The Truman Show
- Son Güncelleme: Pazar, 03 Mart 2013 23:01
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 9627
Truman Show Filmi ve yorumu. Bilmediği bir durumun farkına varılması ve sonrası. değişim.
The Truman Show filmi önemli bir film. Belki önemini Peter Weir bile bilmiyor olabilir. Alacakaranlık dizisinden etkilenilerek senaryolaştırılan film, aslında hayatın bir çok içerikte sorgulanmasına da neden oluyor olabilir, farkında olunmasa da.
Yöneten, izleyen, oynayan ve bir de yaşadığı herşeyi gerçek sanan bir kişi var. True Man. Tek gerçek kendisi ve hissettikleri, geri kalan herkes ise yönetiliyor. Filmdeki oyuncular ise mükemmele yakın oynuyor. Gücü ve yönetmeyi temsil eden Ed Harris. Kendisi kurduğu stüdyonun tanrısı sanki. Herkes ona itaat ediyor. 30 yıl boyunca kurulan ve uzaydan bile görünebilen bir stüdyo ve binlerce figüran rollerini oynuyor. 24 saatlik yayın boyunca sürekli olarak reklamlar da yaşanan hayatın içinde yer alıyor ve ekranlardan aktarılıyor.
İstenmeyen çocuk olarak doğmuş Truman ise, yaşadığı hayatı günlerden birgün sorgulamaya başlıyor. Hayatı sorgulamaya başladığında ise çatışma da başlıyor, kendisi ile yöneten arasında.
Hergün tekrarlanan davranışlar Truman'ın dışarı çıkması ile hayat hareket kazanıyor. Benzer olayların tekrarlanması ise sorgulama başlangıcından sonra daha gözle görünür hale geliyor. Denizden korlutulan çocuğun ise fiji adalarına gitme hayali de sona eriyor. İnsan zihninin şekillendirebileceğini düşünenler, başarılı gibi görünseler de, sorgulama başlangıcından sonra, değişim süreçlerini engelleyemiyorlar.
Hayatının 24 saati izlenen ve bunun farkında olmayan Truman öldüğünü düşündüğü babası ile karşılaşmasından sonra başlayan aydınlanma süreci, bindiği teknenin bulut şekilleri ile boyalı bir duvara çarpması ile sona eriyor. Bu noktaya kadar gücünü sonuna kadar kullanan yönetici, Truman'a kendi cennetinde kalması için yalvarıyor. Ama kendi cennetinden bir kız için ayrılmaya karar verecektir.
Bir de seyredenler var. 24 saat yayını izleyen, yaşamayan ama bu yapay hayatı gözetleyen milyonlarca insan. Kendi duygularının farkında olmayan ama izledikleri kişinin hayatını yaşayan insanlar. Tıpkı dizi filmlerde bir karakteri kendisine seçip, yaşayamadığı duyguları dizide yaşayarak transa geçen binlerce insan gibi.
Senaryonun o anda üretildiği Truman Show filmi, gözleyen, izleyen ve kendisinin tanrısal gücü olduğuna inanan yönetici, ve kendisi için yaratılmış cennetinden ayrılan bir erkek.
Böyle bakıldığında daha sonra yaygınlaşan ve Biri Bizi gözetliyor showlarına esin kaynağı olan bir yapısı da var filmin. Bunların örneklerini televizyonlarırmızda gördük. Kameralarla izlenen yere girdikten 3 gün sora dışarıda yaşanan bir hayatın oldıuğunu unutan ve orada sonsuza kadar kalabilecek insanlar vardı. Oradan çıktıklarında hasarın ne kadar büyük olduğunu gördüler ve kayboldular.
Gerçeği, kendi gözünün önünde duran gerçeği sorgulamaya başladığında insan kolayca değişebiliyor. Ancak hayatı değil de kendisini sorgulamaya başlarsa bulunduğu yerde kalmaya devam edecektir. Ergenekon davasında içeride olanlar kendi gerçekliklerini bildikleri için çok sorun yaşamayacaklardır. Ancak dışarıda olanların zihninde hasar çok daha fazla olacaktır. İçeride olmayanların zihninde sınırlar oluşacaktır.
Filmi yeniden bu açılardan bakarak izlediğinzde kendi hayatınız hakkında da çok önemli sorgulamalar yapacağınıza ve değişim sürecinize katkılarda bulunacağına eminim. İzlemenizi tavsiye ederim,
{vimeo}51840314|400|300|1{/vimeo}