Mustafa Kemal Atatürk Hakkında

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

İnternet'te dolaşan bir yazının Düşündürdükleri

Mailime gelen yazı aşağıdaki gibi başlıyordu. İlk okunduğunda etkili gibi görünen bir mesaj zinciri var, dikkatli okunduğunda ise ortaya hiç düşünülmedik sonuçlar çıkabiliyor. Mavi renkli olarak yazılanlar e-mail ile gelen mesajı ifade etmektedir.  Bütün bunları yaşayanın  kim olduğunu okuduğumuzda bilmiyoruz ama ilk bölümün sonunda bu kişinin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu öğreniyoruz. Yazının ilk kısmı şu şekilde:

 

7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.
10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.
17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı, kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.
30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.
37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.
37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı.
38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı
Sonra ne mi oldu?
42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu!

İÇİMİZDEN BİRİ?!

Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.  

 

Yazının buraya kadar olan kısmı kişinin çektiği sıkıntılar sonunda Atatürk olduğuna dair bir izlenim veriyor. Böylece çekilen acılar sonucunda bu sonucun elde ettiği varsayılarak okuyan kişilerin çektiği ve çekeceği acılar normalleştirilmeye çalışılıyor.  Ayrıca bu şekilde acı veya sıkıntı çekmeyen kişilerin ise başarılı olamayacakları yolundaki mesaj derinden verildiği için bu yazıyı okuyan kişilerde kolaylıkla acı çekme süreçlerini başlatabilir.

 

Bir nokta daha var ki, çok dikkatli olarak incelenmeye değer. Atatürk bu kadar acı çekmiş, hapse düşmüş ve idam cezası almış ve sonrasında Cumhurbaşkanı olmuştur. Hayatı normal şekilde geçen kişilerin böyle şeyler yaşaması mümkün değildir. Hapse düşmeyen idam cezası almayan kişilerin başarılı olabilmesi, bu yazıya göre kolay değildir. Hele "Büyük Adam" olması hiç değildir. AB’ye giriş sürecinde idam cezası da kaldırılmıştır. Sürekli olarak sıkıntı yaşayan ve idam cezası alan kişi cumhurbaşkanı olabiliyorsa, şu anda Türkiye Cumhuriyeti sınırları için içinde idam cezası geçerli olan bir tek kişi vardır ve İmralı Cezaevinde yatan 30.000 kişinin ölümüne sebep olan terörist APO’dur. Bu yazıyı kim yazmışsa farkında olmadan veya farkında olarak Apo’nun cumhurbaşkanı olabileceğine dair bir mesaj da vermektedir, derin yapı mesajı olarak. Yazdıklarının nereye gideceğini düşünmeyenler ve düşünmeden yazanlar için iyi bir örnek sayılabilir. Bunu yazan kişinin  kim olduğu öğrenilebilir ve aldığı eğitim incelenirse, Mustafa Kemal'i hiç sevmeyen “Said’i Nursi” ile bağlantısı ortaya çıkabilir.

Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama Atatürk’ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?
Başarınızın önündeki engel ne?
Paranız mı yok?
Atatürk’ün de yoktu!
Sağlığınız mı bozuk?
Atatürk’ün de bozuktu!
Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var?
Atatürk’ün de vardı!
Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu?
Atatürk’ü de vurdular!
Aileniz çok zengin değil miydi?
Atatürk’ünki de değildi!
Amirleriniz hakkınızı mı yiyor?
Atatürk’ünkini de yemişlerdi!
Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor? Atatürk’ün de başına gelmişti!
Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz?
Atatürk de olmuştu!
Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz?
Atatürk’ün de başına gelmişti!

Gündelik hayatta karşılaştığımız küçük ya da büyük kişisel sorunlar büyük başarıların önünde engel değildir.

Yukarıdaki cümlelerde anlatılanlar ise bizi çok daha farklı bir noktaya götürüyor. Her soruya Atatürk’ün yaşadığı düşünülen cevaplar verilerek acı ve sıkıntıların başarıların önünde engel olmasının anlamsız olduğunu söylenmeye çalışılmaktadır. Ancak

Atatürk’ün de yoktu!

Atatürk’ün de bozuktu!

Atatürk’ün de vardı!

Atatürk’ün de vardı!

Atatürk’ü de vurdular!

Atatürk’ünki de değildi!

Atatürk’ünkini de yemişlerdi!

Atatürk’ün de başına gelmişti!

Atatürk de olmuştu!

Atatürk’ün de başına gelmişti!  

 

Yazılanlar bu şekilde okunduğunda bu mesajı yazan kim ise farkında olmadan Atatürk’ü aşağılamakta ve Atatürk hakkında tek olumlu cümle yazamamaktadır.  Halbuki Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisinin Mustafa Kemal’e verdiği soyadıdır. Bütün bunlar yaşanmışsa bile –ki ben yaşandığında inanmıyorum- Atatürk değil Mustafa Kemal yaşamıştır. Mustafa Kemal Atatürk adını aldıktan sonra zaten Büyük Kurtarıcı olarak ülkeyi sorunsuz olarak yönetmeye başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti en hızlı gelişme dönemini de bu süreçte yaşamıştır.

Yukarıda yazılanları baştan aşağıya incelersek, Atatürk öksüzdür, hocasından dayak yemiştir, not ortalamasını tutturamamıştır, hapis yatmıştır, sürgüne gönderilmiştir, önemsenmemiştir, doğduğu şehir düşmanların eline geçmiştir, görevden alınmıştır, parası yoktur,  tutuklanma kararı çıkarılmıştır, idam cezası almıştır. Öksüz olsanız, dayak yeseniz, not ortalamasını tutturamasanız, hapis yatsanız, sürgüne gönderilseniz, önemsenmeseniz, düşmanlar şehrinizi işgal etse, görevden alınsanız, parasız kalsanız, tutuklansanız, idam cezası alsanız, bile başarılı olabilirsiniz. Bunlardan birini yaşarsanız biraz hepsini yaşarsanız Cumhurbaşkanı olabilirsiniz mesajı çok da anlamlı bir mesaj olmamaktadır.

Bu sonuçları yaşayan ve idam cezası alan birinin hayatta kalması bile mucize olacak iken o birden cumhurbaşkanı olduğunu söylemek Mustafa Kemal’in yaptıklarını hiçe saymak olur. Yazan kişi bunu da fark edememektedir.

Biraz daha ileri giderek sorulan sorulara verilen cevaplar biraz daha dikkatli olarak incelenebilir.

 

Paranız mı yok?
Atatürk’ün de yoktu! (Atatürk Parasızdır)
Sağlığınız mı bozuk?
Atatürk’ün de bozuktu! (Atatürk sağlığı bozuk bir insandır)
Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var?
Atatürk’ün de vardı! (Atatürk’ün çevresindekiler kötüdür)
Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu?
Atatürk’ü de vurdular! (Atatürk’ün arkadaşları da kötüdür)
Aileniz çok zengin değil miydi?
Atatürk’ünki de değildi! (Atatürk fakir bir aile çocuğudur)
Amirleriniz hakkınızı mı yiyor?
Atatürk’ünkini de yemişlerdi! (Atatürk’ün amirleri de kötüdür)
Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor? Atatürk’ün de başına gelmişti!  (Atatürk çevresi ile iyi iletişim kuramamaktadır)
Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz?
Atatürk de olmuştu! (Atatürk başarısız olabilir)
Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz?
Atatürk’ün de başına gelmişti!  (Atatürk idam edilmek istenmiştir.)

 

Bu cevaplar ise Mustafa Kemal’in Kurtuluş savaşı öncesi ve sonrasında çevresindeki kişiler ve arkadaşlarının kötü insanlar olduğunu ifade etmekte, Kurtuluş savaşında emeği geçen kişilere de saygısızlık yapılmaktadır. Mustafa Kemal’e kimlerin kötülük yaptığı ve yapmak istediği kişi isimleri ile söylenmediği için çevresindeki herkesin Mustafa Kemal Atatürk’e kötülük yapmak istediğini de düşünmekte ve Kurtuluş Savaşı kahramanları için de kötü düşünmemiz gerektiğini bize düşündürtmektedir.

Atatürk’ün yaşadığı ve yaptığı iyi şeyler hiç mi yoktur ve yazıda örnek olarak verilmemektedir.

 

Halbuki yaptıklarına bakıldığında:

 

Ordu Müfettişi Mustafa Kemal,

Erzurum Kongresi Başkanı Mustafa Kemal,

Sivas Kongresi Başkanı Mustafa Kemal

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal

İcra Vekilleri Başkanı Mustafa Kemal

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu Başkanı Mustafa Kemal

Başkumandan Mustafa Kemal

Halk Fırkası Başkanı Mustafa Kemal

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal

Mustafa Kemal Atatürk  

 

Yaptıklarından herhangi birisi yarım kalsa bunların hiçbiri elde edilemezdi. Yukarıda elektronik postama gelen mailin bana düşündürdükleri bunlar.

 

Belki de son olarak öğrenilmesi gereken temel nokta şu olsa gerek. Yukarıda verilen örnekler acı doludur ve acı ile acının tedavisi olmaz. Sezen Aksu da, Orhan Gencebay da acıyı acı ile tedavi etmektedirler ve bir sonuç ortaya çıkmamakta ve değişim gerçekleşmemektedir. Bu yazıyı yazan kim ise Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ile aynı arabesk noktada buluşmuşlardır. Acı çeken kişileri rahatlatanma rahatlattığı kadar pasifleştiren bu arabesk yazı modeli, acı çekmeyen insanları da acı çekmeye zorlamaktadır.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını da değersizleştirmeye çalışan bu ve benzeri yazıların farkında olmak ve  Türkçe’yi doğru modelde kullanma ve anlama gereği bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

 

Cengiz Eren Eylül 2006 This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

http://www.erenlp.com

 

Sayın İnci Özşendil'den gelen bilgiye göre mavi renklerle yazılan yazı Mümin Sekman  ( kigem ) tarafından yazılmıştır ve Abraham Lincoln'un yaşadıklarını gösteren yazıda Abraham Lincoln yerine Atatürk yazılması ile kopyalanmıştır. Abraham Lincoln ile ilgili yazının linki http://www.historyplace.com/lincoln/index.html adresindedir.