Kendi Gezegenini Bilmek

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

2001 Space Odyssey 01Yaşam sonsuz bir şey, biz de onun sonsuz parçalarıyız. Ondaki her kavram sonsuzluğa açılıyor, bizden çok büyük ve kendi kanunlarına göre çalışıyor.

Bizler yaşama tabiiyiz ve onun kuralları ile hayata devam ediyoruz, başka türlüsü olmuyor. Arz taleple devam etmiyor.
Yaşam hem kolay, hem zor. Anlarsan çok kolay, basit şeylere dayanıyor. Kirpi hikayesi gibi...

Kirpiler birbirine yaslanıyorlar, dikenleri batınca uzaklaşıyorlar. Üşüyünce tekrar birbirlerine yaklaşıyorlar. Yaşam aslında bunun gibi birkaç tane basit kuralla yürüyor. Sen de onunla beraber akışın içinde, özgür ve gerçekçi yaşamaya devam ediyorsun.

Anlamazsan sonuçları farklı yerlere varıyor.

Hepimiz anladığımızı sanıyoruz, herkeste doğrular var ama parça parça, YETMİYOR.

Bu şuna benziyor.
Gemicilere, dünya yuvarlak dendi, "Burdan çıkarsak geri dönebilir miyiz ?" dediler. "Dönersiniz" cevabını aldılar ama bu yetmedi. Doğruydu, dünya yuvarlaktı, gidince geri dönebilirlerdi ancak yollarda başka şeylerle karşılaştılar, yöntem hatasından dolayı, kaldılar ve dönemediler.

Hayatın da , olmazsa olmazları, yöntemleri var. Buralarda şaşırıyorsun. Hayat hata affetmediği için bir anda her şeyi arapsaçına çevirebiliyorsun. Bu yüzden doğru hareketlerle, doğru yöntemlerle, doğru yaşayabilmek için kendimizi bilmek, eksik kalan parçaları tamamlamak, sınırlarımızı çizmek, fotoğrafımızı çekebilmek önemli hale geliyor.
Kendi yaşamımızda, uzatmadan, yanılmadan, takılmadan öz ve sade hareket etmek istiyorsak, sık aralıklarla dönüp dönüp kendimize bakmak, gözden geçirmek gerekiyor.

Çünkü, iyi yaşamak için, en çok kendimize ihtiyacımız var. Önce kendi gezegenini bileceksin. Bilmezsen, yanlış yöntemlerle, yanlış işler yapıyorsun ve yanlış sonuçlar alıyorsun. Önce kendimize yardım etmenin nasıl olacağını, hayata ve kendimize nasıl yaklaşmamız gerektiğini, bunun yöntemlerinin neler olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Bazen yöntemi buluncaya kadar konunun kendinden fazla yöntem arayışı ile vakit geçiyor.

Yazık ! Okadar ömrümüz yok ki bizim.

Bu kadar arayış olunca ister istemez o kadar da yanlış oluyor.

Doğruyu bulmak için önce yanlış yapıyorsun.

Yöntemin doğru olsa bile, en az bir kişiyle konuyu eleştirel tartışabilsek, ele alabilsek, bir beyin fırtınası yapsak o yöntemi belki daha kolay bulabileceğiz.

Gerektiğinde kendimizi eleştiriye açabilsek. Yakın çevremde hemen hemen hiç kimsenin eleştiri ekibi yok, seni dışarıdan bir gözle samimiyetle değerlendirecek, paylaşımına güveneceğin insan sayısı çok az.

Bunlar yapılmadığı için de paylaşımlar azalıyor, içimizdeki karanlık, yalnızlık ve negatifler artıyor.

Ben bu konuda birazcık şanslıyım sanırım. Bana ayna tutan kıymetli arkadaşlarım var hayatımda, bunlardan bir tanesi de -Cihat, O benim dostum- bilgisine, derinliğine, entelektüel birikimine, samimiyetine güvenir ayrıca eleştiri seviyesini ve kalitesini de beğenirim.

Kendi üzerimde çalışırken, iç mücadelemi sürdürürken, arayış ve yüzleşmelerime devam ederken, bana en yakın gezekende ki arkadaşlarımın benimle ilgili düşüncelerini hep alırım.

Her şeyi göze alıp, cesaretle kendimi , özümü artı ve eksileriyle değerlendiririm.

Mesela (Benim en belirgin özelliğim disiplinli olmak. Çalışkan ve üretkenim, bazen karşılıkları çalışmasa da paylaşımı seviyorum, paylaşımlar da uygun seçenekler öneriyor, bana sunulan uygun seçenekler üzerinde uygun tavırlar geliştirebiliyorum.

Sabır gösterip, uzun çalışmalar yapabiliyor, severek yaptığım bir işte istediğim sonuca ulaşabiliyor, kişisel kapasitemi ve kaynaklarımı mümkün olduğunca kullanabiliyorum.

Beklentilerim var, bu hem artı hem de eksi yazıyor bana. Çelişkilerimin uçlarına gidiyorum, devam etmek, bırakmamak , taa uca kadar gitmek gibi bir özelliğim var. Tekrar dönüp ortaya gelemiyorum, orada çok oyalanıyorum, zaman kaybediyorum. Tüm bunlar bende hayal kırıklığı yaratıyor.

Kararlarımı uygulamaya koymakta hala sıkıntılarım var. Yeterince hata yapıyorum, , bu da beni, yıpratıyor, yoruyor ve üzüyor. Fakat bu hatalar benim gelişmeme sebep oluyor. Yeterince hata yapmak yıpratıcı bir şey ama öyle olmadan da gelişme olmuyor.

Değişime ve gelişime yönelişlerim var ama burada da zaman zaman metod eksiklerim var. Böyle olunca da değişim ve gelişimde yeterince sonuç alamayabiliyorum.

Empati kurabiliyorum, yalnızlığı göze alabiliyorum. Konformist değilim, hayatımın hiçbir alanında birine sırtımı yaslayıp, yola devam edemiyorum. Yeter benim yaptıklarım, çalışmalarım deyip yaşayamıyorum. Bu, iş hayatımda da böyleydi. Sisteme yaslanıp, bir kişiye,nesneye tutunup suda yüzebilecekken bile, ben oraya illaki yüzerek ulaşmak istiyorum, tutunmadan, yaslanmadan, yüzerek, kendi çabamla.

Eleştiri ve tepkilerimi bir şeyin düzelmesini çok istiyorsam, çatışma yaşıyorsam ,yapıyorum.

Onlar anlıyorlar ya da anlamıyorlar.

Çoğunlukla herkes kendini haklı bulduğu ve kendi algısına göre yorumladığı için, maalesef eşzamanlı düzelmeler olmuyor. Bunun sonucunda da ben yıpranmamak ve hayal kırıklığı yaşamamak için geri çekiliyorum, ısrarcı olmuyorum.

Tüm bunlar olurken, kırılmalar, dökülmeler, yıpranmalar yaşamıyor muyum? Yaşıyorum. İki araba çarpışıyor, ikisi de hasar görüyor gibi...

Kendimle çarpışıyorum, hayatla çarpışıyorum, yıkımlarımla çarpışıyorum. )

Peki, bütün bunları artı ve eksilerimi biliyor olmam, yeterli insan olmaya çalışma gayretlerim bana ne kazanç sağlıyor ?

Hatalarımı görüyor olmam, doğruya dönüşmesi için bana fırsat tanıyor. kendimi takip etmenin, yaşamımı değerlendirmenin, kendime doğru yöntemlerle yaklaşmanın, sorunlarımı çözdüğünü ve yolumu açtığını işe yaradığını öğreniyorum.

Kendi sesimi dinleyerek, kendine inanıp, güvenerek, yaşamın kıymetli kısımlarının değerini vererek, yabancılaşmadan, küçük şeyleri dert etmeyerek, iyi hissederek, tabiatla, kendimle bütünleşerek, hayatla sörf yaparak, ritim tutarak yaşamayı öğreniyorum.

Kimse beni engelleyemiyor, kendi yarattığım ya da hayatın bana getirdiği olumsuzluklarla baş edebiliyorum, çıkış yolları bulabiliyorum. Hayat bana her türlü yardım ediyor, artılarımdan besleniyorum, en önemlisi de sonucu her ne olursa olsun, seçimlerim, algılarım, yaşama olan hevesimi, coşkumu ve hızımı kesmeye yetmiyor.

Bütün bunları anlamak, elli yılımı alsa da hayat çok geniş bir şey ve nasıl anlamlandırırsanız, öyle anlamlanıyor.

Yaşam nankör değil ve o aldığını geri veriyor.

O yüzden, ben de kapılarımı hep açık tutuyorum.

 

Firdevs ERSOY 19.10.2014 BODRUM