LUCESCU Türkiye'den Gitmelidir veya
- Son Güncelleme: Cumartesi, 08 Ağustos 2015 23:05
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 9345
Türk Halkından özür dilemelidir.
(Bu yazıdan 6 Ay Sonra Lucescu, Shaktar Donetsk takımına gitti.)
Beşiktaş Samsunspor maçı başladığında kimse böyle bir sonuç beklemiyordu. Beşiktaş Genel kurulu yapılmış Serdar Bilgili ve Ekibi tek liste ile girilen seçimi kazanmıştı. Maç başladığında ortada bir gerilim olduğu anlaşılmıştı. Daum tribünlerde, seyirciler, koltuklar üzerindeki karlar ile birlikteydi. Maçtan önce Fenerbahçe Rizespor maçı ile ilgili Lucescu’nun yorumları da Beşiktaş taraftarları üzerinde etki yapmıştı anlaşılan.
İnsan kaynakları açısından önemli olan bir durum yeniden ve tekrar görülmeye başlanmaktaydı. Gerginlik ve stresin kaynakların kullanılmasını nasıl engellediğini gösteren olaylar dizisi tam bu noktada başlıyordu.
Önce küfürler, sonra kartopları Beşiktaş’ı şampiyon yapan eski antrenörü Daum’a yönelmişti. Arkasından kartlar görülmeye başlandı. Önce sarı kartlar ve sonra ilk kırmızı kart cepten çıktı. Samsunspor iyi oynuyor ve bir de gol atıyordu. Sonra beraberlik sağlansa da Beşiktaşlı futbolcuların gerginliği devam ediyordu. Kartopları havalarda uçmaya başlamıştı ayrıca. İlk kırmızı karttan sonra , ikincisi, üçüncüsü de gösterilmişti. Beşiktaşlı futbolcular giderek daha fazla geriliyorlar ve rakiplerine arkadan ve sert hareketler yapıyorlardı.
Beşiktaş’ın şampiyonluğunu engellemek veya puan farkını azaltmak için ortaya atılan komplo teorilerine Beşiktaş antrenörü ve oyuncuları da dahil oluyorlar ve komplo teorisinin doğruluğunu ispatlamaya çalışıyorlardı. Maçlarda seyirci azalması ve maçları yayınlayan kanalın izlenmediği yolundaki bilgiler, bunun puan farkından kaynaklanan bir sonuç olduğunu futbol otoriteleri söylüyordu. Şampiyonlar ligindeki başarısız sonuçların, futbol maçları sırasında ölen oyuncuların, UEFA şampiyonu Galatasaray’ın düştüğü durum ise hiç gözönüne alınmıyordu. Yorumcuların “takım savaşmıyor”, “aiyi oynamadık ama üç puan almamız çok önemli” gibi cümleleri, başarı- nefret arasında kurulan yanlış bağlantılar futbolun artık futbol olmadığını, statların bir savaş alanına döndüğünü gösteriyordu.
Beşiktaşlı futbolcuların davranışları da komplo teorilerine uygun olarak devam ediyor, tekmeler rakibin “achille” tandonuna yönelirken kırmızı kartlar çıkmaya devam ediyordu. Sonra iki kırmızı kart gösterilince maç yarım kaldı. Durum 4-1 Samsunspor lehine idi yarım kaldığında.
Maç sonunda yapılan basın toplantısında Lucescu “ Bende istifa etmeyi düşünüyorum ve bu ülkeden ayrılmayı düşünüyorum” mesajı da ifade edilmişti. Maçtan daha çok bu cümle benim ilgimi çekmişti.
Beşiktaş takımında varolan huzursuzluk ilk yarının sonlarındaki maçlarda ve maç sonunda soyunma odasına giden tünellerde ortaya çıkmıştı, dikkatli bakmak gerekirse. Menajer ve futbolcular rakip takım soyunma odasının kapılarını bile tekmelemişlerdi. Bunlar son maçta ortaya çıkan sonuçların birer göstergesiydi. Burada farkedilmesi gereken en önemli nokta kamuoyuna aktarılan bilgilerin ne kadar önemli olduğudur.
Beşiktaş takımı puan farkının getirmesi gereken rahatlığa rağmen maça gergin çıkmışlar, Samsunspor’un gösterdiği direnç karşısında şaşırıp ve farkında olmadığı akıllarında varolan kötü tecrübeleri açığa çıkararak bu sonuca ulaşmıştır. İbrahim, Pancu ve İlhan Mansız’ın gördükleri kırmızı kartlarda kasıt unsuru vardır ve hukuksal tabiri ile bunlar “tammüden” işlenmiş suçlardır.
Beşiktaş taraftarları ise Lucescu’nun mesajları ile taşıdıkları gerginlikleri kırmızı kartlarla kontrol edemez hale gelmişler ve kartoplarını sahaya atmışlardır. O kadar uzaktan hakemi ve Lucescu’yu vurabilmek için hem güç ve hem de dikkat gereklidir. O kartopunu atan taraftarları tebrik etmek gerekiyor.
Futbol oyununda hakem oyunun kurallara uygun olarak oynanmasını kontrol eden karar verici rolündedir. Hakemlerin verdiği kararlar değiştirilmemektedir. Böyle bakıldığında hakem sahanın kralı veya imparatorudur. Daha da önemlisi otoriteyi temsil etmektedir. Otoriteye başka içeriklerde başkaldıramayan oyuncular, taraftarlar ve yöneticiler, futbol içeriğinde hakeme başkaldırmaya başlamakta, hakemi ve hakemin verdiği kararları eleştirmektedirler. Bunu yapmalarının nedeni çoğunlukla baba dahil herhangi bir otoriteye karşı göstermek zorunda oldukları göstermedikleri bu boşluğu maçlarda özellikle hakeme karşı göstererek doldurmaya çalıştıkları da ilave edilebilir.
Bu sonuç ise otoriteyi eleştirdiği halde kararların değiştirilmesi gibi bir sonucu ortaya çıkarmadığı için toplumsal açıdan takım tutan taraftarlar için bir yavaşlama-tepkisizlik sürecini de başlatmaktadır. Ancak bunun kadar önemlisi hakem içeriğinde otoriteyi eleştiren yöneticiler, kendileri de yönetici oldukları için kendilerinin de eleştirilebileceği mesajını topluma aktarmaktadırlar ve eleştirilmektedirler. Kendileri eleştirildiğinde kızmamaları gerektiği gayet açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Lucescu’ya gelince, bu kişi söylediği bir cümle ile bence çok önemli bir hata yapmıştır. Tercümelerden anlaşıldığına göre “istifa etmeyi ve bu ülkede kalıp kalmamayı düşünüyorum” diyen Lucescu istifa etmeli ve ülkesine dönmelidir. Eğer istifa etmezse Beşiktaş yönetimi tarafından ülkesine gönderilmelidir. FatihTerim’i Milan’dan “ İtalyan çocukları yalancıdır” mesajı aktaran reklamdan dolayı ülkesine gönderen Milan Yönetimi, Lucescu bu cümleyi o ülkede söylese idi, o anda paketlenip ülkesine gönderilmişti. Beşiktaş yönetimi Fatih Terimden çok daha büyük hata yaparak, ülkemiz Türkiye için böyle bir cümleyi söyleyen kişiyi takımda tutmamalıdır. Zira Türkiye Beşiktaş takımından da şampiyonluktan da daha önemlidir ve hepimizin varoluş nedenidir..
Son olarak küçük bir detayı aktarmak gerekirse, gol attıktan sonra formalarını çıkaran futbolcular, gölü takımları için değil kendileri için attıklarını ifade etmektedirler. “Golü atan takım değil, benim” mesajını farkında olmadan gol atan futbolcu aktarmaktadır.
Futbol bütün dünyada endüstri haline gelmiş, taraftarlar müşteri olarak algılanmaya başlamış onlara tüketebilecekleri ürünler sunularak para kazanma dönemi başlamıştır. Bir show endüstrisi olması gereken futbol, Türkiye’de başarı boşluklarını başka içeriklerde dolduramayan taraftarlar ve yöneticiler sayesinde bir gerilim jeneratörü haline dönüşmüş, sadece ter ve heyecan üretmesi gerekirken kan ve gözyaşı da üretir hale gelmiştir. Umarım bu son iki şey giderek azalır ve futbol olması gereken noktaya geri gei döner.
Not: Takım tutmadığımı yeniden ve bir defa daha ifade etmek zorundayım.
Cengiz Eren 26 Ocak 2004
İlgili Linkler (linkleri tıklayınız) FATİH TERİM TENİS TOPLARİ LÜTFEN KAMPaNYASI