Lütfen Kampanyası Tribün Terörü Şike Futbolun son durumu

Futbol, şiddet, terör ve sloganlarYıl 2005.  Bu yıllardan önce Ali Taran Cem Uzan'a ait Telsim kampanyasının reklamlarını yapmakta. Sonra Rumeli Holding 40. yıl kutlamaları ve sonra da Cem Uzan'ın politikaya soyunması. Yapılan seçimlerde %7 civarında oy almış ve sonrasında hem politikadan ve hem de iş hayatından çekilmek zorunda kalmıştı. Sonrasında Cem Uzan'dan ayrılan Ali Taran TTF için Lütfen kampanyasına imza atmıştı. Yıl 2005 ve bu kampanyanın tehlikelerini Tempo dergisindeki röportajda belirtmiştim. Kampanyanın tehlikeli olduğunu ifade eden bir yazı yazmıştım. O yazıda  yazdığım bir cümle şöyleydi. ""Ortaya çıkacak sonuca bakmak gerekirse, iki sonuçtan her ikisi de kolaylıkla gerçekleşecektir. Amatör spor dallarına olan ilgi azalacak ve taraflı olunan durumlarda ise “tribün terörü” denen olaylar biraz daha  artacak ve insanların daha fazla zarar görmesi sağlanacaktır." Yıl 2011 ve hem futbolun ve hem de Fenerbahçe'nin düştüğü duruma bakın. 2005 yılında hazırlanan yazıyı ilginize ve bilginize sunuyorum.

 

“Taraflı olmak ya da tarafsız olmak bir hak, imtiyaz değil. Hepimiz buna göre seyredeceğiz, buna göre yöneteceğiz, buna göre yazacağız, buna göre konuşacağız. Yani kuralıyla oynayacağız. Spor hepimizin. Onunla oynamayalım. Lütfen”

 

Türkiye Futbol Federasyonu’nun “Lütfen” başlıklı kampanyasinin sözleri böyle. Yukarıdaki yazı incelendiğinde ortaya çıkacak sonuçlar ilginç olacaktır.  Öncelikle aktarılmak istenen mesajlara bakıldığında “Taraflı” ve tarafsız” olmaktan bahsedilmekte, bunun “bir imtiyaz degil bir hak” olduğu anlatılmaya çalışılmaktadır. Taraflı, tarafsız, hak ve imtiyaz arasındaki bağlantılar kurulmuştur ama belirsizlik çok fazladır. Zira “tribün terörü” denen şeyin taraflılarla tarafsızlar arasında olduğuna dair yanlış bir bağlantı kurulmuştur. Halbuki “tribün terörü” taraflılarla, taraflılar arasında olmaktadır. Birinci yanlışlığın bu olduğu söylenebilir.

 

Taraflı ve tarafsız olmanın hak olduğu ifade edildikten sonra “buna göre” kelimelerini içeren cümlelerle bağlantılar ve sınırlar konulmaya çalışılmaktadır.  Seyretmek, yönetmek, yazmak, konuşmak fiilleri ile kimlerin neler yapacağı da belirlenmektedir.  Belirsizlik bu cümleleri de etkilemektedir. Bir hak olduğuna göre taraflı mı? Tarafsız mı? seyredeceğiz, yöneteceğiz, yazacağız, konuşacağız, bu belirlenememektedir. Halbuki taraflı kişiler taraflı olarak seyrettikleri, yönettikleri, yazdıkları ve konuştukları için olaylar ortaya çıkmaktadır.  Bu da ikinci yanlışlıklıktır.

 

“Yanı kuralıyla oynayacağız “cümlesi ise tam bir fiyaskodur. Zira “yani” kelimesi anlatma yetersizliği olduğunda kullanılan bir kelimedir. Bunun arkasından “kuralıyla oynamak” kelimesi gelmekte ancak hangi kurallara göre –taraflılık mı? tarafsızlık mı?- olduğu da belirsiz kalmaktadır.  Bu kurallar “spor kuralları” olabileceği gibi “AB kurallarıyla”, “mafya kurallarıyla”, “devlet kurallarıyla” ve baska binlerce kuraldan biri ile olabilir. Bu belirsizlik de üçüncü yanlışlıktır.

 

“Spor hepimizin” cümlesi ile çok önemli bir mesaj aktarılmaya çalışılmakta ve böylece bu mesajın her sporu etkilemesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Halbuki “tribün terörü” denen olaylar sadece futbol maçlarında ve bu futbol kulüplerinin basketboldaki takımları yüzünden basketbola ve bazı diğer sporlara yaygınlaşmaktadır. Teniste, atletizmde, yüzmede, okçulukta, jimnastikte ve benzeri sporlarda tribün terörü olmamaktadır. Böylece Futbol federasyonu kendi alanı dışındaki sporları kavramaya çalışmakta ve belki de farkında olmadan  tribün terörünü yaygınlaştırmayı da sağlayacak bir mesajı da aktarmaktadır. Yanlışlıkların 4 ncüsü ise budur.

 

“Onunla oynamayalım” cümlesi ise hem negatif bir mesajı içermekte, ve hem de spor-oyun bağlantısından başka bir noktaya taşımaktadır. Buradaki “oynamayalım” oynamak fiilinden başka bir anlam taşımakta ve sporla oynanabileceğini de beynimize aktarmaktadır. Oynamak fiilinin manipüle etmek anlamını çağrıştıran bu cümle, sporun manipüle edilebilir olduğu mesajını verdiği için seyreden, yöneten, yazan, konuşan kişilere bu gücü vermektedir. Bu noktadan itibaren ifade edilen tarzda, her sporla daha fazla oynanmaya başlayacaktır. Bu da önemli ve beşinci bir yanlışlıktır.

 

“Lütfen” kelimesi ile bitirilen mesaj, bu kampanyaya ait sözel ifadelerde  ortaya çıkan yetersizlik duygusunu biraz daha vurgulamaktadır. Aynı şekilde mesajda içerik spor olmasına rağmen kampanya görselinde futbol topu büyük olarak verilmekte “lütfen” kelimesi ise iki heceye bölümüş olarak verilmektedir. “Lütfen” kelimesini ilave olarak güçsüzleştiren bu durum, bir müddet sonra futbol topunun lütfen kelimesi üzerinden geçmesini ve onu paramparça etmesi sonucunu ortaya çıkaracaktır.

 

Böylece pozitif amaçlarla organize edilmeye çalışılan bir kampanya ve mesajı “Trafik Canavarı olmayın” sloganının trafik kazalarını arttırması gibi, pozitif bir sonuç ortaya çıkarmayacaktır. Ortaya çıkacak sonuca bakmak gerekirse, iki sonuçtan her ikisi de kolaylıkla gerçekleşecektir. Amatör spor dallarına olan ilgi azalacak ve taraflı olunan durumlarda ise “tribün terörü” denen olaylar biraz daha  artacak ve insanların daha fazla zarar görmesi sağlanacaktır.

 

Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı bu kampanya sona erdirilmeli, sözel ve görsel bilgilerin aktarılması engellenmelidir. Bu kampanya doğru modelde türkçe kullanılarak organize edilebilir ve “istenen sonuç” ortaya çıkabilirdi. Ancak bundan önce kampanyanın hedeflerinin tayin edilmesi ve genel spor içeriklerini taşıyan mesajlar futbol ile sınırlandırılması gerekirdi.

 

Futbol veya takım tutmak insandan önemli hale geldiğinde, kişilerdeki boşluklar taraftarlıkla doldurulmaya başlayacak ve boşlukların büyüklüğüne göre, alınan sonuçlara göre tepkiler ortaya çıkacaktır. İnsanların özellikle kendilerinin kendilerindeki değerinde ve başarı içeriklerinde boşlukları kendi yaptıkları ile doldurulmaya başlandığında olayların çıkma nedeni de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu yapılabilir mi? bence evet ama kararı verecek olan kişinin kendisidir. Yapılacak kampanya ise bunu kolaylıkla farkettirecek görselleri ve cümleleri taşıması gerekirdi.

 

Cengiz Eren 2005

 

Yıl 2011. Türkiye'de futboldaki şiddet'in artması ile yeni bir kanun yapıldı. Bu kanunda şike yapmak ve teşvik primi vermenin suç olduğu yazılmıştı. Ancak başarı ve şampiyonluk çok önemsendiği için çok sayıda insan tutuklanarak cezaevine konuldu. UEFA haksız bir karar vererek Fenerbahçe'yi şampiyonlar liginden çıkardı. Bunu yapmasının tek nedeni "en güçlüyü ezdiğinizde diğerleri kuzu haline gelir" sonucunu bilmesi idi. Yeni başlayacak ligde cezalar çok büyük olmasına rağmen futboldaki terörün ve şiddetin arttığını göreceğiz, ne yazık ki. Bir kampanya ve zihinlere aktarılab bilgiler ve uzun vadeli sonuçları.