Signs, İşaretler veya Buddhaya Doğru

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Yönetmen Nigth Shyamalan'ın yönettiği film daha önceki filmleri ile benzerlikler taşıyor. Bu filmin çoğu sahneleri karanlıkta geçiyor, filmin yönetmeninin adını "Nigth"olmasından ve bunu hatırlatması için olsa gerek.

Kübrick'in 2001 Space Oddysey, Lucas'ın Star Wars filmlerinden sonra Signs filmi pek ilginç olmasa da incelenmeye değer, sanırım. Yönetmen burada bir başka uzay filmi yapma çabası içine girmiş görünüyor. Ama dikkatli olarak incelendiğinde çıkarılabilecek sonuçlar ne olacak bakalım?

Signs filmi işaretlerle başlıyor. Daha önce İngilterede İnsanların yaptığı konusunda tartışma olan işaretler, bu kez mısır tarlalarında görülmeye başlıyor. Ne anlama geldiği bilinmeyen bu işaretler giderek dünyanın her tarafındaki mısır tarlalarında görülmeye başlanıyor. Oyunun başrolündeki Mel Gibson mesleği bırakmış bir papaz rolünü oynuyor. Neden mesleği bıraktığını bilmiyoruz. Ama film ilerledikçe karısının bir trafik kazası geçirerek ölmesinden dolayı" karşı geldiği" için bıraktığını öğreniyoruz.

Filmde rol alan çocuk ise Altıncı his filminde olduğu gibi çok başarılı. Filmde insanın korku dolu hali, bilgi alma konusunda çok sınırlı ama doğal olmayan kanalları kullanması ve doğadan kopuşu aktarılmaya çalışılıyor. Böylece yaşanan olaylar sırasında çocuğun kitapçıdan aldığı uzaylılarla ilgili kitap alıyor ve bu kitap okunmaya başlanıyor. okunmaya başlanıyor. Bu filmdeki en önemli ama dikkat edilmeyen noktalardan biri. Uzaylıların geleceği anlaşılınca aile, diğer bütün insanlar gibi saklanmaya başlıyor ve sadece televizyon yolu ile bilgi alabiliyor. Kitap okunurken kendi evlerine benzer evi kitapta çizilmiş olarak görüyorlar ve devamında ise evin yanarak içindekilerin öldüğünü de kitaptan öğreniyorlar. Bu arada küçük kız ise sürekli olarak bardaklara su doldurmakta. Suyun neden önemsendiğini filmin sonunda anlıyoruz.

Uzaylılarla ilk karşılaşma Mel Gibson'un bir arkadaşının evinde gerçekleşiyor ve Mel Gibson kapının altından bakarken içerisini görmek istediği kullandığı bıçağı kullanarak sadece gördüğü eli kesiyor. Bu arada Mel Gibson'un karısını nasıl öldüğünü de öğreniyoruz. Bir kaza sonrası olarak verilen bu dramatik sahneden sonra, bir başkaldırı yaşadığını da görüyoruz. Oradan kaçarken eve geldikten sonra korunmak amacıyla bodrum katta karanlık saklanma sahneleri gerilim dolu olarak aktarılıyor. Bu arada bir Hintlinin "ben suya gidiyorum" dediğini ve arabasıyla uzaklaştığını görüyoruz. Evlerin pencerelerinin kapatılması, kapılarının çivilenmesi insanın doğadan kopmasını çok daha net olarak ifade ediyor ve görselleştiriyor.

Daha sonra yukarıya çıktıklarında ise bir uzaylı ile karşılaşıyorlar. Bu uzaylı Mel Gibson'un elini kestiği uzaylı. Bu sırada anlaşılıyor ki su uzaylılar üzerinde asit etkisi yaratıyor ve onlara uzaylılara en çok zarar ver nesne su. Kız çocuğunun neden su doldurduğu da anlaşılıyor. Bu uzaylı ile mücadele ediyorlar ve astımı olan çocuğun burnuna duman üflüyor ve bunu kurtarmak için mi yoksa zarar vermek için mi yapıyor? bunu öğrenemesek de uzaylının beyzbol sopası ile öldürülüşünü görüyoruz.

Uzaylılar gittikten sonra çocuğun kurtuluş sahnesi var ve daha sonraki sahnede de Mel Gibson'u rahip kıyafetleri içinde görüyoruz. Böylece karısının ölümü ile ortaya çıkan başkaldırının da yaşanan olaylar sonucunda ortadan kalktığını görüyoruz.

Artık yorumlara geçebiliriz. Buradaki yorumlar daha önceki yorumlarım gibi ilginç bulunur umarım ben bunları ilginç bulunmak adına yapmasam da. Nigth Shyamalan bir Hintli olduğu için Hint felsefesinin bütün öğelerini filmin içine aktarmış durumda. Ganj Nehri ve su Hint felsefesinde kutsal. Suyun insanları koruduğunu ve su kenarına giden Hintlinin hiç zarar görmediğini biliyoruz. Zira uzaylılar filmdeki tanımıyla sudan korkuyorlar ve sudan zarar görüyorlar. Bu sebepten su kenarına hiç gitmiyorlar.

Uzayla ilgili olarak çocuğun aldığı kitap içinde yazanların doğru çıkmadığını görüyoruz. Kitapta evin yanması, içindekilerin ölmesi yazıldığı halde sonuç böyle gerçekleşmiyor. Bu bence filmdeki en ilginç nokta. Zira Shyamalan yazılı din kitaplarına bu tavrı ile açıkça saldırıyor ve bu kitapların içinde yazılanların doğru olmadığını da iddia ediyor. Bunu o kadar güzel ve simgesel şekilde yapıyor ki, bu film dolayısı ile birçok ödül kazanıyor. Bunu yapmasının nedeni ise, kitaplı dinlerin yerine Hint felsefesinin koymaya ve bu felsefenin doğru olduğunu ispat etmeye çalışması. Buna sadece Türkiye'de değil, dünyanın hiçbir yerinde tepki gelmemesi daha da ilginç. Mel Gibson'un rahipliğe film sonunda dönmesi ise, yukarıdaki ifadelerini kapatmaya çalıştığını gösteriyor. Ancak başka bir seviyeden yaşanan gerçeklerin ve benzer şekilde mesajların Mel Gibson tarafından alınamadığını gösteriyor.

Burada çocuklara filmdeki çocuklarla aktarılan mesajda oldukça ilginç. Çocukların gerçeği farkında olmadan kavradıklarını anlatan Shyamalan onları da ve seyreden anne babaları da derin yapı mesajları ile etkilemeye çalışıyor. Bütün bu açılardan bakıldığında 200.000.000 dolardan daha fazla ciro yapan bu film, içinde Shyamalan'ın kendi kimlik seviyesinde varolan bilgileri çok dikkatli olarak yerleştirdiğini gösterirken insanların suya dolayısı ile Ganj nehrine daha doğrusu Hint felsefesine ve inançlarına yönelmemiz gerektiğini bize gösteriyor.

Son olarak filmin adı Signs yerine "Buddha'ya doğru" olmalıydı. Signs filmi çok sayıda virüsü beynimize farkında olmadan aktarmaya çalışmakta ve inançlarımız üzerinde değişim yapmamızı sağlamaya çalışmaktadır. Bu her seviyede ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini gösteren bir sonuçtur. Bu filmden sonra yogaya başlayan insanlarını sayısı veya Mataji gibi Hint gurularının müritlerinin sayısı artmısşa Shyamalan amacına ulaşmış demektir.

Cengiz Eren 17 Ocak 2002

http://www.erenlp.com

 

TOP