu var. Çocuğunun başarılı olmasını çok isteyen, kendi gerçekleştiremedikleri eğitimi çocuklarının almasını isteyerek onların seçimlerini gözardı eden aileler olduğunu biliyoruz ve biliyorsunuz. Son dönemlerde başarının giderek daha fazla kutsanmaya başlaması, çocuklar üzerinde önemli baskıları yaratacaktır.

    Arkadaşları ile kıyaslanan çocuklar, kendilerini hiçbir zaman iyi hissedemeyebilirler. “Bak onun oğlu/kızı ne kadar başarılı” cümlesi başarılı olmak ve sevilmek arasında bir bağlantı kuracak, sevilmek için başarılı olması gerektiğini düşündürecektir, çocuğa veya gence. Ailelerin birbiri ile başarı yarışına girmesi çocuğun farkında olmadan bir ürün haline dönüşmesini sağlayabilir. Bu özellikle öğretmen anne ve/veya babaların çocuklarında daha fazla görülebilir. Çocuğun başarısı = Öğretmen anne/babanın başarısı. Doğal olara çocuğun üzerinde artan baskılar. Sert olarak söylenen “bilgisayar oynama”, televizyon seyretme”, “dışarı çıkma” cümleleri aile ve çocuk iletişimini biraz daha bozabilir. Küçük çocuklarda sorun olmuyor görünse de ilerideki yaşlarda çatışma yaratacaktır, bu durumlar.

    Çocuklara nasihat etmenin de pek yararlı olmayacağını söyleyebiliriz. Zira anne ve babanın geçmiş tecrübelerini anlattığı olaylar, çocuk tarafından çok da anlaşılmayacak ve faydalı bir sonuç ortaya çıkarmayacaktır.

    Eğitim Sistemi

    Eğitim sistemi iyi not alma üzerine kurulu olduğundan ve testlerle sonuç almaya çalışıldığından, yaratıcılığı engelliyor olabilir. Küçük yaşlarda kullanılabilen yaratıcılık, okulda elde edilen sonuçlarla giderek daha az kullanılabilmektedir. Hem kişinin kendisinin ve hem de ülkemizin yaratıcılığı geliştirmeye ve kullanmaya ihtiyacı var.

    Bu yüzden öğrencinin eğitimine devam ederken yaratıcılığını destekleyecek, zihinsel sınırlarını öteleyecek süreçleri yaşaması ve bilgileri alması düşündüğümüzden daha önemli olabilir. Öğrencinin doğal ortamlarda yer alması ve yaşaması onu geliştirecektir. Doğa, orman, deniz, doğada yürüyüş gibi süreçler bu anlamda hem bir sınır ve hem de sonuç içermediği ve kendisini de iyi hissettireceği için yararlıdır.

    Önemli olan kendi değerinin farkında olan, bilgiyi yorumlayabilen, hayır diyebilen ve en önemlisi kendi kararlarını verip hareket edebilen çocuklar ve gençler yetiştirebilmek. İstenen sonuç bu olduğunda kendini iyi hissedebilen insanlar hayatlarını kolayca yöneteceklerdir.

    İyi Hisseden Çocuklar

    Çocukları kıyaslamak, yargılamak, onların önünde çatışmalar yaşamak, şiddet uygulamak, başarıyı ve elde ettiği sonuçları olumlu ya da olumsuz olarak önemsemek, onların geleceğini etkileyecektir. Onları sevdiğinizde ve güvendiğinizde kendisi için en iyi sonuçları alabileceklerdir. Çocukların ve öğrencileri korumanız gereken zamanda korumanız ve kendilerini korumasını da öğretmeniz en önemlisi. Bu konuda annelere, babalara ve öğretmenlere çok önemli görevler düşüyor. Anne, baba ve öğretmenler de kendilerini iyi hissederek, başarıdan çok iyi hissedebilen, mutlu olabilen çocuklar yetiştireceklerdir.

    Facebook/cengiz.eren

    twitter/cengiz_eren

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Yazı Posta Gazetesi Bölge Ekleri içinde yayınlanmıştır.

     

     

     

  • Önermeler Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre

    Hacı Bektaş Veli Yunus Emre

    Anlatılan bir menkıbedir. Yunus Emre Yunus Emre olmadan birgün buğday istemek için Hacı Bektaş Veli'ye gider.Toprakla uğraşan bir kişidir, Yunus. Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre'ye “ Buğday mı istersin? yoksa Erenlerin himmetini mi?” Yunus Emre ihtiyacı olan “buğday” cevabını verir. Buğdayı alıp giderken, hata yaptığını anlar ve geri dönüp “himmet istiyorum” der. Hacı Bektaş Veli ise, kendisine “senin kısmetin Tabduk Emre'de” der.

    Yunus Emre buğdayı da bırakıp Tabduk Emre'nin dergahına gider. Kırk yıl orada kalır. Sonra da biz onu Yunus Emre olarak tanırız. Özlü şiirleri çok uzak yıllardan bugüne ulaşıp, okuduğumuzda bizi duygulandırır. (Himmet: yardım, kayırma, çalışma, emek, gayret, lutuf anlamlarına gelmektedir. TDK)

    Önermeler

    Önermeler hayatımızda çok önemli. İnsana çok sayıda ulaşan önerme ve bu önermelerin sonuçları farkında olmadan hayatı etkiliyor. Önermeler açısından Hacı Bektaş Veli İle Yunus Emre arasındaki iletişime baktığımızda ilginç sonuçlar ortaya çıkabilecektir.

    Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre kendisinden buğday istemeden ona iki önerme sunar. Buğday mı? Himmet mi?. Bu iki önermeden birini kabul eden Yunus Emre, geri dönüp, himmet istediğinde Hacı Bektaş Veli 'den gelen bütün önermeleri kabul etmek zorunda kalacaktır. Çünkü kendisine ulaşan iki önermeden birini kabul etmiştir. Bu Hacı Bektaş Veli'nin Yunus Emre'de daha gelişmiş olduğunu gösteren bir delil sayılabilir.

    Buradan anlamamız gereken nokta şu. Eğer bir önermeyi kabul ederseniz, aynı kişiden gelen başka önermeleri de kabul etmek zorunda kalırsınız. YunusEmre “Senin Kısmetin Tabduk Emre'de” önermesini kabul etmiş ve o dergaha gidip orada kırk yıl hizmet etmiştir.

    Hayatımızı yönetmek istiyorsak, önermeler konusunda çok dikkatli olmamız önemli. Bir arkadaşınız telefon edip “Sinemaya gidelim mi?” diye sorduğunda düşünmeden evet diyorsanız, önermeyi kabul etmiş olursunuz. Bu bir kaç defa tekrarlandığında ve evet dediğinizde “şu arkadaşım, beni arasa da bir sinemaya gitsek” diye düşünmeye başladığınızı göreceksiniz. Sinema içeriğinde hayatınızı arkadaşınızın yönetmeye başladığınızı söyleyebiliriz.

    Yunus Emre kendisine sunulan önermeyi reddetseydi, ne olurdu bilemeyiz. Bugüne ulaşır mıydı? söyledikleri, yazdıkları farklı olur muydu? Bunu da bilemeyiz ama kendi yönettiği bir hayat yaşamış olabilirdi.

    Önermenin Gücü

    Eğer bir içerikte yeteri kadar güçlüyseniz, tek önerme sunar ve bunu kabul ettirebilirsiniz. Ancak genellikle hayat böyle bir durumu çoğu zaman ortaya çıkarmıyor. Bu sebepten size bir önerme ulaşıyor ve reddedemeyecek durumdaysanız, size yapılan önermeyi kabul etmek yerine, yeni bir önerme üretmek yararlı olabilir.

    Oldukça basit görünen “ Sinemaya gidelim mi?” önermesini kabul etmek yerine, “evet ben de sinemaya gitmek istiyorum. Şu sinemaya, şu seansa gidebilirim” dediğinizde, arkadaşınızın önermesi yerine kendi önermenizi uygulamış olursunuz. Buradaki önemli nokta önermeyi kendi isteğinizle de kabul edebildiğinizde sorun olmayacaktır. “Şimdi senin bu önermeni kabul ediyorum” demeniz gelecekte sizin de önerme yapmanızı sağlayabilir.

    Marlon Brando ve Oscar'ı Reddetmek

    Marlon Brando'nun Oscar kazandığı ancak ödülü almak için gönderdiği kızın, “Hollywood filmlerinde kızılderilileri vahşi ve saldırgan gösterdiği için Marlon Brando teşekkür ediyor ama Oscar ödülünü almayı reddediyor” şeklinde ifadesi ile Roger Moore'u şaşırttığı sahnenin yaşanmasını sağlayan, oynadığı Godfather filmindeki sinema tarihinin en önemli repliklerinden biri konumuza da açıklık getiriyor. (kabul ediyorum cümle biraz uzun oldu)

    On  The Waterfront

    Godfather  Oscar'ı reddediş...

    Don Corleone'nin “Ona reddemeyeceği bir teklfte bulunacağım”, cümlesi önermenin itirazsız , kabul edileceği anlamını taşıyor.

    Biri, pek de istemediğiniz hadle flört etmeyi sizekabul ettirdiğinde, ayrılma önermesini de size kabul ettirecektir. İş konusunda başkalarının kararlarına göre hareket ediyor ve önermeleri kabul ediyorsanız, işten başkasının önermesi ile ayrılmak zorunda kalabilirsiniz. Evlilik kararlarında da böyle olduğu çoğunlukla görülebilir.

    Politik Önermeler

    Özellikle politika da önermelerin kabul edilmesi hayatın yönetiminin başkalarına bırakılmasını sağlayabilir. Dışarıdan çok güzel bir hayat görünse de, içinde korku, tedirginlik barındıran, başkalarının ağzından çıkan bir cümleye bağlanan bir hayatı yaşatabilir. “Seni Milletvekili adayı yapıyorum” cümlesi çok sevindirirken, “seni aday yapmıyorum” cümlesi de o kadar üzebilir ama daha üzücü olan hayatın yönetiminin başkasına bırakıldığıdır.

    Size ulaşan önermeleri farketmenizi, bilerek kabul etmeniz, reddetmeniz, ya da yeni önerme üretmeniz hayatınızın yönetimini kolaylaştıracaktır. Karar, yine sizin tabii ki.

    Cengiz Eren

    http://www.erenlp.com

    Posta Gazetesi Bölge Eklerinde yayınlanmış, NLP Teknikleri ve NLP Bilgileri İle Hazırlanmıştır.

     

     

  • Önermeler ve Hayatı Yönetmek

    Hacı Bektaş Veli Önermeler NLPÖnermeler

    Anlatılan bir menkıbedir. Yunus Emre birgün buğday istemek için Hacı Bektaş Veli'ye gider. Hacı Bektaş Veli, Yunur Emre'ye “ Buğday mı istersin? yoksa Erenlerin himmetini mi?” Yunus Emre ihtiyacı olan “buğday” cevabını verir. Buğdayı alıp giderken, hata yaptığını anlar ve geri dönüp “Himmet istiyorum” der. Hacı Bektaş Veli ise, kendisine “Senin kısmetin Tabduk Emre'de” der.

    Yunus Emre buğdayı da bırakıp Tabduk Emre'nin dergahına gider. Kırk yıl orada kalır. Sonra da biz onu Yunus Emre olarak tanırız. Özlü şiirleri çok uzak yıllardan bugüne ulaşıp, okuduğumuzda bizi duygulandırır. (Himmet: yardım, kayırma, çalışma, emek, gayret, lutuf anlamlarına gelmektedir. TDK)

    Önermeler hayatımızda çok önemli. İnsana çok sayıda ulaşan önerme ve bu önermelerin sonuçları farkında olmadan hayatı etkiliyor. Önermeler açısından Hacı Bektaş Veli İle Yunus Emre arasındaki iletişime baktığımızda ilginç sonuçlar ortaya çıkabilecektir.

    Hacı Bektaş Veli ve Yunuş Emre

    Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre kendisinden buğday istemeden ona iki önerme sunar. Buğday mı? Himmet mi?. Bu iki önermeden birini kabul eden Yunus Emre, geri dönüp, himmet istediğinde Hacı Bektaş Veli 'den gelen ve gelecek olan bütün önermeleri kabul etmek zorunda kalacaktır. Çünkü kendisine ulaşan iki önermeden birini kabul etmiştir. Bu Hacı Bektaş Veli'nin Yunus Emre'de daha gelişmiş olduğunu gösteren bir delil sayılabilir.

    Buradan anlamamız gereken nokta şu. Eğer bir önermeyi kabul ederseniz, aynı kişiden gelen başka önermeleri de kabul etmek zorunda kalırsınız. Yunus Emre “Senin Kısmetin Tabduk Emre'de” önermesini kabul etmiş ve o dergaha gidip orada kırk yıl hizmet etmiştir. 

    Hayatı Yönetmek

    Hayatımızı yönetmek istiyorsak, önermeler konusunda çok dikkatli olmamız önemli. Bir arkadaşınız telefon edip “Sinemaya gidelim mi?”diye sorduğunda düşünmeden evet diyorsanız, önermeyi kabul etmiş olursunuz. Bu bir kaç defa tekrarlandığında ve evet dediğinizde “şu arkadaşım, beni arasa da bir sinemaya gitsek” diye düşünmeye başladığınızı göreceksiniz. Sinema içeriğinde hayatınızı arkadaşınızın yönetmeye başladığınızı söyleyebiliriz.

    Yunus Emre kendisine sunulan önermeyi reddetseydi, ne olurdu bilemeyiz. Bugüne ulaşır mıydı? söyledikleri yazdıkları bunu da bilemeyiz ama kendi yönettiği bir hayat yaşamış olabilirdi.

    Eğer bir içerikte yeteri kadar güçlüyseniz, tek önerme sunar ve bunu kabul ettirebilirsiniz. Ancak genellikle hayat böyle bir durumu çoğu zaman ortaya çıkarmıyor. Bu sebepten size bir önerme ulaşıyor ve reddedemeyecek durumdaysanız, size yapılan önermeyi kabul etmek yerine, yeni bir önerme üretmek yararlı olabilir.

    Küçük Önerme Büyük Önerme

    Oldukça basit görünen “ Sinemaya gidelim mi?” önermesini kabul etmek yerine, “evet ben de sinemaya gitmek istiyorum. Şu sinemaya, şu seansa gidebilirim” dediğinizde, arkadaşınızın önermesi yerine kendi önermenizi uygulamış olursunuz. Buradaki önemli nokta önermeyi kendi isteğinizle de kabul edebildiğinizde sorun olmayacaktır. “Şimdi ben senin bu önermeni kabul ediyorum” demeniz gelecekte sizin de önerme yapmanızı sağlayabilir.

    Godfather ve Marlon Brando

    Marlon Brando'nun Oscar kazandığı ancak ödülü almak için gönderdiği kızılderili giysileri içindeki kızıldereli kızın, “Hollywood filmlerinde kızılderilileri vahşi ve saldırgan gösterdiği için Marlon Brando Oscar ödülünü verdiğiniz için teşekkür ediyor ama Oscar ödülünü almayı reddediyor”şeklinde ifadesi ile Roger Moore'u şaşırttığı sahnenin yaşanmasını sağlayan, oynadığı Godfather filmindeki sinema tarihinin en önemli repliklerinden biri konumuza da açıklık getiriyor. (kabul ediyorum cümle biraz uzun oldu)

    Don Corleone'nin “Ona reddemeyeceği bir teklfte bulunacağım”, cümlesi önermenin itirazsız , kabul edileceği anlamını taşıyor.

    Biri, pek de istemediğiniz hale flört etmeyi kabul ettirdiğinde, ayrılma önermesini de size kabul ettirecektir. İş konusunda başkalarının kararlarına göre hareket ediyor ve önermeleri kabul ediyorsanız, işten başkasının önermesi ile ayrılmak zorunda kalabilirsiniz. Evlilik kararlarında da böyle olduğu çoğunlukla görülebilir.

    Politik Önermeler

    Özellikle politika da önermelerin kabul edilmesi hayatın yönetiminin başkalarına bırakılmasını sağlayabilir. Dışarıdan çok güzel bir hayat görünse de, içinde korku, tedirginlik barındıran, başkalarının ağzından çıkan bir cümleye bağlanan bir hayatı yaşatabilir. “Seni Milletvekili adayı yapıyorum”cümlesi çok sevindirirken, “seni aday yapmıyorum” cümlesi de o kadar üzebilir ama daha üzücü olan hayatın yönetiminin başkasına bırakıldığıdır.

    Size ulaşan önermeleri farketmenizi, bilerek kabul etmeniz, reddetmeniz, ya da yeni önerme üretmeniz hayatınızın yönetimini kolaylaştıracaktır. Karar, yine sizin tabii ki.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    BU yazı Posta Gazetesi Pazar günü bölge eklerinde yayınlanmıştır. NLP Teknikleri ve NLP bilgilerinin okuyuculara aktarılmasını sağlamaya çalışmaktadır.

     

     

     

  • Subliminal NLP Posta Yazısı

    Bilinçaltı Subliminal reklamSubliminal

    Ahmet Altan ve Mehmet Altan bir televizyon programında “subliminal” mesajlar verdikleri gerekçesiyle gözaltına alındılar. Nedir subliminal mesaj? Türk Dil Kurumunun 2011 yılında yayınlanan Türkçe sözlükte bu kelime bulunmamakta. Bunun yerine “Bilinçaltı reklam” kelimesi yer almakta.


    Reklamlar

    Özellikte reklamcılıkta kullanılan subliminal veya bilinçaltı mesajları kişinin farkında olmadan zihninde yer edebilen, anlamadığı ama farkında olmadığı aklına kaydettiği bilgileri ifade eder. Dilin semantik yapısı incelenmesiyle ortaya çıkabilecek anlamlar bu mesajı alan kişileri farkında olmadan etkileyebilecektir.

    Reklamcılıkta olduğu kadar politik liderler, kanaat önderleri ve tarikat liderleri bu yapıyı kullanmakta ve kendilerini izleyen ve dinleyen kişileri etkilemektedir. TBMM'de 15 Şubat 2011 yılında kabul edilen 6112 sayılı Radyo Televizyon kuruluş ve yayın hizmetleri kanunun 9. maddesi 2.ci fıkrasında 'Ticari iletişimde bilinçaltı teknikleri kullanılmaz' maddesi olmasına rağmen çok sayıda subliminal mesaj ortalıkta dolaşmaktadır.

    Liderler ve Subliminal Mesajlar

    Süleyman Demirel başbakanlığı döneminde “Yollar Yürümekle Aşınmaz” dediğinde, subliminal mesaj olarak 'yollarda yürüyenleri aşındırın” mesajını farkında olarak veya farkında olmadan vermektedir. Polis bunu farkında olmadan algıladığından yollarda gösteri yapmak için yürüyen gruplara şiddet uygulamaktadır.

    “İçerik Sizi Düşünmek kitabım hakkındaki yorumunuzu merak ediyorum” dediğimde subliminal bir mesajı da aktarmaktayım. Cümle içinde kitabımı okumakla ilgili bir kelime olmadığı halde yorum yapmak için kitabımı okumak zorunluluğu aktarılmaktadır. Böylece bilinçaltı mesaj olarak “kitabımı oku” emri farkında olmadan iletilmektedir.

    Sütaş Ayranı

    “Kendin olmak en doğalı Çalkala Sütaş Ayranı” reklamında da benzer bir durum ortaya çıkmaktadır. Kendimiz olmanın en doğalı anlatılmaya ve Sütaş ayranını çalkalamamız istenirken, gizlenen “en doğalı Sütaş Ayranı” mesajı da zihnimize aktarılmaktadır. Sadece “en doğalı Sütaş  ayranı” yazılsa, reklam rekabet kurumundan geri dönebilecektir. Ancak bu şekilde yazıldığında reklam ekranlarda ve panolarda görülebilmektedir.

    Magnum Reklamı

    Bir başka reklamda yazılan “İçindeki seni serbest bırak, daha fazlasına cüret et” cümlesinde de subliminal mesaj bu reklamı gören insanların etkilenmesini sağlayacaktır. İçinizde sınırladığınız biri var olarak verilen mesajdan sonra söylenen “daha fazlasına cüret et” sadece ürün içeriğinde kalmayacak, farklı içeriklere de yayılacaktır. Sürat yapanlar, şiddet uygulayanlar, sinirlenenler daha fazlasına cüret edebilirler. Reklamdaki Magnum görüntüleri ile cinsellik çağrışımı da subliminal bir mesajdır.

    Türkçe ve Karmaşa

    Türkçe'nin oldukça karmaşık yapısı içinde subliminal mesajlar kolaylıkla konuştuğumuz dil içinde yer almaktadır. Çok kelimesini çok kullananlar farkında olmadan aza razı olabilirler. Bir konu için “çok zor” diyorsak, çok kelimesi zor kelimesinin miktarını nitelerken, subliminal olarak zor kelimesi de çok'u nitelemektedir. Böyle farkında olmadan “az kolay” olarak algılanmakta ve bu cümleyi kullanan kişiler aza razı olmaktadır.

    Bize söylenen, yazılan aktarılan mesajlar konusunda dikkatli olmamız, olmadığımız zaman farkında olmadan istemediğimiz davranışları yapabilmemiz sonucu ortaya çıkar. Dili bilmek ve kendimizi korumak bu anlamda da çok önemli görünüyor. Tabii her zaman ki gibi karar yine sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    Posta NLP Yazıları

    http://www.erenlp.com

     

  • Tacizler Posta NLP Yazısı

    Tacizler görsel sözel dokunsalYaşanan Tecrübeler

    İnsan hayatını etkileyen en önemli bir çok tecrübe var. Bu tecrübeler yaşadığımız hayatı düşündüğümüzden daha fazla etkiliyor, biz pek farkında olmasak da. Bunlardan en önemli olanları ise, tacizler. Taciz dendiğinde akla hemen cinsel taciz geliyor, ama tacizler görsel, sözel, dokunsal, olabilir.


    Sözel tacizler. Çocuklukta yaşanan olaylar içinde sözle tacizler önemli yer tutuyor. Annenin, babanın, arkadaşların, öğretmenlerin söylediği cümleler kişinin hayatını sonrasından etkileyecektir. “Senden bir halt olmaz.” diyen anne ya da baba, “Salak mısın, bu soruyu çözemiyor musun?” diyen öğretmen, “Sen ne kadar tombulsun” “Sıska, bücür” diyen arkadaş, söyledikleri kişiyi taciz ettiklerinin pek farkında olmayabilirler.

    Görsel tacizler: Bakış veya davranışla bir çocuğun korkutulması görsel taciz sayılabilir. Anne, baba veya öğretmen çocuğa, ona kızdıklarını sözel olarak değil bakışları ile anlatabilirler. “Ben çocuğumu bir bakışımla mum gibi yaparım.” diyen anne ve babalar olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde elini göstererek herhangi bir şey söylemeden tokat atabileceğini göstermek ya da “Beş parmak geliyor.” demek görsel-işitsel tacize girebilir.

    Dokunsal tacizler ise biraz daha farklılıklar gösterir. Şiddet, dokunsal tacizin bir çeşididir. Çocuk yaramazlık veya anne babaya veya öğretmene yanlış gelen bir şey yaptığında ona atılacak bir tokat, bir nesne ile eline ya da vücuduna vurulması, canının acıtılması, çimdiklenmesi veya kafasına vurulan darbeler veya saçlarının çekilmesi, dokunsal tacize verilebilecek örneklerdir. Dokunsal tacizin önemli ve yaygın görülen bir şekli de cinsel tacizdir diyebiliriz. Bir çocuğa yapılacak en büyük kötülük onun cinsel duygularının çok küçük yaşta uyandırılmasıdır. Dikkatsiz bir dokunuşla olabileceği gibi, kendisinden büyük çocuklar ya da kişilerin planlı olarak vücuduna ve cinsel organlarına dokunması ile de ortaya çıkabilir.

    Duygusal Kekemelik

    Yukarıdaki tacizler çocukta ileri yaşlarda da devam edecek “duygusal kekemelik” ortaya çıkarabilir. Tepkilerini gösteremez, duygularını anlatamaz hale gelen kişilerin hayatlarıındaki her içerik düşündüğünüzden daha fazla etkilenecektir.

    Bunların yapılmasının nedeni ise çocuğun uslu ve terbiyeli hale gelmesi, büyüklerin konforlarının bozulmamasıdır. Ancak sözle, davranışla, dövülerek terbiye edilmeye çalışılan çocuklar sindirilmiş hale gelecek ve büyüdüklerinde de bu tacizlere ait sonuçları yaşayacaklardır.

    Söylenenlere, davranışlara, dokunuşlara dikkat edilmesi ve en önemlisi de çocuğa kendisini korumasının öğretilmesi bu süreçleri tamamen ortadan kaldırmasa da azaltabilir. Size bunlardan hangileri uygulandı? Siz bunların hangilerini uyguladınız? Gözden geçirdiğinizde hala etkileri olduğunu farkedebilirsiniz. Bunu farkettiğinizde önemli bir değişim süreci yaşamanız gerektiğini söyleyebiliriz. Tabii ki karar yine sizin.

    Cengiz Eren

    htpp://www.erenlp.com

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

     

  • Tatlı Dil ve Yılan

    Tatlı Dil yılanı deliğinden çıkarırKonuşmak

    Konuşuyoruz, konuşurken cümleler söylüyoruz. Bazen söylüyoruz ama ne söylediğimizin farkına varamıyoruz. Anlatmak istediklerimizi tam anlatamayacağımızı düşündüğümüzde başka bir obje veya nesne kullanarak anlatmaya çalışıyoruz. Politikacılar, milletvekilleri, liderler, kannat önderleri, köşe yazarları da bunları kullanıyor.


    “Acaip sevindim”, “ Korkunç güzel”, “Felaket güldüm”, “Anıra anıra ağladım”. Bu cümleleri bir yerlerde duymuş olabilirsiniz yaptığınız konuşmalarda. Duygularını bu şekilde aktarmaya çalışanların hayatlarında, acaiplikler, korkular, feleaketler ya vardır, ya da bu şekilde konuşulduğu için bunlar hayatına kolaylıkla taşınabilir. Karşıtlık içeren bu cümlelerin kullanılmasının yanlış olduğu söyleyebilir. Güzeli güzel kelimelerle anlatmak en iyisi.

    Metafor Kullanmak

    Bir şeyi başka veya bilinen birşeyle tanımlamaya metafor kullanmak diyoruz. “Tavşan kanı gibi bir çay istiyorum” diyen bir kişi koyu bir çay içmek istiyor olabilir. Çayın demini tavşan kanı ile tanımlamaya çalışmaktadır. Bunu söyleyen kişi tavşan kanını bilmiyor bile olabilir ama tavşanın kanının çıkması için kesildiğini bilmiyor bile olabilir. Neden başka bir hayvan değil de tavşan sorusunu sormak aklımıza gelmiyor. Neden kullanılıyor olabilir? Bilgi olarak tavşanın vücut sıcaklığı 39,7 derece ve insanın vücut ısısından yüksek olduğu söylenebilir.

    “Adam gibi çocuk”, “Adam gibi adamdır”, “O güzel bir insandır” gibi cümlelerde kullanılıyor. Bu cümlelerde ise, dil açısından yanlışlık olduğu söylenebilir. Adam bir tanımlama olmasına rağmen iki örnekte sıfat olarak kullanılır durumda. Güvenilir, namuslu ve benzeri bir kelime yerine geçen “adam” kelimesi aynı zamanda erkeklerin üstünlüğünü de vurgulamış oluyor. “O güzel bir insandır” cümlesinde ise “güzel” kelimesi artık başka bir anlam ifade etmektedir. Böylece kelimeler olan anlamlarından farklı hale taşınmaktadır. Türkçe'nin esnekliği bu kullanıma olanak sağlamakta, ortaya çıkan sonuçlar ise düşündüğümüzden farklı sonuçları ortaya çıkarmaktadır.

    Ata Sözlerimiz

    Ata sözlerimizde de benzer yanlış anlamalar olduğu söylenebilir. Çocuk eğitiminde kullanılan “ağaç yaşken eğilir” cümlesi aslında böyle bir anlam taşımıyor olabilir. Eğitim ve eğilir kelimelerinin benzerliği ilginç bir durum. Aslında çocuklara dik durmasını öğretmek gerekirken eğilmesini sağlamaya çalışmak anlamlı gelmiyor. Ağaca şekil vermek istiyorsanız, esnek olduğu dönemde şekil verebilirsiniz. Ağaç kurumuşsa ve şekil vermeye çalışıyorsanız kolaylıkla kırılabilir. Bunun çocukluk ve gençlikle bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. Metaforu böyle kullanan yaşam koçları varsa, yanlış yaptıklarını söyleyebiliriz.

    “Yedisinde ne ise yetmişinde de odur” cümlesini insanların değişemeyeceklerine dair bir mesaj vermek için kullanılır. Çocuklar yedi yaşına kadar istedikleri gibi yaşarken, başlayan okul hayatı yüklenen sorumluluklar, rahatça oynanamayan oyunlar, ödevler, başarının önemsenmesi nedeni ile farklılaşmakta ve ancak sorumluluklarından kurtulduğu zaman yedi yaşındaki davranış modeline geri dönmektedirler, belki de. Yedi yaşındaki davranış modelinin bulunulan her yaşta yaşanması hayatın daha keyifli olmasını sağlayabilir. Bu yüzden “ yedisinde ne iseniz, her yaşınızda öyle olun,” diyebiliriz.

    “Huy canın altındadır”, “Can çıkmadan huy çıkmaz” cümleleri de değişimim olmayacağına bizi inandırmaktadır. Biliyoruz ki değişime direnç diye bir durum var. Herkes değişime direniyor olabilir ama değişimin gerçekleşmesi de zor değildir. Değişime direnci görüp bu cümleleri kullanmaya devam eden kişiler için değişim zorlaşacaktır. Huy ile açıklanmak istenen zihnimizde kısayol haline gelmiş düşünce, inanç ve davranışlar olsa gerektir. Karar verme gereksinimi duymadan yapılmaya devam eder. İşten çıkınca kahveye giden bir kişi, kolay olduğu için bunu yapmaya devam edecek ve bir müddet sonra başka güzel şeyler de yapabileceğini unutacaktır. Bunu kırmak için bir gün yürüyüşe çıksa, bir gün spor yapsa, bir gün sinemaya gitse ve bunları yedi kere tekrarlasa kahveye gitmeyi zorunluluk olmaktan çıkarıp seçeneklerden biri haline getirecektir. Böylece huy da, davranış da düşünce de değişmiş olacaktır.

    Sözler Hayatımızı Etkiler

    “Hoşca Kalın,” “Sevgiyle Kalın,” “Mutlu Kalın” mesajlarını kullanıyorsanız, kilo alabilirsiniz.

    Kullandığımız kelime ve cümlelerin ne kadar önemli olduğunu farketmeniz yararlı olur. Ağzınızdan çıkanı, kulağınızın duyması yukarıdaki sebeplerden dolayı çok önemli. Özellikle kendi hakkınızda olumsuz cümleler söylüyor, düşünüyor veya size söylenen olumsuz cümleleri sebebini öğrenmeden kabul ediyorsanız, hayat sizin için daha da zorlaşabilir. Söyledikleriniz kendisini gerçekleştiren kehanetler haline dönüşebilir. Bu konuyu irdelemeye devam edeceğiz.

    Yılmayan Dışarıda

    "Tatlı Dil yılanı deliğinden çıkarır." cümlesi yılan ile hayvan ile ilgili olmasa gerek, yılmış bir insanın içe kapandığını gösteriyor olabilir. Yılmayan insan sorunlarını çözmeye devam edecektir. Siz de yılmayan olduğunuzda kendiniz harekete devam edebilirsiniz.

    Her zaman olduğu gibi, karar sizin tabii ki.

    Cengiz Eren

    https://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta Gazetesi bölge eklerinde 2015 yılında yayınlanmıştır. NLP bilgileri ve NLP teknikleri kullanılarak hazırlanan bu yazıları NLP ile Hayatın yönetimi sende köşelerinde yer almıştır.

     

TOP