cengizeren

 

  • Seminer Katılım Formu

    Katılmak İstediğiniz Seminerleri İşaretleyiniz
    captcharefresh

    Powered by ChronoForms - ChronoEngine.com

    {jcomments off}

     

  • Şiddet ve Kişisel Tarih

    Kadına Çocuğa ŞiddetÖfke ve Şiddet

     

    Hayatı yaşarken bir çok durumla karşılaşıyoruz. Gülüyoruz, eğleniyoruz, keyifli anlar yaşıyoruz, kızıyoruz, öfkeleniyoruz. Bazı kişilerde bu kızgınlık ve öfke geçici bir durum olarak yaşanırken, bazılarımızda şiddet ortaya çıkarıyor. En çok da kadına ve çocuklara erkeklerin gösterdiği şiddet.


     

    Bilmediğimiz şeyi düşünemediğimiz, öğrenmediğimiz bir şeyi yapmamız mümkün değil. O zaman şiddet nereden öğreniliyor? Sorusu bu anlamda önemli sayılabilir.

     

     

     

     

     

     

     

    Evde öğrenilen şiddet,

    Okulda öğrenilen şiddet,

    Sokakta öğrenilen şiddet,

    Bilgisayar oyunlar ile öğrenilen şiddet,

    Filmlerle ve çizgi filmlerle öğrenilen şiddet,

    Askerlikte Öğrenilen Şiddet

    Terör olaylarından öğrenilen şiddet

    Şarkılardan öğrenilen şiddet,

    Hayvanlara uygulanan şiddet,

    Doğaya karşı şiddet,

    ve daha bir çoğu.

     

    Sinirlenmek

     

    Herhangi bir duruma sinirleniyorsanız, o içerikte hayatınızı yönetemiyorsunuz demektir. Herhangi bir kişi gelip sizi sinirlendirebiliyorsa, sinirlenmenizin nedeni o durum ya da insan olmayabilir. Geçmişte yaşadığınız tecrübelerde gösteremediğiniz tepkileri, o durum ya da o kişiye gösterdiğiniz anlamına gelecektir. Buna zihninizde varolan kapakların açılması ve geçmişte yaşanan duyguların özellikle kötü tecrübelerdeki duyguların ortaya çıkması diyebiliriz.

     

    Genellikle bu durumlardan sonra gözyaşı ortaya çıkmasının da bir nedeni olduğu bilinmelidir.

     

    Öfkelenmek

     

    Öfke ise,, bu durumun biraz daha ileri bir halidir denebilir. Genellikle kişinin kendisini güçsüz hissettiği durumlarda ortaya çıkacaktır. Kendisini sinirlendiren ve kızdıran içeriğe zarar vermeye doğru bir sürecinde başlangıcıdır, aynı zamanda. Sinirlendiğiniz durumlarda ortaya çıkan zihinsel kapakların açılması, biraz daha fazlalaşmıştır. Kişi kendisini güçsüz hissettiren durumu veya kişiye zarar vermeye .çalışabilir. Bu aynı zamanda şiddetin ortaya çıkabileceğinin bir başlangıcıdır, diyebiliriz.

     

    Bu noktada kişi gözlerini kıpmaz hale gelir, burundan nefes alır ve nefes alma süreleri uzar. Kişi farkında olmadığı bir transa geçer.

     

    Kişinin geçmişte yaşadığı tecrübeler içinde dayak ve şiddet var ise, o zaman karşısındaki kişiyi, geçmişte nasıl cezalandırıldıysa, benzer şekilde cezalandırmaya çalışır. Böylece kendi gerçeğini kaybetmiş ve karşısındaki kişi insan olmaktan çıkıp bir objeye dönüşmüştür.

     

    Şiddet

     

    Bir sonraki aşama ise, zihinsel kapakların tamamen açılmasından sonra bu kapakları açan kişinin sürekli olarak ve kötü hissedilerek düşünülmeye devam edilmesi, öfkede ortaya çıkan trans durumunun biraz daha derinleşmesidir. Ortaya çıkan her şiddetin bir tarihçesi olduğunu bilmek, o kişinin kişisel tarihçesini anlamak gerekir.

     

    Genellikle kadın cinayetlerinde görülen bir durumdur. Kişi sürekli olarak aynı konuyu takıntılı olarak düşünmekte ve planlar yapmaya başlamaktadır. O kişinin zihninde kadın insan olmaktan çıkıp bir obje haline gelmiştir.

     

    Kasım ayında 27 kadın erkekler tarafından öldürülmüş. 2016 yılında toplam 328 kadın kadın cinayeti işlenirken, 2017 yılında Kasım ayı dahil 366 kadının öldürülmüş olması tabii ki çok üzücü. Bu cinayetleri işleyen kişiler genellikle kadınların en yakınında olan kişiler.

    http://www.hurriyet.com.tr/eskisehir-kadin-meclisi-10-ayda-337-kadin-oldu-40658102

     

    Kadının bir obje ve erkek tarafından sahip olunan bir meta olarak görülmesi bu sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Şiddeti küçük yaşta öğrenen kişiler ileri yaşlarda bu durumlarla karşılaşmakta, ve hakim karşısında geçtiğinde “Ne yaptığımı hatırlamıyorum, hakim bey” diyebilmektedir.

     

    Şarkılar, Filmler,  Bilgisayar Oyunları

     

    Tom and Jerry, Temel Reis ve benzeri çizgi filmler ile “seni saran kucaklar kara toprakla dolsun”, “kafama sıkar giderim”, seni versinler ellere, beni vursunlar”, “ya benimsin ya toprağın” "yakarım Roma'yı da yakarım" sözlerini aktaran şarkı sözlerinin de şiddete katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Daha fazlasını siz bulabilir, yorumlara yazabilirsiniz.

     

    Sinirlenmenin, hiddet ve öfkenin ve şiddetin ortadan kalkması insan değeri ile yakından ilgilidir. Kadın, erken çocuk ayrımı yapmadan insan değerli olduğuna inanmak ve insanları aptal akıllı salak zeki ve benzeri sınıflamalardan uzak tutmak, daha doğrusu ayrımcılık yapmamak şiddetin azalmasını sağlayabilir.

     

    Kişinin zihni temiz değilse, geçmişte yaşadığı tecrübeler içinde şiddeti bir şekilde öğrenmişse, bir gün ortaya çıkabilir.

     

    Özellikle yaşadığımız dönem herkesin zihinsel kapaklarının kolayca açıldığı durumları ortaya çıkarıyor. Bu sebepten araba kullanırken, tanımadığınız insanlarla iletişim kurarken, birileri ile tanışıp yakınlaşmadan önce onların neler yaşadığını öğrenmeniz yerinde olacaktır. Karşı tarafın sinirlendiğini, bakışlarının tek noktaya kilitlendiği durumları gördüğünüzde, oralardan uzaklaşmanız yararlı olabilir. Aynı durumlar sizde ortaya çıkıyorsa, duygularınızı sakince ifade edebileceğiniz durumları öğrenmeniz güzel olur.

     

    Sık sık sinirleniyorsanız, öfkeleniyorsanız, birilerine ya da bir şeylere kızıyorsanız değişim zamanı ve kendi kişisel tarihinizi gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir.

     

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı Eğitmeni

     

    http://www.erenlp.com

     

  • Soyut Somut HİÇ

    cahideyormazöz, felsefe yazılarıBu dünyaya geldim geleli düşünür dururum geçmiş ve geleceği. Ne han var ne hamam hani derler ya ne ne torun ne torba. Sana ne kadın diyemedim işin gerçeği. Çocuklar kadınların eseri. İnsanoğlu, en mükemmel canlı demiş kendisine. İlk yalan, ilk kibir, ilk riya. Çıkmış bütün kötülükler bununla yola.

    Dünya güzelsin aslında. Doğa; dağ, taş, deniz ova, börtü böcek, kuş çiçek. Hepsi ayrı renk, ayrı rüya.

    İnsanoğlu çok tahripkar bırakmamış, yok etmiş binlerce canlıyı. Yaşamış bir ara mamut kalmış fosil taş kayada. Sonra birbirlerini yok etmişler savaşlarla. Yetmemiş dünya. Dünya dar artık insana.Bölük bölük insanlar. Tanrıyı ya da tanrıları bölüşememişler.Renkleri ayırmışlar. Oysa ilim, bilim, felsefe yani bilgi ve sanat yaşasaydı tüm insanlık bunlarla kanatlanacaklardı olmayacaktı ayrılık. Ortak akıl olmalıydı. Ama kimilerine uymamış bunlar uyanlara da yapışmış o ilk kibir, hırs DNA larına.Değişir durur insanoğlu dönerken dünya bitmez kavgalarda. Aralarda çıkmış birileri, barış demiş, kardeşlik demiş ölmüşler uğruna.Kimin umurunda. Rende çalışmış durmadan. Kim iyi bir fikir önermiş, çalışmışsa çalışmış hızar, çalışmış doğrama. İnsanlık paramparça.

    Duygu da varmış insanda ama ruhlara girmiş kuytu kıyılarda. İyi duygular, kötü duygular ya da yok hükmünde uygulamalar. Vicdan mesela. Var mıdır her yaratılanda.Görülmez, tutulmaz ama hep aranmakta. Kalpte mi beyinde mi? Olmalı bir yerde. İnsanın insana ya da başka bir canlıya zulmü varsa vicdansız deriz. İyilikler melek formunda. Soyut ama somut sonuçlarda.
    Ve sanat edebiyat. Kelimeler, sözcükler ne dersek diyelim vazgeçilmezlerimiz. Bir kelime ile dünya değişir bir kelime ile yıkıntılarda. Cehennem deriz yine soyutlamalarda. Cennet midir mesela dünya aşık olduğunda ya da terk edildiğinde, kırıldığında, küstüğünde, bir yakınını kaybettiğinde cehennem mi başlar yüreğinde.

    Dünya ya gelmek bir ödül ise, yaşamak bedel ödeme bence. Zor iş sevmek, sevilmek, aşk, savaş, yoksulluk, hastalıklar, barış için bunca kavga dünyayı kana bulama. Doğayı çokça yok edip rahat yaşama uğruna köprüler, barajlar, yollar, gökdelenler yaptık. Sonra hep tükettik. Yine tükettik, daha fazla konfor daha fazla tüketim. Otomobiller, araçlar, gereçler sonra geniş yollarda metal hakimiyeti, egzos gazları, zararlı gazlar, hastalıklar, nefes alamamak, bunalım kavgalar yok çiçekli tarlalar, kapatıldı dereler, kum oldu dağlar, kirlendi sular, güvensizlikler. Sonra başlıyor tapmalar. Eşyaya tapma, paraya tapma, paralıya tapma, tapınaklar, yeni tanrılar, tanrıların arabaları, köleler, satıcılar, alıcılar.Gidiciler, kalıcılar. Bu arada insandan korkup kaçan duygular. Makine insanlar. Ellerinde bilgisayarlar.Makine artı makine yaşamlar. Bu arada henüz dygularını yitirmemiş nesli tükenmekte insanlar. Ve mutsuzluklar..

    Yazanlar, çizenler. Hala bir şiirle dünyaya insana seslenenler.Alay edilenler. Şair adam ! şair kadın yok mu yok! Kadınlar gerçekçi. İyi bir koca iyi eser.eser mi? Eser..

    Övünenler, dövünenler tabii bir de dövülenler olsun..!

    “Bir bahar akşamı rastladım size
    Neden başınızı öne eğdiniz
    Daha önceleri neredeydiniz?”
    Diyen kibar şair adamlar. Hüzünlü şarkılar.

    Cüzzam varmış bir zamanlar, dökülen yaralar.Var mı buna şarkı yapan?
    Hüzzam faslı yaralar.

    Boşver karın doyurmaz şarkılar. Kimin arabasına binersen onun türküsünü söyle özdeyişler.
    Oysa Türküler öyle özel. Yanık, ağıtlı ağır duygular Hafifide var duygu var duygu var.

    O soyut vicdan, ruh duygulara elbisedir sanat.

    Bir kemanın telinde ses, bir kelime bir cümlede aşk olur, nefes. Bir resimde ya da suya bir nakışta duygular bir akıştadır, yontuda taş sessizce konuşur. Anlamanı bekler öyle durur sabırla.

    Sanat sabırmıdır aynı zamanda.

    Tüm duyarsızlıklara bir sorudur sanat.

    Sanat kimse için değildir.Toplum için değildir kendiliğinden çıkar ortaya alan alır, seven sever, sevmeyen görmez, okumaz, bakmaz. Yorumlar muhtelif. Tartışmaya gerek yok. Duygular kelime ile şiir şarkılar
    olur heykel ya da heykel taş. Taştan duygular sessizce. Duygusuzluklarla eş olur. Her ikisi de taş gibidir. Varsa da taştır yoksa da taştır. Taş gibi vicdandır.

    Acı çekmek duygudur. Acı çekmiyorsan duygu yoktur. Hissedilen yoktur. Burada bir paradoks var.Sonuçta sessiz taşlar gibiyiz. Ancak bir heykele dokunabilirsin bir ses alırsın. Duygu yoksa, emek yoksa, vicdan yoksa yoksun. Yoklar yoktur.
    Hiç bir şeye benzemiyor diyorsak HİÇ bir şeydir. Yine de birşeyler yapmalıyız. Hiç bile olsa. Hiç bile olsak hepimiz hiç olacağız. Hiçler hiç bir şeye benzemesede hiçler bırakmak yine de güzeldir.Bir kitap, bir beste, bir yontu belki birileri bir zaman bunu biri yapmış, bestelemiş, yontmuş diyebilecektir.

    Hiç olduktan sonra hiç bir şey olabilirsiniz. Hiç kimse onu anlamamış, tanımamış diyecek birilerine birileri hiç selam bırakmaz mı?

    Gelmiş, geçmiş, yazmış, çizmişlere selam deriz derlerse bizde bir selam göndeririz.
    Geldik gideceğiz. Kırdık, kırıldık belki üzdük çokça üzüldük. Dünyaya çocuk getirmedik sorumluluğumuz yok demedik.Herkes bu yaşamda karşılaşacak zorluklarla aşk, meşk, mutluluk, görevler ya yazılmış bir programda ya da boş kalmış adındaki levha. Roman, şiir, sanat verilmiş sana onlarla ruhunu rahatlatsana.

    Sanat ruhun arınması, ütopik karması ama güzel ama değil. Her şey göreceli.İnsanoğlu doğuştan yaralı. Dünya terapi durağı ya iyisin ya kötü. İyileşirsen ne mutlu iyileşemezsen geçmiş olsun.

    Geçmiş, gelecek dünya bu bir gün o’da dönmeyecek. Galaksi de yorulacak.
    Yeniden boşluk, boşluk boşluk...

    Geldik bu dünyaya bir ara sordular mı bize sormadılar mı bu hala muamma. İnsanoğlu gibi çözülemez. Kendisini bilmezken tanımazken kendi sesin yabancıysa sana bunu anlasana ey ruh.

    Ey duygular karışıklığa devam soyut, somut, ilüzyon yaşam

    Hiçliğe selam
    Sürçü lisan ettiysek affola
    İnsanlık bu ya...
    Eyvallah..

    8.11.2016 hiç önemi yok.
    Cahide Yormaz Öz

     

  • Tacizler Posta NLP Yazısı

    Tacizler görsel sözel dokunsalYaşanan Tecrübeler

    İnsan hayatını etkileyen en önemli bir çok tecrübe var. Bu tecrübeler yaşadığımız hayatı düşündüğümüzden daha fazla etkiliyor, biz pek farkında olmasak da. Bunlardan en önemli olanları ise, tacizler. Taciz dendiğinde akla hemen cinsel taciz geliyor, ama tacizler görsel, sözel, dokunsal, olabilir.


    Sözel tacizler. Çocuklukta yaşanan olaylar içinde sözle tacizler önemli yer tutuyor. Annenin, babanın, arkadaşların, öğretmenlerin söylediği cümleler kişinin hayatını sonrasından etkileyecektir. “Senden bir halt olmaz.” diyen anne ya da baba, “Salak mısın, bu soruyu çözemiyor musun?” diyen öğretmen, “Sen ne kadar tombulsun” “Sıska, bücür” diyen arkadaş, söyledikleri kişiyi taciz ettiklerinin pek farkında olmayabilirler.

    Görsel tacizler: Bakış veya davranışla bir çocuğun korkutulması görsel taciz sayılabilir. Anne, baba veya öğretmen çocuğa, ona kızdıklarını sözel olarak değil bakışları ile anlatabilirler. “Ben çocuğumu bir bakışımla mum gibi yaparım.” diyen anne ve babalar olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde elini göstererek herhangi bir şey söylemeden tokat atabileceğini göstermek ya da “Beş parmak geliyor.” demek görsel-işitsel tacize girebilir.

    Dokunsal tacizler ise biraz daha farklılıklar gösterir. Şiddet, dokunsal tacizin bir çeşididir. Çocuk yaramazlık veya anne babaya veya öğretmene yanlış gelen bir şey yaptığında ona atılacak bir tokat, bir nesne ile eline ya da vücuduna vurulması, canının acıtılması, çimdiklenmesi veya kafasına vurulan darbeler veya saçlarının çekilmesi, dokunsal tacize verilebilecek örneklerdir. Dokunsal tacizin önemli ve yaygın görülen bir şekli de cinsel tacizdir diyebiliriz. Bir çocuğa yapılacak en büyük kötülük onun cinsel duygularının çok küçük yaşta uyandırılmasıdır. Dikkatsiz bir dokunuşla olabileceği gibi, kendisinden büyük çocuklar ya da kişilerin planlı olarak vücuduna ve cinsel organlarına dokunması ile de ortaya çıkabilir.

    Duygusal Kekemelik

    Yukarıdaki tacizler çocukta ileri yaşlarda da devam edecek “duygusal kekemelik” ortaya çıkarabilir. Tepkilerini gösteremez, duygularını anlatamaz hale gelen kişilerin hayatlarıındaki her içerik düşündüğünüzden daha fazla etkilenecektir.

    Bunların yapılmasının nedeni ise çocuğun uslu ve terbiyeli hale gelmesi, büyüklerin konforlarının bozulmamasıdır. Ancak sözle, davranışla, dövülerek terbiye edilmeye çalışılan çocuklar sindirilmiş hale gelecek ve büyüdüklerinde de bu tacizlere ait sonuçları yaşayacaklardır.

    Söylenenlere, davranışlara, dokunuşlara dikkat edilmesi ve en önemlisi de çocuğa kendisini korumasının öğretilmesi bu süreçleri tamamen ortadan kaldırmasa da azaltabilir. Size bunlardan hangileri uygulandı? Siz bunların hangilerini uyguladınız? Gözden geçirdiğinizde hala etkileri olduğunu farkedebilirsiniz. Bunu farkettiğinizde önemli bir değişim süreci yaşamanız gerektiğini söyleyebiliriz. Tabii ki karar yine sizin.

    Cengiz Eren

    htpp://www.erenlp.com

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

     

  • Tatlı Dil ve Yılan

    Tatlı Dil yılanı deliğinden çıkarırKonuşmak

    Konuşuyoruz, konuşurken cümleler söylüyoruz. Bazen söylüyoruz ama ne söylediğimizin farkına varamıyoruz. Anlatmak istediklerimizi tam anlatamayacağımızı düşündüğümüzde başka bir obje veya nesne kullanarak anlatmaya çalışıyoruz. Politikacılar, milletvekilleri, liderler, kannat önderleri, köşe yazarları da bunları kullanıyor.


    “Acaip sevindim”, “ Korkunç güzel”, “Felaket güldüm”, “Anıra anıra ağladım”. Bu cümleleri bir yerlerde duymuş olabilirsiniz yaptığınız konuşmalarda. Duygularını bu şekilde aktarmaya çalışanların hayatlarında, acaiplikler, korkular, feleaketler ya vardır, ya da bu şekilde konuşulduğu için bunlar hayatına kolaylıkla taşınabilir. Karşıtlık içeren bu cümlelerin kullanılmasının yanlış olduğu söyleyebilir. Güzeli güzel kelimelerle anlatmak en iyisi.

    Metafor Kullanmak

    Bir şeyi başka veya bilinen birşeyle tanımlamaya metafor kullanmak diyoruz. “Tavşan kanı gibi bir çay istiyorum” diyen bir kişi koyu bir çay içmek istiyor olabilir. Çayın demini tavşan kanı ile tanımlamaya çalışmaktadır. Bunu söyleyen kişi tavşan kanını bilmiyor bile olabilir ama tavşanın kanının çıkması için kesildiğini bilmiyor bile olabilir. Neden başka bir hayvan değil de tavşan sorusunu sormak aklımıza gelmiyor. Neden kullanılıyor olabilir? Bilgi olarak tavşanın vücut sıcaklığı 39,7 derece ve insanın vücut ısısından yüksek olduğu söylenebilir.

    “Adam gibi çocuk”, “Adam gibi adamdır”, “O güzel bir insandır” gibi cümlelerde kullanılıyor. Bu cümlelerde ise, dil açısından yanlışlık olduğu söylenebilir. Adam bir tanımlama olmasına rağmen iki örnekte sıfat olarak kullanılır durumda. Güvenilir, namuslu ve benzeri bir kelime yerine geçen “adam” kelimesi aynı zamanda erkeklerin üstünlüğünü de vurgulamış oluyor. “O güzel bir insandır” cümlesinde ise “güzel” kelimesi artık başka bir anlam ifade etmektedir. Böylece kelimeler olan anlamlarından farklı hale taşınmaktadır. Türkçe'nin esnekliği bu kullanıma olanak sağlamakta, ortaya çıkan sonuçlar ise düşündüğümüzden farklı sonuçları ortaya çıkarmaktadır.

    Ata Sözlerimiz

    Ata sözlerimizde de benzer yanlış anlamalar olduğu söylenebilir. Çocuk eğitiminde kullanılan “ağaç yaşken eğilir” cümlesi aslında böyle bir anlam taşımıyor olabilir. Eğitim ve eğilir kelimelerinin benzerliği ilginç bir durum. Aslında çocuklara dik durmasını öğretmek gerekirken eğilmesini sağlamaya çalışmak anlamlı gelmiyor. Ağaca şekil vermek istiyorsanız, esnek olduğu dönemde şekil verebilirsiniz. Ağaç kurumuşsa ve şekil vermeye çalışıyorsanız kolaylıkla kırılabilir. Bunun çocukluk ve gençlikle bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. Metaforu böyle kullanan yaşam koçları varsa, yanlış yaptıklarını söyleyebiliriz.

    “Yedisinde ne ise yetmişinde de odur” cümlesini insanların değişemeyeceklerine dair bir mesaj vermek için kullanılır. Çocuklar yedi yaşına kadar istedikleri gibi yaşarken, başlayan okul hayatı yüklenen sorumluluklar, rahatça oynanamayan oyunlar, ödevler, başarının önemsenmesi nedeni ile farklılaşmakta ve ancak sorumluluklarından kurtulduğu zaman yedi yaşındaki davranış modeline geri dönmektedirler, belki de. Yedi yaşındaki davranış modelinin bulunulan her yaşta yaşanması hayatın daha keyifli olmasını sağlayabilir. Bu yüzden “ yedisinde ne iseniz, her yaşınızda öyle olun,” diyebiliriz.

    “Huy canın altındadır”, “Can çıkmadan huy çıkmaz” cümleleri de değişimim olmayacağına bizi inandırmaktadır. Biliyoruz ki değişime direnç diye bir durum var. Herkes değişime direniyor olabilir ama değişimin gerçekleşmesi de zor değildir. Değişime direnci görüp bu cümleleri kullanmaya devam eden kişiler için değişim zorlaşacaktır. Huy ile açıklanmak istenen zihnimizde kısayol haline gelmiş düşünce, inanç ve davranışlar olsa gerektir. Karar verme gereksinimi duymadan yapılmaya devam eder. İşten çıkınca kahveye giden bir kişi, kolay olduğu için bunu yapmaya devam edecek ve bir müddet sonra başka güzel şeyler de yapabileceğini unutacaktır. Bunu kırmak için bir gün yürüyüşe çıksa, bir gün spor yapsa, bir gün sinemaya gitse ve bunları yedi kere tekrarlasa kahveye gitmeyi zorunluluk olmaktan çıkarıp seçeneklerden biri haline getirecektir. Böylece huy da, davranış da düşünce de değişmiş olacaktır.

    Sözler Hayatımızı Etkiler

    “Hoşca Kalın,” “Sevgiyle Kalın,” “Mutlu Kalın” mesajlarını kullanıyorsanız, kilo alabilirsiniz.

    Kullandığımız kelime ve cümlelerin ne kadar önemli olduğunu farketmeniz yararlı olur. Ağzınızdan çıkanı, kulağınızın duyması yukarıdaki sebeplerden dolayı çok önemli. Özellikle kendi hakkınızda olumsuz cümleler söylüyor, düşünüyor veya size söylenen olumsuz cümleleri sebebini öğrenmeden kabul ediyorsanız, hayat sizin için daha da zorlaşabilir. Söyledikleriniz kendisini gerçekleştiren kehanetler haline dönüşebilir. Bu konuyu irdelemeye devam edeceğiz.

    Yılmayan Dışarıda

    "Tatlı Dil yılanı deliğinden çıkarır." cümlesi yılan ile hayvan ile ilgili olmasa gerek, yılmış bir insanın içe kapandığını gösteriyor olabilir. Yılmayan insan sorunlarını çözmeye devam edecektir. Siz de yılmayan olduğunuzda kendiniz harekete devam edebilirsiniz.

    Her zaman olduğu gibi, karar sizin tabii ki.

    Cengiz Eren

    https://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta Gazetesi bölge eklerinde 2015 yılında yayınlanmıştır. NLP bilgileri ve NLP teknikleri kullanılarak hazırlanan bu yazıları NLP ile Hayatın yönetimi sende köşelerinde yer almıştır.

     

  • The Trial, Dava Orson Welles'in Kafka Yorumu

    dava, orson welles, kafka, nlp, cengiz eren.Ortson Welles Kafka  Dava

    Orson Welles'in çektiği ve kendisinin de avukatı oynadığı Dava filmi Kafka'nın aynı isimli kitabından uyarlanmıştır. Kafka'nın karamsarlığını ve zihninde yarattığı ortamı yaratmaya çalışmıştır Orson Welles.  Yurttaş Kane filminden sonra aforoz edildiği Hollywood'dan ayrılıp, bu filmi çekmeye çalışmış, parasız kaldığında küçük roller alarak film için para kazanmıştır.

    Bugünü özellikle Türkiye'de yaşanan davalarla da benzeştiği noktaların olduğunu seyrettiğinizde göreceksiniz. Başlangıçtaki kapı hikayesi ve Guard ve God arasındaki fonetik cinası önemli bulduğumu söylemeliyim.

     Joseph K.

    Joseph K. bir sabah suçlanır ve suçsuz olduğunu ispat etmeye çalışıri, çalışır, çalışır, çalışır.  Sonrasında kurtulmaya çalışır, destek arar, avukat arar ve direnci kırılır.  Karanlık içinde ve sıkıcı bir ortamda suç, adalet, yargıç, avukat ve de kadınlar bağlamında dava anlatılmaktadır. Suçlanmak ve sonrasında insanların kişinin suçlu olduğunu yüzünden anlaması,gibi noktalarla önemli mesajları da aktarmaktadır.

    Anthony Perkins

    Anthony Perkins'in önemli performanslarından biri olan Dava filminde Romy Schnieder, Elsa Martinelli, Akim Tamiroff gibi önemli isimler yer almaktadır, yönetmenliğini Orson Welles'in yaptığı filmde.

    Yurttaş Kane ve Dava

    Orson Welles bu filmi ile belki de Hollywood'u kendisini Yurttaş Kane filmi ile suçlamasına bir cevap olarak da çekmiş olabilir. Suçum neydi? ben de bilemedim mesajı, filmdeki mesaj ile aynıdır.

    Bugün yaşanan mantıksız durumları, rüyada yaşanan kabus içeriğinde aktaran bu filmle kavramak kolaylaşmaktadır. Sistem sizi her zaman sorgulayabilir ve suçlayabilir.

    Filmi seyredebilirsiniz.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

     

    .

     

     

  • Uyarılar, Bayram ve Trafik Kazaları

    Trafik Kazaları otobüs taksi

    Bayram ve Trafik Kazaları

    Bayram Geldi ve geçti. Aile içinde bayramlaşmalar, el öpmeler, küçük çocukların topladığı paralar, yenen dondurmalar. Birçok kişi hem tatil yerlerine ve hem de memleketlerine gitti. Ama bazıları hiç dönemeyecek ve bazıları da bayramı ve sonrasını hastanelerde geçirecek.


    Bayram ve Uyarılar

    Bayram öncesi o kadar çok uyarı yapıldı ki, “arabanızı dikkatli kullanın, trafik kurallarına uyun, yolların kralı olmaz, kuralı olur, trafik hayattır” ve benzeri sloganlar ortalıkta dolaştı, havalarda uçuştu. Bunlar herkesin zihnine bir şekilde yerleşti.

    Kaza İstatistikleri

    “Türkiye'de son 10 yılda idari olarak uzatılmasıyla birlikte 125 günü bulan Ramazan ve Kurban bayramları tatilllerinde toplam 29 bin 573 trafik kazası meydana geldi. Bu kazalarada 1457 kişi öldü, 61 bin 998 kişi de yaralandı. Verileri Emniyet Genel Müdürlüğü açıkladı.

    Bu uyarıcı bilgiler ve bu istatistik sonuçlarla yola çıkan insanlar ne düşünebilir ki? Trafik tehlikeli. Bu ise, Türkiye'de trafiğin tehlikeli olduğuna dair varolan inancı biraz daha güçlendirecektir. Güçlenen bu inanç, farkında olmadan korku yaratacak ve yola çıkacak kişiler tedirgin olarak kullandıkları arabalar yüzünden daha fazla yorulacaktır.

    Trafiğin Tehlikeli Olduğuna Dair İnançlar

    Aynı zamanda tehlikeli olduğunu düşündüğünüz trafik içinde çok kalmak ister misiniz? Tabii ki hayır. Uzun yollarda varolduğuna inanılan trafik kontrolları yüzünden uzun yolda kurallara uyarak araba kullanırken, kontrolun azaldığı şehire yakın çevre yollarında trafikte daha az kalmak için daha fazla sürat yapar hale gelecekler ve yorgunlukla da birleşince kaza ihtimali artacaktır.

    Yapılan uyarılar, yayınlanan kaza istatistikleri insanları gerçekten uyarmakta, sürücüler ve yolcular bir an önce gidecekleri yere ulaşıp, tehlikeli olduğuna inandıkları trafikten kurtulmaya çalışırken hayatlarını kaybedebileceklerdir.

    Halbuki araba ile seyahata gitmenin amacı, gülmek, eğlenmek, yakın akarabaları görmek ve tatil yaparak iyi hissetmektir. Ancak yapılan uyarılar bu durumu değiştirmekte sürücüler “bi'an önce” gidecekleri yere ulaşmaya çalışırken, hayatlarını kaybetmek, yaralanmak ve yakınlarının üzülmesine neden olacaklardır. Bilinmesi gereken "bi'an önce"  "bir anda" olan kazaya dönüşebilir.

    Terörün de, ölümün kutsanmasının da bu kazalar üzerinde etkisi olduğu bilinmelidir. Son dönemde artan kazalar ve intiharlar arasında terörün ve şehit haberlerinin de önemli bir etkisi olduğu düşünülmelidir.

    Gerçek gündem sitesinin haberine göre:

    Kazalar

    “Geçen cuma akşamından itibaren bayram tatilinde meydana gelen kazalarda toplam 64 kişi yaşamını yitirdi, 379 kişi yaralandı.

    DHA- Ramazan Bayramı'nın 3'üncü gününde meydana gelen kazalarda 6 kişi öldü, 30 kişi yaralandı. Böylece geçen cuma akşamından itibaren bayram tatilinde meydana gelen kazalarda toplam 64 kişi yaşamını yitirdi, 379 kişi yaralandı.

    DHA muhabirlerinin bildirdiği haberlere göre, bugün Ramazan Bayramı'nın son gününde, 9 kentte kaza meydana geldi. Bugün saat 16.00'ya kadar İzmir, Sakarya, Antalya, Kocaeli, Şanlıurfa, İstanbul, Adıyaman, Çorum ve Bursa'da meydana gelen kazalarda 6 kişi öldü, 38 kişi yaralandı.

    Bayram tatili sırasında gün gün kaza bilançosu ise şöyle: 23 Haziran Cuma: 1 ölü, 20 yaralı; 24 Haziran Cumartesi: 26 ölü, 128 yaralı; 25 Haziran Pazar: 15 ölü, 103 yaralı;  26 Haziran Pazartesi: 16 ölü, 90 yaralı.

    Kaynak: Bayram kazaları bilançosu: 64 ölü

    Keyifle Dönebilmek

    Henüz bayram tatili bir çok kişi için devam ettiğine göre, dönüşler hafta içinde de devam edeceğinden, kaza sayısı da artacaktır. Yola çıkacakların korku ve tedirginlikten uzak araba kullanmaları, her 100 km'de bir küçük su içmeleri, yoruldukları ve özellikle enselerinde ağırlık hissettiklerinde ilk mola yerinde 15-25 dakika arası ihtiyaç molası vermeleri, kazaları büyük ölçüde azaltacaktır. Tedirginliğiniz varsa, korkuyorsanız, lütfen trafiğe çıkmayın.

    Uyarılar zihnimizde korku yaratıyorsa, uyarıldığımız yönün tersine bir sonuç ortaya çıkar. Keyifli sürüşler diliyorum.

    Cengiz Eren

    28 Haziran 2017 Kozyatağı

    Hurriyet Haberi

    Uyarılar

    Annesi 4 yıl önce vefat eden Altan’ın cenazeye katılan babası İsmail Sabahattin Altan ise “Motoru kazadan birkaç gün önce almıştı. Sürati severdi. Bodrum’a giderken Erdek’te benim yanıma uğradı. Ona ‘Çok hızlı gitme, kendine de başkasına da zarar verirsin’ dedim. İçime doğdu herhalde. Çok hız yapardı çünkü” diye açıklamada bulundu.

     

     

  • Uyusun da büyüsün ninni

    Cengiz Eren uyusun da büyüsün ninniÇocuk Zihnine Aktarılanlar

    Zihnimize çocuk yaştan itibaren aktarılan bilgiler var. Bu bilgilerin hayatımızı ve hayatımıza giren insanların hayatını nasıl etkilediğinin hiç farkında olmuyoruz. Anne babanın çocuklara söyledikleri, anlatılan masallar, ninniler, okulda öğretilenler, öğretmen davranışları. Anne, baba ve öğretmenler, uslu, terbiyeli, söz dinleyen çocuklar isterler, rahatları için. Bu yazımızda bir kaç örnek ve bilgi var, bu konularla ilgili.


     Ninni

    Dandini Dandini Dastana

    Danalar girdi bostana

    Kov bostancı danayı

    Yemesin lahanayı

    Bu ninniyi biliyoruz ama üzerinde çok da düşünmüyoruz, çocukları uyuturken söylenen bir ninni bu. Bostana giren danaları var ve onları kovması gereken bir de bostancı var. Ya bostancı danayı kovmazsa, bize lahana kalmayacaktır. Ninni bu şekilde yapılması gerekenleri başkasından beklenmek sonucunu yaratabilir. Zaten hep başkalarından bir şeyler beklemiyor muyuz?

    Şu şekilde değiştirmek gerekebilir. Kov bostancı danayı yerine “Kovalım danaları”, “Yiyelim Lahanayı”. Böylece çocukların zihnine daha aktif sonuçlar yaratacak cümleler aktarılmış olur.

    7 Heceliler

    Ninninin (ilginç bir kelime oldu) her satırınıın 7 heceli olduğunu farkettiniz mi? Neden 7 hece?

    Daha dün annemizin

    Kollarında Yaşarken

    Çiçekli Bahçemizin

    Yollarında koşarken

    Şimdi okullu olduk

    Sınıfları doldurduk

    Sevinçliyiz hepimiz

    Yaşaşın okulumuz

    Bu satırlarında yedi heceli olduğunu farketmeniz sizi şaşırtmasın. Okul marşı da ninni benzeri bir yapıda. Anne kollarında yaşayan bir çocuk cümlesi, annenin evde oturduğunu anlatıyor. Aktarılan mesaj kadın annelik yapar. Çocukların zihnine aktarılan bu mesaj farkında olmadan hepsini etkileyecektir. Iğdır ilköğretim öğretmenlerden biri olan Pınar Kalgan'a şöyle bir not yazar, okuma yazmayı yeni öğrenen öğrenci. Kendi öğrencisi değildir. “Öretmenim Sen çok çok çok çok çok çok güzelsiniz Ben büyüyünce seni alacam Öretmenim sarışınsınız diye çok güzelsiniz.” İlkokul birinci sınıfa giden bir çocuk okuma yazmayı yeni öğrense de kadınlar için “alacam” kelimesini kullanabiliyor. Kadınların “alınabilir” olduğunu okuma yazmadan önce biliyor olması ilginç. Kimden öğrenmiş olabilir.

    Bunu yukardaki marştan mı?, annesinden mi? Babasından mı? Nereden öğrenmiş olabilir. Erkek çocuğuna “alacam” kelimesini ve duygusunu öğreten sistem daha sonra kadınlara şiddet gösterilmesi sonucunu da ortaya çıkarabilir. Öğretilmese bilmeyecekti.

    İkinci paragrafta ise okul, öğrenciden daha önemli görünüyor. İçinde bilgi, arkadaşlık ve gelecekle ilgili bir sonuç da görünmüyor.

    Şimdi okullu olduk,

    Bilgileri okuduk

    Arkadaş, öğrenciyiz

    Biliyoruz hepimiz

    Bu yüzden dinlediklerinizi, okuduklarınızı kendi istediğiniz şekilde değiştirebilirsiniz.Böyle bakıldığında dikkatli olmak gerektiği ve zihne aktarılan bilgilerin gelecekte hayatımızı etkileyeceğini bilmek gerekiyor.

    Yedi hece ise önemli. İnsanın zihninde kolaylıkla kalan bilgiler yedi heceli. Telefon numaraları 7 numaradan oluşmuş durumda. İnsanın başında 7 adet duyu organı girişi var. 2 göz, 2 kulak, 2 burun deliği , 1 ağız toplamı yedi ediyor. Yedi sayılı isimleri ve bilgileri kolaylıkla algıladığı için insanlar, daha kolay hatırlıyor.

    Lider İsimleri

    Liderlerin de yedi heceli olanları daha kolay hatırlanıyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın adı 7 heceli. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluve HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın isimleri de yedi heceden oluşuyor ve aklımızda kolaylıkla kalıyor. Sylvester Stallone, Arnold Schwanazagger, John Fitzgerald Kennedy ve daha bir çoğu. Sevdiğiniz şarkılara bakın çoğunun yedi heceli olduğunu farkedebilirsiniz. Bu yüzden halk edebiyatında maniler 7 hecelidir. Kolayca akılda kalacaktır.

    Görüldüğü gibi aktarılan bilgi içinde hiç farketmediğimiz bağlantılar olabilir. Bu bağlantıların farkında varmak ve fırsat ve seçeneklerimizi azaltan ve bizi paşifleştirenleri değiştirmek, kendimizi korumamızı sağlayacaktır. Buna bilgiye karşı tavır koymak diyebiliriz. Tabii karar sizin.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    Bu yazı Posta Gazetesi bölge eklerinde yayınlanmıştır, nlp bilgileri, nlp teknikleri ve nlp tavrını göstermekte ve NLP seminerlerinde aktarılan bilgilerden oluşmaktadır.

     

     

  • Yaşananlar Yaşatılanlar ve Stratejiler

    Yaşananlar, yaşatılanlar, stratejilerİyi ve Kötü Tecrübeler

    Hayatı yaşarken binlerce olay ve durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bazılarını iyi olarak, bazılarını ise kötü olarak hatırlıyoruz. İyi olayları ve iyi hissettiğimiz tecrübeleri önemsemezken, kötü tecrübeler için “bu benim başıma neden geldi”, “ben bunu haketmemiştim” diye düşünüyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz, sonra tekrar düşünüyoruz. Böylece kötü hissettiğimiz tecrübeler daha etkili şekilde kaydediliyor.


    Hatırlamak

    Bir iyi tecrübenizi, bir de kötü tecrübenizi hatırlayın? desem, hangisi daha hızlı hatırlanacaktır. Yaşadığımız olayların üzerinden zaman geçtikten sonra oluşan stratejileri, farkında olmadan kullanmaya başlıyoruz. Bu yapıyı farkedemediğimiz için daha girdiğimiz sarmal çevrimden çıkamıyor ve tekrar, tekrar yaşar hale geliyoruz.

    Önemli olan bu stratejilerin farkına varmak. Özellikle küçük yaşta yaşanan olaylar bu stratejilerin oluşmasında daha da etkili. Anlaşılması gereken ise, bir tecrübe yaşanıyor ve öğreniliyor ama etkisi o gün başlamıyor olabilir. Uzun yıllar geçtikten sonra bile etki etmeye başlayabilir. Çoğu insanın hayatında bir yakınını kaybedince, narkoz alınca, kaza geçirince ve benzeri büyük olaylarda değiştiğini ve farklılaştığını görüyoruz. Kazanılamayan bir üniversite ya da lise yerleştirme sınavı, işten atılma, kişinin isteği dışında boşanma da farkında olunmayan bir değişimi başlatabilir.

    Stratejiler ve Steve Jobs

    Bir örnek vermek gerekirse, gerçekten dünyayı değiştiren, iletişimi farklı hale getiren, oyunlarla ve uygulamalarla akıllı telefonu yeniden yapılandıran Steve Jobs. Hayatı boyunca hep çalışmış, ve çok önemli işler başarmış bu değerli kişi dünyayı değiştirirken, kendisini değiştirememiş. Bunun için çok çaba sarfettiği halde.

    Şirketini kurup büyüttüğü günlerde bir gün kapı çalar ve içeri bir kadın girer. “Ben senin annenim” der. Jobs o gün büyüdüğü aileye evlatlık verildiğini öğrenir. İstenmeyen olduğunu ilk farkedişidir.

    Daha sonra kurduğu firmadan da uzaklaştırılır. İkinci istenmeyen olmak olayı hayatını bir kez daha değiştirir. Şöyle der. “ Müşteri bizden Bir şey isteyemez, biz yapar ve istetiriz”. Bu önemli cümle istenmeyen çocukların kendileri için hiçbirşey isteyemediğini ama kendilerini hep istetmeye çalıştığını gösterir. Belki de annesi ve babasının ona dokunarak veremediği sevgiyi, ürettiği ürünlere kullanıcıları dokundurarak almaya çalışır, Steve Jobs. O kadar büyüktür, anne ve babasından alamadığı sevgi.

    Bu sebepten dolayı anne ve babalar kürtaj yaptırmak istedikleri, ama bir nedenden vazgeçtikleri çocuklarına hep, “iyi ki seni doğurmuşum” derler. Zira istenmediğini farkında olmadan da olsa öğrenen çocuk, yakınında bulunanlara onların istediklerinden fazlasını vermeye çalışarak kendisini istetmeye devam edecektir.

    Bu süreç özel hayatında da devam edecek sevdiği insanlar için kendisini yoracak ama kendisi için bir şey isteyemeyecektir. Ancak istenmediğini farkettiği durumlarda dünyası yıkılacak, kendisini istemeyen kişiyi yeniden istemesi için elinden gelen herşeyi yapacaktır ki, bu bağımlı beraberlikler yaşayan kişilerde görülmektedir.

    Mantıksız Stratejiler

    Farklı stratejiler farklı içeriklere bağlı olarak.

    Sürekli olarak kazanmaya çalışıp kaybetmeye devam ediyorsa, kaybetmemek için kazanmamak;

    Kendi istemediği halde yalnız bırakılmışsa, yalnız kalmamak için yalnız kalmak;

    Çok sevip bırakılmışsa ve bundan çok üzülmüşse, sevmemek için sevilmek,

    Küçük yaşlarda terkedilmişse (boşanmış aile çocukları), terkedilmemek için terkettirmek;

    Sürekli yaptıkları konusunda suçlanmışsa, suçlanmamak için kendisini sürekli suçlamak,

    gibi ve benzeri stratejiler hayatını farkında olmadan yönetiyor olabilir. Yaşanan olaylar bu anlamda düşündüğümüzden daha önemli. Atılan bir tokat, öğretmenin öğrenciyi sınıf önünde aşağılaması, anne baba kavgalarına şahit olmak, boşanan ailelerin çocukları, istemediği halde okulundan ayırma, başarının olması gerekenden fazla önemsenmesi, cinsel taciz ve benzeri binlerce durum kişinin yakın ve uzak gelecekteki hayatını etkileyecektir. Bunlardan kurtulmanın çok zor olmadığını da bilmek yararlı olur. Yaşadıklarınızın sonuçlarını öğrenmek için bana yazabilirsiniz.

    Umarım bu okuduğunuz yazıdaki olayları yaşamamışsınızdır. Varsa değişim zamanı gelmiş de geçiyor demektir.

    Facebook/cengiz.eren

    twitter/cengiz_eren

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

     

     

     

  • Yerim Seni NLP Köşe Yazısı

    Yerim Seni Posta Köşe Yazısı NLPÇocuklar

    Çocuklar en değerli varlıklarımız. Çocuklarla iletişim ise en önemli noktalardan bir tanesi. Çocuklarla beş duyu ile kurulan iletişimde yapılan hatalar onların geleceğini farkında olmadan etkileyecektir.

    Anneler, babalar, öğretmenler genellikle çocukların uslu ve terbiyeli olmasını isterler. İstedikleri şeylerden biri de söylediklerinin hemen yapılması, sözlerinin dinlenmesi. Daha doğrusu itaat.

    Kıyaslama

    Çocuklar arasında kıyaslama yapılması, başkalarının örnek gösterilmesi çocukların kendisi gibi olmasını engelleyebilir. “Bak Ali'ye/Ayşe'ye ne kadar söz dinliyor ve ne kadar çalışkan” cümlesinin bir çocuğa söylenmesi onun örneği veren kişi tarafından sevilmediğini düşündürecektir. Başarının çok önemsendiği, hatta kutsandığı toplumumuzda, okulda başarılı olan çok sayıda öğrencinin hayatı yaşarken çok önemli açmazlara düştüğünü görüyoruz. Başarı çok önemsenirken hayatı yaşamak ikinci plana itiliyor. Uzun yıllar sonra sahnelerde ve filmlerde gördüğümüz Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı yazı ile geçmişte yaşadığı hayatı reddetmesi gibi ilginç sonuçlara ulaşılıyor.

    Hırslı Olmayı Öğrenmek

    Bir görüşmecinin bana söylediği cümle çok ilginçti. Öğretmen bir anne çocuğunun başarılı olmasını istemektedir. Çocuğuna da bunu empoze etmeye çalışır. Anne başarılı ol, hırslı ol, yüksek notlar al gibi önermeleri sürekli olarak kullanır. Üçüncü sınıfa gelen çocuk bir gün annesine şu soruyu sorar. “Anne bana hırslı olmayı öğretebilir misin?”. Bu cümle bana oldukça ilginç gelmiş ve içimi acıtmıştı. Oyun yaşındaki bir çocuk için oyun bitiyor gibiydi.

    Yemek Yemek

    Küçük yaşlarda zorla yemek yedirilen çocukların ileriki yaşlarında zorla yedirildiğinden daha fazla yemek yiyecek yemek yemekte zorlanacaktır. Ya da yemek yedirirken kolaylık sağlasın diye çizgi film seyrettirilen çocuğun hem hayal gücünün sınırlanacağını, hem de çizgi filmlere bağımlı hale geleceğini söyleyebilmek mümkün.

    Söylenenler

    Yine çok küçük çocuklara “ay ne kadar tatlı”, “yerim seni”, "ısırırım", "içime sokarım" ve benzeri cümleleri söylemek onları korkutacaktır. Aslında sevgi ifade eden cümleleri çocuklar düz şekilde anlarlar. Biri “size yerim seni” dese siz savcılığa şikayet etseniz, söyleyen kişi hakkında dava açılabilir.

    Şartlardan dolayı çok küçük yaşlarda kreşe verilen, bakıcıya ya da aile büyüklerinin eline bırakılan çocuklarda da sevgi anlamında sorunların ortaya çıkması normal sayılmalıdır.

    Çocuklar Değerli

    Çocuklar en değerli varlıklarımız. Onlara sevgi vererek, birlikte gülerek, eğlenerek büyütülmesi çocukların ileride kendileri gibi olmasını ve kendi değerinin farkında olmalarını sağlayacak en önemli noktalardan biri.

    Bugün kişisel ya da toplumsal olarak yaşadığımız olaylara baktığımızda, bunların altında çocukluk ve sonrasında yaşanan tecrübeler olduğunu görebiliriz. Buna ait örnekleri gelecek yazılarda bulabilirsiniz.

    Çocukları korumak ve kendilerini korumasını öğretmek bu anlamda en önemli noktalardan birisi ve en önemlisi. Çocuklarınıza “hayır” kelimesini öğretmek, hem sizin ve hem de çocuğunuzun kendi hayatını korumasını sağlayacaktır. Size “hayır” dediklerinde kızmamanız da. Tabii her zaman ki karar sizin.

    Cengiz Eren

    http://www.erenlp.com

    NLP uzmanı ve Eğitmeni

    Not: Posta bölge eklerinde yazdığım yazılar ilk yılını doldurdu. Posta okuyucularına teşekkür ediyorum.

     

     

  • Yorumsuz

    NLP'nin Nur'o Linguistic Programming olarak kullanım örnekleri !!!

     Etkili Sözler Sitesi

    Kişisel gelişim konusuna bütün dünyada 7'den 77'ye herkesimden insan ilgi gösteriyor ve yararlanmaya çalışıyor. "Başarı teknolojileri bilimi" olan NLP'nin, İslâmiyet'in özüyle de çok ilginç benzerlikleri olduğu belirtilmektedir. Türkiye'deki kişisel gelişim uzmanlarından Oğuz SAYGIN bu konuda, "Her davranışın altında pozitif bir amaç vardır, diyor NLP. Anlatılmak istenen, kişinin davranışı olumsuz da olsa, amacının kendine göre pozitif olduğudur. O zaman şunu düşünüyoruz: 'Karşımızdaki insan hangi pozitif amaçla yaptı bu hareketi?.. İyi bir iletişim kurmak için böyle düşünmek lâzım. Bu İslâm'da hüsn-i zan etmek gibidir. NLP teknikleri ile bizim manevi inançlarımız arasında çok yakın bir ilişki var. Çünkü 1400 sene önce bize söylenen doğrularla Amerikalıların yıllarca uğraşarak buldukları doğrular arasında çok yakın bir benzerlik var. Hadis-i Şeriflerde yazan bütün güzellikleri, insanlar yıllarca uğraşarak sistemleştiriyor... Mesela NLP'nin 'başarısızlıklar yoktur, sadece sonuçlar vardır' ilkesi, umudun asla bitmemesidir. Bu teknik tanımlama da bizim dinimizde olan bir düşünce tarzıdır..." demektedir.http://www.etkilisozler.com/kisisel_gelisim/kisisel_g3.html

     Yeni Asya Sitesi

    Risâle-i Nur’u incelediğimizde bir yönüyle de muazzam bir NLP, yâni, rûh/duygu, zihin, zekâ, ferdî/bireysel gelişme teknikleri öğretisi olduğunu görürüz. Hemen her paragrafında psiko-fizyo-sosyal bir sır, ince bir hakikat, tâbiri caizse, NLP’lik bir prensip serpiştirilmiş olduğunu söylemek mübalâğa sayılmaz. Zîrâ, o, yalnız cüz’î/basit bir tahribâtı, küçük bir evi tâmir etmiyor. Bütün insanlığı ilgilendiren genel bir tahribâtı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir kaleyi tâmir ediyor. Yalnız özel bir kalbi ve has bir vicdânı düzeltmeye çalışmıyor. Bin seneden beri tedarik ile biriktirilen bozucu felsefik akım ve cereyanlarla dehşetli yaralanan insanlığa ait genel bir kalbi ve düşünceleri tamir ediyor. Herkesin ve özellikle inançlı halk tabakasının dayanak noktası İslâmî esaslar, düşünceler, hüküm ve ibâdetlerin kınlmasıyla, bozulmaya yüz tutan genel vicdânın geniş yaralarını Kur’ân’ın mu’cizeleriyle ve îmânın ilâçlarıyla tedâvi etmeye çalışıyor. http://www.yeniasya.com.tr/2003/03/29/yazarlar/alifersadoglu.htm

    Dehr2000 Sitesi

    Özet  olarak  NLP

     böyle  bir  yöntem .    NLP   ile   DUA  ve  ZİKR   hakkında    daha     geniş    bir     bilgiyi  ,

    Allah  nasip  ederse  gelecek  yazımızda  sunmaya  çalışacağım..... http://dehr2000.sitemynet.com/degisim.htm

     BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM
    1-HER SEYI YARATAN RABBININ ADIYLA OKU
    2-INSANI PIHTILASMIS KANDAN YARATTI
    3-OKU,SENIN RABBIN SONSUZ BIR KEREM SAHIBIDIR
    4-CUNKU O,KALEM ILE YAZIYI OGRETTI
    5-INSANA BILMEDIGI SEYLERI BILDIRDI
    6-AMA,KAFIR INSAN AZGINLIK EDER
    7-KENDISINI MUSTAGNI GORMEKLE
    8-EY INSANLAR,DONUSUNUZ SUPHESIZ RABBINIZEDIR...

    ALAK SURESI

    NLP(NORO LINGUISTIK PROGRAMLAMA):
    NORO:Zihinsel ve dusunsel yasamimizi nasil duzenledigimizle ilgilidir.
    LINGUISTIK:Dili nasil kullandigimiz ve dilin bizi nasil etkiledigi hakkindadir.
    PROGRAMLAMA:Tekrarlanan davranis dizilerini ve nasil amacli hareket ettigimizi aciklar.
    NLP baglantilarla ilgilidir,yani bizi diger kisilerle,dunyayla ve manevi boyutla iliskilendiren dusuncelerimiz,konusmalarimiz ve edimlerimizle ilgilidir.
    NLP,21. yuzyilin basari biliminin yeni teknolojisidir.NLP mukemmellik sanatidir.NLP bireyin isteklerini elde etmesine imkan veren bir dusunce,uygulama ve davranis tarzidir.NLP sonuclarla ilgilenir.NLP,sahip oldugu sistemler yardimiyla,istenilmeyen durumlardan arzu edilen durumlara yapilan yolculugu sonuclandirir.
    NLP bir pozitif dusunce sistemi,bir bilimdir.Bilimdir,cunku NLP'yi olusturan bir cok calisma,uzun suren arastirmalar sonunda ortaya konmustur.NLP bir sanattir cunku mukemmeli yakalamis,konusunda dahi insanlarin o sonuclara nasil vardigini modelleyen bir ustalik isidir.NLP teknolojidir cunku,istenilen sonuclari gerceklestirecek dusunceleri,sistemleri ve teknikleri vardir.
    NLP,herhangi bir insan bizim istedigimiz sonuclari uretmisse,o insani modelleyerek,nasil yaptigini kesfederek,ayni sekilde bizimde ayni sonuclari uretecegimizi,istedigimizi yapabilecegimizi gosteren mukemmel bir sistemdir.Dolayisiyla istedigimiz sonucu bir baskasi elde etmisse,biz de bu sonuca ulasmanin yolunu ogrenebiliriz.
    NLP'ye baslarken atacagimiz her adimin ALLAH rizasi icin oldugunu bunun bize neler kazandiracagini ve en onemlisi bir hedefimiz olmasi gerektigini bilmemiz gerekiyor.Her konuda oldugu gibi BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM ile atalarimizin bize miras biraktigi bu ilmi ogrenmeye baslayabiliriz..... http://paid24.web4lose.de/forum/viewtopic.php?t=1243

     Kişisel Başarı com Sitesi

    Üçüncü Bölüm: Son Ders

    Hastalıkların bile birer öğretmen, birer vaiz olduğu hayatta, hiçbir şeyin hiç kimsenin öğretmenliğini küçümsemeyin. Nietzche için hastalık, ruhun sporuydu. Stefan Zweigh için hastalığın ızdırabı bilgiçliğin kapısıydı. Said Nursi için hastalık, karanlık bir dönem değil, herşeyin daha iyi görülmesini sağlayan bir aydınlıktı. O’na göre hastalık bile insanın emrindeydi. Çünkü düşünceyi doğuruyor, fazlalıklardan arındırıyor, ufku berraklaştırıyor, hata ve günahlara karşı pişmanlığı harekete geçiriyordu.

    Browning’in dediği gibi nefsi ile savaşmayan adam değerli bir adam değildir. Insan en büyük zaferleri kendisi ile savaşa tutuştuğunda kazanabilir.

    Kalbinizle ve işinizle Allah’a dayanın. Bunun adı duadır. Büyük piyanist Pederewski, tükenmez enerjisini şöyle açıklamıştı:: “Duadan önce sadece çıraktım. Ben dua ile ustalaştım.” Demek işinizde bir duadır. Işinize verdiğiniz önem, onu en iyi şekilde yapmak için göstereceğiniz gayret ve temiz bir kalple Allah’tan neticeyi istemek duadır. Duasız bir adam olmayın. http://www.kisiselbasari.com/Articles.asp?action=Read&aid=711

    Başarı Yolu Sitesi

    Gençler için bir kaç kelamım olacak; Bir pergel gibi bir ayakları sabit (bizim geleneksel düşünme biçimimizde) bir ayakları ise sonuna kadar açık olmalıdır diyorum. Mevlana'yı, İmam-ı Rabbani'yi, Gazali'yi, Molla Sadra'yı, Said Nursi'yi bilmeden, okumadan onların anlam dünyasının köklerine inmeden Anthony Robbins'ten, NLP teknolojisinden, Reiki'den, yogadan medet ummak boşuna olacaktır. İslam düşüncesinin temel paradigmalarını, kendi kültürel kimliklerini tanımadan dışarıdan ithal bilgi ve uygulamalar hazımsızlık yapacaktır. Davranışçı psikoloji insanı bir etki-tepki mekanizması olarak algılar. Bu da benzer koşulların oluşturulması yoluyla her insanın davranışlarını kurgulanabileceği, standartlaştırılabileceği anlamına gelir ki bir başarı teknolojisi olarak kişisel gelişimdeki yerini almıştır. Yaradılış ve fıtrat açısından baktığımızda her şey gibi her insan da biriciktir, kendine özgüdür. Dolayısıyla bir insan için geçerli olan başarı ve gelişim prensipleri diğer bir insan için geçerli olmayabilir, hatta zarar verebilir. Bu nedenle "insani gelişim" her bir insana özgü ayrı bir modeli gerektirir. Ama ortak paydaları ihmal etmeden, fıtratın ortak dilini göz ardı etmeden. İşte bu yüzden kişisel gelişim kültüründen alacağımızı alarak bedeni ve ruhu gözeten, Dünya'ya ve Ahirete bakan, emeği ve kaderi yerli yerinde takdir eden bir “insani gelişim”e şiddetle ihtiyaç vardır. Bu konuda zihinsel mesai sarf edecek kanaat önderlerine olan ihtiyaç da orta yerdedir... http://www.basariyolu.com/tr/genel.asp?durum=acik&id=846

    Yeni Asya Sitesi

    Risale-i Nur’un, Kur’an, Hazret-i Peygamber (a.s.m.), Hazret-i Ali (r.a.) ve Gavs-ı Azam (k.s.) gibi sönmez ve söndürülemez güneşlerden aldığı enerji ile bu asırda Kur’an medeniyetini ihya edecek bir kaynak ve bu sağlam dayanaklarından dolayı sönmez ve söndürülemez olduğuna inanıyoruz. Külliyattan aldığımız enerji ile bu inancımızda en ufak bir şüphe taşımıyoruz. Buna inanmayanları itham hakkımız olduğunu da düşünmüyoruz. Ancak günümüz insanının ihtiyaçları doğrultusunda Mantık, Belagat, Usul ve Kelam gibi ilimlerin yanında pek çok fen ilimlerinin hazmedilmiş ve süt şeklinde asrın insanlarına sunulmuş olduğunu düşünüyoruz.

    Bu anlamda temel yaklaşımı modelleme olan NLP için Risale-i Nur engin bir hazine gibidir. Kullanılan hipnotik dil kalıpları Milton Ericson’u bile büyüleyecek mahiyettedir. Günümüz iletişim teorileri çerçevesinde istifade edildiğinde Risale-i Nur’un dili insanlığa ışık tutacak ve dünya iletişim dili olabilecek özellikler bulundurmaktadır. http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=06.08.2004&TextID=786

    Zoradam Sitesi

    Zihin-beden bütünlüğüne dayalı tıp anlayışının kullandığı metotlar içinde, kontrollü hayal kurma veya zihinde canlandırma, hipnoz, sinir dili programlaması (NLP), grup halinde sohbetle tedavi, davranış terapisi, algılamanın yeniden yapılandırılması, ferdî psikoterapi, stres yönetimi, aromaterapi, olumlu düşünce telkinleri, halka formunda gerçekleştirilen beden hareketleri, müzik ve sohbet meclisleri yer almaktadır. Bediüzzaman'ın Hastalar Risalesi; zihin-beden bütünlüğüne dayalı yardımcı iyileştirici teknikleri ihtiva eden, hem yan etkisi olmayan, hem de faydası kesin olan önemli bir eserdir.http://zoradam33.sitemynet.com/Dost/id8.htm

    Zihin-beden bütünlüğüne dayalı tıp anlayışının kullandığı metotlar içinde, kontrollü hayal kurma veya zihinde canlandırma, hipnoz, sinir dili programlaması (NLP), grup halinde sohbetle tedavi, davranış terapisi, algılamanın yeniden yapılandırılması, ferdî psikoterapi, stres yönetimi, aromaterapi, olumlu düşünce telkinleri, halka formunda gerçekleştirilen beden hareketleri, müzik ve sohbet meclisleri yer almaktadır. Bediüzzaman'ın Hastalar Risalesi; zihin-beden bütünlüğüne dayalı yardımcı iyileştirici teknikleri ihtiva eden, hem yan etkisi olmayan, hem de faydası kesin olan önemli bir eserdir. http://www.sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=377164a936&k=320&1491976947

    Zaman Gazetesi

    Çaresiz kal, özgüvenin artsın!

    Modern Robinson Crouse’lar ıssız bir adada değil, şehrin kalabalık meydanlarında parasız, kimliksiz, telefonsuz kalıyor! Geri dönmek ve kendilerini kanıtlamak için yalnızca birkaç saatleri var. Bir süreliğine bedenleri ve benlikleri dışında ne bir tanıdıkları ne de kendilerine ait malları var. Tek sermayeleri benlikleri. Bir anda her şeyinizi kaybettiğinizi düşünün; ne yaparsınız? Bu, Amerika’da bir yarışma programı formatı. NLP uzmanı Yahya Hamurcu da olumsuz şartlarda ayakta kalabilmeyi ve kendilerinin farkına varmaları için bu yarışma formatını bir eğitim olarak öğrencilerine uyguluyor. http://www.zaman.com.tr/?bl=turkuaz&alt=haberler&trh=20050220&hn=147404

    Hikmet net sitesi

    Bu yıkımın insanda meydana getirdiği boşluğu doldurmaya aday yeni bir meslek veya uzmanlık alanı ortaya çıktı: kişisel gelişim... İnsanlara hayatın her alanında rehberlik yapacak, onlara mutluluğun ve başarının sırlarını öğretecek bir meslek... Bu meslek; kişinin kendini tanımasını, hareketlerini ve alışkanlıklarını incelemesini, zihin ve hayalin nasıl çalıştığının anlaşılmasını konu edinen psikolojiye dayanmaktadır. Bundan dolayı bu alanda çalışanlar; psikanaliz, psikoterapi, pozitif düşünce, psiko-sibernetik ve sinir dili programı (NLP) gibi teknikleri kullanmaktadır. Mutluluğu ve başarıyı arayan insanlara, kendini geliştirmesi ve ilerletmesi halinde, arzu ettiklerine ulaşabilecekleri vaad edilmektedir. İddiaları şudur: "Hayatınız değişecek, asla aynı problemlerle uğraşmayacaksınız. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeter ki içinizdeki gücü açığa çıkarın. Pozisyonunuz ne olursa olsun, sahip olduğunuz becerileri geliştirmediğiniz ve yenilerini eklemediğiniz sürece istediğiniz ilerlemeyi sağlayamazsınız." Onlara göre iş hayatında tercih edilmeyi sağlayan ve önemi giderek artan beceriler ise şunlardır: Etkin problem çözme ve proje geliştirme, iletişim-arz ve ikna becerileri, zamanı verimli kullanma, strese karşı dayanıklı olma, kişisel motivasyon sağlama, birlikte çalıştığınız iş arkadaşlarınızla uyum sağlama, yaptığınız işlerde özgüven sahibi olma...

    Dünya bugün her şeyden fazla güzel ahlâklı insanlara muhtaç... Ahlâk, insanın davranışlarıyla alâkalı birtakım düsturları ihtiva eder. Sözle ve fiille kimseye eziyette bulunmama, kendine eziyet edenleri görmeme, görse de unutma, fenalıklara iyilikle muamelede bulunma, öfkesini, şiddetini gömebilme, aldatılsa dahi kimseyi aldatmama, sadakat ve istikametten ayrılmama, menfaatini başkalarının menfaatine feda etme, karşılığında bir menfaat beklemeden hayır işleme, insanlara tatlı dilli, güler yüzlü, hoşgörülü olma, hatasını yüzüne vurmama, ayıbını teşhir etmeme, hediyeleşme, selâmlaşma bu düsturlardan bazılarıdır. İnsanlar arası ilişkileri geliştiren ve toplum düzenini sağlayan bu prensiplere Hz. Muhammed (sas) kadar riayet eden ve insanlara güzel ahlâkı tavsiye eden ikinci bir insan gösterilemez. O'na (sas), insanları cennete taşıyan amellerin başında nelerin geldiği sorulduğunda, "Takva ve güzel ahlâktır." demiştir. "Bana en sevgili olanınız, ahlâkça en güzel olanınızdır.", "Müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur.", "Müminler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır.", "İyilik, güzel ahlâktır.", "Sevdiğiniz şeylerden sarf etmedikçe güzel ahlâka erişemezsiniz.", "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yaygınlaştırın.", "İnsan ibadet u taatla katedemediği mesafeleri ahlâk-ı hasene ile alır.", "Teraziye konulacak ilk şey, güzel ahlâktır." gibi insanı yücelten pırlanta sözler de Efendimiz (sas)'e aittir. O, ne karşısına dikilip "Âdil ol." diyene, ne arkasından cüppesini çekip eziyet edene, ne yüzüne toz toprak saçıp hakaret savurana, ne de zevcesine iftira edene gönül koymuştur. Hattâ hastalandıklarında gidip onları ziyaret etmiş, öldüklerinde cenazelerini teşyide bulunmuştur. İnsan-ı kâmil olmanın sırlı formülü budur. Bu ahlâka sahip olan bir kişi, neyi problem görür, kime öfkelenir, kimden korkar, kimler ona dost olmaz ve kimler onun yardımcısı olmaz ki? Neticede, batıl yolla hakka hizmet edilemeyeceği gibi, yapmacık davranışlarla da insanı yüceltemeyiz. Kişisel gelişim, kişiye başkalarını ezip geçme pahasına da olsa, menfaati gereği başarıya ulaşma, karşısındakine suni bir güler yüz ve sempati gösterebilme, olduğundan daha fazla güçlü görünme gibi olumsuz sonuçlara yol açabilmekle birlikte motivasyon sağlama, belli bir hedefe yönelme, ekip çalışması yapma, zamanı iyi kullanma ve plânlı çalışma gibi olumlu davranışlar kazandırabilmektedir. Ancak kişi iyi ahlâklı olmadıkça, ne halk katında ne Hak katında yücelebilecek, ne de toplumun problemlerini çözebilecektir. Bundan dolayı, önce insanlara iyi bir ahlâk eğitimi verilmeli, sonra gerekirse kişisel gelişim teknikleriyle kişilik desteklenmelidir. http://hikmet.net/a.page/a.53786.html

    Yeni Asya Sitesi

    YASEM eğitimlerine ilgi büyük

    Yeni Asya Sürekli Eğitim Merkezi (YASEM) tarafından düzenlenen eğitimler Ankara’da devam ediyor. “Dünya okulundan hayat dersleri devam ediyor” parolası ile Türkiye’nin değişik illerinde düzenlenen programlara Ankara’da da devam edildi.

    Eğitici Eğitimi, Hafıza Geliştirme, NLP Tanıtımı, Olumlu Düşünce İle Hayatını Yönlendirmek, Anlayarak Hızlı Okuma, Seminer Hazırlama ve Sunum Teknikleri başlıkları altında düzenlenen programlara Türkiye’nin farklı illerinden katılımlar oldu.

    İki gün süren programların ilk gününde Eğitici Eğitimi, Hafıza Geliştirme, Anlayarak Hızlı Okuma ve NLP Tanıtımı seminerleri düzenlendi. http://www.yeniasya.com.tr/2004/10/12/kultur/butun.htm

     Yeni Ümit Sitesi

    NLP (Neurro-Linguistic Programming) beyin dili programlaması‎ anlam‎ında kullanılan ve dünyada çok yayg‎ın olan bir ki‏şisel geli‏şim alan‎ıd‎ır. Ülkemizde son y‎ıllarda kurs, seminer ve sertifika programları‎yla yay‎ılan kiş‏isel geli‏şim faaliyetleri, esasen ِ önemli bir kalite arayışı‎‏‎n‎ın eseridir. Ancak ne yazı‎k ki Türk insanı‎, bir çok konuda olduğu gibi, “NLP” ve “Kişisel Geliş‏im” alanları‎nda da “bilgi mağduriyeti”ne uğramıştır..

    NLP (Neuro-Lenguistie Progra‎ming), “Sinir Dili Programlaması” anlam‎ındadı‎r. Richard Bandler ile John Grinder tarafindan psikoterapi ile retorik alanlar‎ının ilkelerinden yararlanarak geliştirilen bu yِöntem, Batı’da genellikle psikoterapi, psikoloji, antropoloji vb. alan uzmanları‎nın kontrolünde geli‏şmi‏ştir.

    Bunun yanında NLP kitaplar‎ında, dinî muhtevadan bahsedilmeden ve dinî bir referans verilmeden “duanın gücü” veya “inancı‎n sağlığa yararları” (Peale, 1998) gibi konularda tavsiyeler yer almaktad‎ır. Buralarda da genellikle herhangi sahih bir inançtan ve bu inanca bağlı duadan söz edilmediği söylemeye herhalde gerek yoktur. Aslı‎nda NLP, Kiş‏isel Gelişim alan‎ını‎n sadece bir bölümünü oluş‏turmaktad‎ır. Ki‏şisel Gelişim, toplant‎ı sanatından, sağlıklı ya‏şamaya, beslenmeden, ders çalışmaya, mutlu olmadan, zaman‎ kullanmaya kadar birçok konuyu kapsamaktad‎ır.

    Türkçe’de bu alanda yazı‎lmış olan Ki‏şisel Geli‏şim, Motivasyon, Ruhsal Gelişim, NLP gibi kitapların yerli versiyonlarında yazar, önceden nası‎l baş‏arısı‎z ve yeteneksiz olduğunu ve bu kitaplar sayesinde mutluluğu nası‎l yakaladığını anlatırken, seminerlerine kat‎ılan dinleyicilerin görüş-lerinden de al‎ıntı‎lar yapar. Bu tür eserlerde “Kentucky Fried Chicken efsanesi” ve Sanders’in hikâ- yesi ile, Abraham Lincoln’ün hayat hikâyesi gibi hikayeler ibret nazarlar‎ına sunulur. Kiş‏isel gelişim kitaplarında hemen her uzman, kendine gِöre say‎ısal ve simgesel teoriler oluşturur: 7A kural‎ı, 5D Kural‎ı, 3 İlke Kuralı‎, 8 Yetenek Kural‎ı, Ustalığın 5 Anahtarı vb...
    Kaba bir genelleme ile, bu kitapların zararlı, hattâ faydasız olduğunu ve her açıdan bilimsel temellerden mahrum olduklarını iddia edecek değiliz. Fakat, her bir zararlı veya faydasız şeyde faydalar görmek mümkündür. Önemli olan, herhangi bir şey gibi, bu kitapların hey’et-i umumiyesidir. Ayrıca, bu kitaplarda yaşanmayan süreçlerin aynen aktarılması, bu süreçleri, kendileriyle alâkasız zeminlere aktarma, başka atmosfer ve şartların ortaya çıkardığı problemleri herkes için şahsîleştirme ve “millîleştirme” gibi tavırların doğru olmadığını söylemeliyiz. http://www.yeniumit.com.tr/konu.php?konu_id=26&yumit=bolum2

    Bu hususta bize düş‏en en önemli vazife, öncelikle insanımızı millî ve mânevî değerlerinden kaynaklanan ve tamamen kendi kültürümüze ait bulunan bilgilerle donatmaktır. Bu maksatla, temel İslâmî esaslar ekseninde, insanı‎mı‎za muhtaç olduğu ahlâkî ve manevî değerleri kazandı‎rmak büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde gerçekleş‏tirilecek kişisel gelişim çal‎‏ışmalar‎ında, Batı‎ kaynakl‎ı ve Uzakdoğu kِökenli yayınları‎n ş‏ablonlar‎ına itibar etmeden, her kültürün kendine özgü telâkkilerinin bulunduğu gerçeğinden de hareketle, bize has ve bize ait değerler üzerinde durulması bir zarurettir. Bu tür çal‎‏ışmaları‎ geliş‏tirmek ve bunlar‎ı, mant‎ığını‎ ve ‏şematik yapı‎sı‎nı‎ kendi gerçeklerinden alan bir alternatif arayış‎‏ olarak ortaya koymak, insan‎ımızın öz güven duygusunu da pekiş‏tirecektir.

    İnsanı zübde-i âlem olarak gören, hattâ âlemi, bir açıdan insanın kendi benliğini keşfetmesi adına değerlendiren anlayış bizdedir; insanın gerçek manevî anatomisi bizde çıkarılmıştır; onun gerçek mutluluğunun şaşırtmaz yolu bizde çizilmiş ve bu yol, asırlarca yüzbinler tarafından izlenen bir şehrah halini almıştır. Önümüzde kaç asra dayanan tecrübeler birikimi vardır. Öyleyse, evimizin temelindeki hazineyi binlerce kilometre uzakta aramak ve sonra da hazine adına kalp, sahte ve yanıltıcı, hem de çürümüş gömülere takılmak niye? http://www.yeniumit.com.tr/konu.php?konu_id=26&yumit=bolum3

    STV Haber Sitesi

    ÇÖL ASLANI, ÇİZGİ ROMAN KAHRAMANI OLDU
    Teksas, Tommiks, Mister No derken artık kitapçı raflarında Ömer Muhtar’ın çizgi romanına rastlıyoruz. “Çöl Aslanı”nın maceraları bundan böyle her ay yenilenerek yayınlanacak. Onu Malcolm X, Şeyh Şamil, Said Nursi gibi isimler takip edecek. Çizgi filmlere karşı hakimiyetini yitirse de çizgi romanların her dönemde müdavimi bulunur. Adem Özbay da bu düşünceden hareketle kahramanların da maceraların da ‘gerçek’ olduğu çizgi romanlar hazırlıyor. Özbay, projenin hem fikir babası hem de senaristi. Batman, Superman gibi çizgi romanlarda aslında var olmayan karakterlere yer verildiğini, çoğu çizgi film figürününse cinsiyetinin veya türünün belli olmadığını söyleyen Özbay, Barış Manço’nun deyimiyle ‘kısa boylu yurttaşlar’a doğru örnekler sunmanın peşinde. İşte bunun için çizgi roman serisi, Ömer Muhtar, Malcolm X, Aliya İzzetbegoviç, Said Nursi, Şeyh Şamil, Cevher Dudayev, Muhammed Ali, Yaser Arafat ve Ebulfeyz Elçibey’den oluşuyor. Serinin sonunda ise Adem Özbay’ın bir sürprizi var. “Ne de olsa çizgi roman fantezi işi.” diyen Özbay, son sayıda, serideki tüm karakterleri bir macera içinde toplayacak.

    Kahramanların maceraları, hayat hikâyeleri taranarak oluşturuldu ve diyaloglara varana kadar olayların neredeyse tamamı gerçek. Gerçeğe sadık kalma çabasında kaynak yetersizliği Özbay’ı zorlamış. Öyle ki, “Ömer Muhtar hakkındaki bilgileri İtalyan kaynaklarından, Libya’ya gidenlerin tuttuğu günlüklerden edindik.” diye konuşuyor. Bu bilgiler, pedagog rehberliğinde öyküleştirildi ve çocuk diline uyarlandı. İleride bu kahramanların boyama kitapları, çıkartmaları, oyuncakları olacak, bir sonraki aşamaysa belgesellerinin çekilmesi. Nihai amaç, elbette bu konu etrafında çizerinden prodüktörüne, pazarlamacısından yönetmenine bir sektörün oluşması. Gerekli altyapı kurulduktan sonra Özbay’ın gönlünde yatan, bu isimlerin ve son olarak da Hz. Peygamber’in hayatının uzun metrajlı filmlerde canlandırılması. Bunun için de çoğu kez sanıldığının aksine, her imkana sahip olunduğunu söylüyor. “Padişahlarımızdan tutun halk kahramanlarına, sahabelere kadar bizim kahramanlarımız, konularımız var. Sponsor bulunur, teknik imkan da var, sadece girişimcilik eksik.” http://www.stvhaber.net/index.php?khide=1&ghide=1&sec=16&hid=5203

    Moral Sitesi (Moral FM)

    Şu halde, meydan okuyamayız, güçsüzüz ve Yaratıcıya muhtacız. Evrenin Sahibine inanıp dayananlar, evrene meydan okuyabilirler. Donan suyun çelik boruyu patlatabilmesi; yumuşacık bitki köklerinin taşları delip geçebilmeleri kendi kudretlerinin eseri değildir.

    Biz insanlar, gaflete kapılıp Evrenin Sahibine meydan okursak, dünya sırtımıza bindirilecektir. Gerçek açıktır: Yaratıcı yaratmasa, gözlerimizi bile kırpamayız, bir damla suyu yutamayız. Gurur ve bencillik, aklımızı köreltmemelidir.
    Hayata sımsıkı, inançla ve ciddiyetle sarılmalıyız. Bir karınca nasıl ciddi yaşarsa hayatı, biz de hayata en az o kadar ciddi bakmalıyız. Evrenin Sahibinin çevirdiği çarkların içerisinde ilerliyoruz. Hayatta eğlenmeye yer var; ama, alaya ve küçümsemeye yer yoktur.

    http://www.moraldergisi.com/yazilar.php?s_id=20&id=mbozdag

    Asıl hedefimiz mutlu bir dünya yaratmak. Tanrı da böyle istiyor. Herkesi mutlu görmek istiyor. Onun için bizi yaratıyor. Onun için bir anlam veriyor. Bir bilgenin çok meşhur bir lafı vardır. 'Doğan her çocuk Tanrı'nın insanlardan hala umut kesmediğinin bir temsilcisidir.' der. Ben buna katılıyorum. ''Doğan herkes bu dünyaya çok şeyler getirecek.'' diye düşünüyorum. Dolayısıyla her yeni çocuk, her yeni umut, her değişim; umuda, mutluluğa, coşkuya ve bütünleşmeye doğru atılmış bir adımdır. Çok geniş bir perspektifte evrenselliğe atılmış bir adım. Ona küçük adımlarla, küçük değişimlerle gireceğiz. Kendimizi, başkalarını, yaşamı anlayarak, hayatı anlamlaştırarak. Onun için bir ilkemiz olmalı: Sürekli gelişmek ve sürekli geliştirmek.

    http://212.154.21.40/2000/06/18/dizi1/dizi1.htm

    İsmail Berk Yeni Asya com

    Kurumsal eğitim artmalı

    Mazeret, gerekçe, alışkanlıklar ve bürokrasinin buyruk gücü ile politikleşmeyen bir zeminde bu veriler dikkate alınmalı ve uygulanmalıdır. Bu anlamda endüstri mühendisliği, sistem danışmanlığı, işletme-organizasyon disiplini ve modern yönetim teknikleri, sürecin bir parçası ve tarafı olarak kurula dahil edilmelidir.

    KURUMSAL YAPILANMA EĞİTİMLERİ alınmalıdır.

    Stratejik yaklaşım

    Liderlik/kanaat öncülüğü

    Öğretişim

    Birey odaklılık için paylaşım

    İnsan hakları ve çevre

    İletişimin irşatta kullanılması

    Tebliğin dinamikleri ve empati

    Aile yapısına kurumsal din eğitimi

    Kurumlara yönelik moral seminerler düzenleme yaklaşımları

    NLP teknikleri ile din eğitimi

    TKY yaklaşımı

    EFQM modeli

    Yenilenme ihtiyacı

    21. yüzyılın vizyonu ve din ihtiyacı

    Dinin evrenselliği

    Demokratik ortamda din öğretimi

    Moral-motivasyon kaynakları oluştururken dinin etkisi

    Din hizmetleri ve kariyer planlaması

    Profesyonellik/uzmanlık ve dinî değerler uyumu

    Olumlu rekabet içinde uluslararası ilişkilerde dinin fonksiyonelliği

    Dinlerarası diyaloğun dünya barışı açısından etkisi

    Öğrenme iklimleri oluşturma

    Birey-aile ve değerler üçgeninde yaklaşım

    Birey-okul ikileminde yaklaşım

    Birey-sistem ikileminde yaklaşım

    Bireyin “BİR” kabul edilme yaklaşımı içinde dinin bireye sunulması

    Demokrasi, küresellik, sanayi toplumu ve ahlâkî normların farklılığı içinde dünya Müslümanlığı yaklaşımı

    Katılımcı, seçilmiş, kriterlere dayalı, yazılı ve açık çalışma yöntemlerine sahip dinî gönüllü grup ve STK ile kurumsal yapıların topluma sunum oluşturmaları

    Dinî ortamların demokratikleştirilmesi

    Dönemsel ve münavebeli görev ve sorumlulukların her düzey, grup ve kurumda yaşayan kültüre dönüştürülmesi.

    http://www.yeniasya.com.tr/2005/02/28/dizi/default.htm

    Konu ile www.erenlp.com sitesindeki ilgili yazılar için linkleri tıklayın :

     KİGEM   KİŞİSEL GELİŞİM MERKEZİ   TASAVVUF     HAFTALIK SIZINTI        SÜRÜ TARİKAT      GÜLEN      ANASAYFA

     

  • Zihinsel Detoks Kavramı ve Programı

    Zihinsel Detoks Semineri, NLP ve DeğişimNLP ile Zihinsel Detoks kavramı ve programı

     
    Copyrigth:Zihinsel Detoks adı ve  makalesi  tescil edilmiştir.  Herhangi  bir sitede, basılı veya görsel medyada izinsiz olarak kullanılamaz ve alıntılanamaz.NLP teknikleri ile Zihinsel Detoks'un size sağlayacağı yararlar ve değişim süreçlerini aktaran makale.

     

TOP