Gezi Parkı
- Son Güncelleme: Cumartesi, 22 Ağustos 2015 18:44
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4330
Ağaçlık çok bakımlı olmayan bir alandı Gezi Parkı. Ve bir gün bir sabah oradaki ağaçların kökünden sökülmeye başladığını öğrendik twitterdan. Sonra da bildiğiniz olaylar gelişti.
Ağaçları korumaya çalışan gençler, sonra da polisin sert müdahalesi. Sonra Gezi Parkı direnişi başladı. İçinde çok sayıda farklı grubun yer aldığı Gezi Parkı bayram yerine döndü. Doğa içinde yer almamış insanlarda dahil çok kişi gecelerini orada geçirmeye başladı. Her konuda olduğu gibi Taksim Dayanışması adı altında bir iletişim ve yönetim grubu oluşturuldu. Kimlerden oluşturulduğunu daha sonra Başbakan'la görüşmelerinden öğrenmiş olduk.
Sonrasında daha sert olaylar oldu ve Gezi Parkı boşaltıldı. Bu sırada daha önce farklı noktalarda bulunan insanlar Gezi Parkı eyleminin manyetik etkisine kapıldılar ve oraya çekilmeye başladılar. Yeni demokrası Harekti ile politik hayata girmek isteyen eski Tüsiad Başkanı Cem Boyner'in Çapulcu yazan fotoğrafını gördük. Sonra Ali Koç'un Divan Oteli'nin direnişciler yardımı dolayısı ile adını duyduk.
Halkı ekranlara kilitleyen dizilerin oyuncuları da birer birer Gezi Parkı'nda görüldü. Hatta aorada kalanlar bile olabilir. Herkes kendisine kazanç sağlayacak bir davranış içinde idi, hele sonunda kar varsa.
Gezi Parkı hareketi yeşil ve doğayı koruyan bir harejet olarak başlamışken bugün otoriteye karşı bir başkaldırı hareketini evrilmeye başladı, ilerleyen günlerde.
Otoritenin kararları almadan öncesinde kendilerinin dikkate alınmasını isteyen gençler ve karşısında baba otoritesi karşısında tam anlamı ile başkaldıramamış ama gizlice yapmak istediklerini yapan bir yapı altında yetişen Başbakan Erdoğan. Aslında bu gençleri en çok anlayabilecek kişi. Futbol oynamasını bile babasından gizleyerek İETT'deki futbol hayatına devam eden otorite ile sorununu gücü ele geçirdikten sonra devlet içinde otorite görülen noktaları birer birer geçmişte bırakmıştı.
Askerler, Anayasa Mahkemesi, MİT, Yargı ve benzeri çok sayıda geçmiş dönemdeki kuruluşun etkisi giderek azalmış, hatta darbeleri yapan ordunun Genel Kurmay Başkanı bile yargılanır olmuştu.
27 Mayıs 1960'da başlayan, 12 Mart 1971 ile devam eden, 12 Eylül 1980 ile devam eden toplumu pasifleştirme süreci Gezi Parkı eylemleri ile sona eriyor gibiydi. Bu dönemleri yaşamamış gençler harekete geçmiş ve ilk defa başka birşey olmuştu. Daha önceki gençlik hareketlerinde orta yaş grubu gençlik hareketlerini desteklemezken, Gezi Parkı direnişi bu kez orta yaş grubundan anneler ve babalardan önemli destek görüyorlardır.
Onlar gençliklerinde anne ve babaları tarafından engellenmiş ancak şimdi geçmişte yapamadıklarını gördüklerinde bunu destekler hale gelmişlerdi.
Bu nokta Türk gençlik hareketlerinde önemli bir noktadır ve sosyal medyanın ne kadar etkili bir araç olduğunu göstermesi açısından da dünyaya yayılacak bir hareketin başlangıcı olacağının ifade edilmesi gerekir.
Gençliğinde otoriteye karşı gelebilmiş bir Başbakan, sevilmeyi önemseyen bir kişi olarak kendisinin otorite haline dönüştürülmesine sinirlenmesi ve bu yüzden sert bir otorite haline dönüşmesi çok doğal. Bunu söylemlerinde görüyoruz. Bu şekilde sert bir söylemlerin ardında kendisine oy veren kütleyi de blok haline getiriyor. Biz olmazsak siz tehlikedesiniz mesajını güzel şekilde işliyor.
Böyle bakıldığında iki tarafta davranışlarında haklı görünüyor. Çok etkili olmayan CHP muhalefetinin boşluğunu dolduran Gezi Parkı hareketi Başbakanın söylemlerinde en önemli noktayı oluşturacak ve arasıra da diğer partilere söylemek istediklerini söyleyecektir.
Bir önemli nokta ise Gezi Parkı hareketinin gönüllüler hareketi olması ve ne yöne gideceğinin belirlenememesidir. Bu ise partilerin uzun dönemli seçim politikaları için bir tehlike sayılabilir.
Cengiz Eren
http://www.erenlp.com