HDS Hayat Değişim Sınavı
- Son Güncelleme: Cumartesi, 22 Ağustos 2015 18:58
- KY tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3198
Hayat bizi hep sınıyor... Yaşam devam ederken hiç beklemediğimiz bir anda ölüm, kopmalar, ayrılıklar, acılarla karşı karşıya kalabiliyor, yaşamın tuzakları, handikapları ile yüzleştiğimizde çoğu kez hazırlıksız yakalanıyor ve hayatı olduğu gibi karşılayamıyoruz.
Sanki dışardan bir güç, dayanıklılığımızı ölçüyor, hazır olmadığımız, çalışmadığımız zor sınavları önümüze getirip, sabrımızı, iç yaşam gücü enerjimizin sınırlarını görmek, hayat rezervlerimizi adam akıllı koruyup koruyamadığımızı test etmek istiyor.
Hazırlıklı olmadığımız için "Hayatın Gerçekleri Sınavı"ndan da doğal olarak kötü puan alıyor ve sınıfta kalıyoruz.
Çünkü çoğumuz yaşam cahiliyiz.
Durum böyle olunca da çarpılıp kafanı vurduğun ve boşluk hissettiğin bir andan, tekrar yükselme anına geçişlerini çabuk yapamıyorsun, neler olup bittiğini anlamakta güçlük çekiyorsun, dayanamıyorsun ve yere çakılıp "dip" yapıyorsun.
Oysa, bunalımlı anında öncelikle duygusal ve ruhsal ilk yardımı kendinden alman gerekiyor, ya da yardım istediğinde etrafındaki insanların sana ulaşabilmeleri gerekiyor.
Yaşarken çatışmalar içerisinde, ölüm ve kayıplarla darbe alabileceğimizi, kendi yaşamımızın devrilebileceğini, bunun bizim dengelerimizi bozabileceğini , bu bozulan dengeleri kendimizin tamir edip, düzeltmemiz gerektiğini biliyor olmamız gerekiyor.
Kendi röntgenini çekebilmelisin, yere çakıldığında kendi kendine yardım edebilen ve yardım alabilen bir birey olabilmelisin.
İlk yardımı her zaman kendinden alabilecek duruma gelebilmek de kendi zihnindeki tanımları yeniden düzenlemek, kendine yeni bir depotaj yapmak, tanımları ve kodlamaları değiştirmekle işe başlamayı gerektiriyor.
Zihin bunu senden istiyor," ben kendimi yeniden düzenleyeceğim, bir daha gözden geçir" diyor.
Duru bir zihine sahip olabilmek için, klasörlerin bazılarının toz toprak içinde olduğunu, bunların silinmesi gerektiğini, daha basit ve şartlanmamış bir tavırla, daha sade daha makul, temiz bir zihinle bunların aşılabileceğini, böyle yaptığımızda yaşamın daha kolay ilerleyeceğini, çalışmalar yaparak kendimizi zenginleştirmemizi, bir insan olarak potansiyelimizin tümünü değerlendirmemizi, uygulamaya yönelik metodlar deneyerek insanın kendisini yeni bir çizgiye, yeni bir mecraya getirmesi istiyor.
İnsan, en bunalımlı olduğu anda buna fazlasıyla ihtiyaç hissediyor.
Böyle bir durumda sanırım insanın kendisine yapabileceği en büyük iyilik, en büyük şifa da olumsuz düşünce ve deneyimleri unutmaktan geçiyor.
Öncelikle zihni boşaltmak gerekiyor.
Zihin şişen, biriken bir şey, atıyoruz, dolduruyoruz, dönüp dönüp eskiye bakma merakımızdan kendimizi kurtaramıyoruz.
Oysa biriktirmemek, toplamamak, bir mıknatıs gibi çekmemek gerekiyor. Çocukluktan itibaren bir bağ kurarak birleşiyorlar, çoğalıyorlar ve hiç ummadığımız bir anda yaşadığımız kötü bir tecrübeyle de "pat" diye yüzeye çıkıyorlar ve bize "akıl tutulması "yaşatıyorlar. Sonra da kendi aklımızı kendimize kullanamaz hale geliyoruz.
İnsanın esas sorunu akıldan ve mantıktan geliyor, akıl birazda unutmayı gerektiriyor, alanları boşaltmak yer açmak gerekiyor. Zira beynimiz mantıksız çalışıyor ama biz mantıklı düşünüyoruz.
Bir arkadaşım " kafa silgisini" kulllanmak gerekiyor,diyor.
Doğru da nasıl başaracağız ?
Bazen olmuyor, olamıyor...
Lafı bulmuş ama altında nasıl bir çalışma yapılacağı konusunda onun da yeterli bir cevabı ve yöntemi yok. Söze gelince hepimizin söyleyecek bir kaç cümlesi oluyor, aslolan uygulamaya geçebilmek, zorluk burdan kaynaklanıyor. Olsun istiyoruz, onun arayışına giriyoruz,kendimize bir pusula bulma ihtiyacı hissediyoruz.
Çöküntü yaşadığımızda, deprem yaşadığımızda, depresyona girdiğimizde, yaşamla ilgili doğru dürüst bir bilgi rehberimiz olsun istiyoruz ama en ihtiyacımız olduğu anda bunu başaramıyoruz,
Herkes arayış içerisinde ve bu bütün bir dünyanın sorunu, insanlar zihnini boşaltmak, sakinleşmek, yenilenmek, yeniye yer açmak, kriz anları ile baş etmek için çaba sarfediyor ama genellikle rutin içerisinde buna pek ihtiyaç hissetmiyor, çalışmıyor, yapmıyor ya da bilmiyor.
Yaşamdan istediklerimizi değil, gereksinim duyduklarımızı alıyoruz., yaşam bizi gerçekte gereksinim duymadığımız şeylerden soyutluyor.
Marifet, karanlıktan geçmeden önce bilinci yeniden formatlamak konusunda, gölgelerini tanıyıp,karanlıktan kurtulmak için onları nasıl kucaklayacağını ve bütünleşeceğini bilmek, kendini sonsuz bir akışın içine bırakmak, mütevazi, dengelerini koruyan, kendini önemseyen, seven, hayatı basitten karmaşığa doğru alabilen, bir sorunla karşılaştığında içine doğru çekilmeyen, olumsuz hisleriniin yerine olumlu hislerini geçirmesini sağlayarak farklı perspektiften bakabilen. Avı çekmeden yaşabilmek....
Kendine yardım edebilen ve kendisine yardım edilmesini de kolaylaştıran insan olmak...
Hayatta bize düşen esas görevler bunlar.
Bunu gerçekleştrimekte yoğun bir çaba, özen ve emek istiyor.Ödevlerini zamanında yapmazsan, olumsuzluklarla karşılaşmadan bunları yapmazsan, kendi içsel dünyanı geliştirmezsen olmuyor, gitmiyor ve seni tüketiyor.
Bütün bunlardan da şöyle bir sonuç çıkıyor, arada bir de olsa kendimize bir iyilik yaparak, kişiliğimizin o minik ve bencil olan parçasını geride bırakmak, zamanında silebildiğimiz kadarını silmek, bunların senin handikapın olduğunu, olumluların karşıtı olduğunu bilmek, böyle bir krizin varolabileceğini kabullenmek gerekiyor.
Ancak o zaman olumsuz duygular yükselmiyor ve iç-dış dengelerini koruyabiliyorsun, yaşamın beraberinde getirdiği değişiklikleri ve zorlukları kabullenerek , tüm bu olumsuzluklara göğüs germeyi başarabiliyorsun.
Değilse, insan başına gelen şeyleri çok zor ayıklayabiliyor.
Ama öyle ya da böyle, zor zamanlar zihnimizi açıyor ve bilincimizi daha da güçlendiriyor. İnsan olmanın böyle de bir çelişkisi var.
Rahatsız olduğunda önce bir acı çekiyor, bunalımla karşılaşıyor ama onu aşıncaya kadar göstermiş olduğun çaba ve gayretle epey de bir gelişmiş de oluyorsun.
Ya puanlarını yükseltip, sınavdan geçiyorsun, ya da sınıfta kalıyorsun.
Sınavları geçmekse, çoğalmak, artmak, zenginleşmek,kendi ışığını bulmak gibi, mutlulukların en büyüğünü beraberinde getiriyor.
Ve bu da yeniden doğmak , gerçek mezuniyet gibi bir şey oluyor!
Kendinizi kutsanmış gibi hissediyorsunuz! O zaman diplomanızı alıyorsunuz, Kepler Havaya....
6.Ağustos 2013 Kuzguncuk-İSTANBUL Firdevs ERSOY