Yalnizlık Senfonisi

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 
  • Yalnızlık ve Martı“Yalnızlığın çaresini bulmuşlar”, diye haykırıyor radyodan dinlediğim sanatçı…

    Bestecinin yolu da belli ki,bir zamanlar yalnızlığın acısına düşmüş ve acının tam ortasından geçmiş, Yalnızlıkla çarpışıp, duygularını arındırıp,kendinde kalanlarla yazmış sözlerini.

    Ben de bildiğim kadarıyla ve severek eşlik ediyorum parçaya…

    Yalnızlık, uçsuz bucaksız bir boşluk hissi…

    Kendinle bir başına yaşamak…

    Modern dünyanın, büyük şehir hayatının ve teknolojinin ,kaçınılmaz yansıması ve insanlığa armağanı…

    “Yalnızlık” üzerine kurgulanmış, yazılmış çizilmiş ne çok şarkı var.

    Yapayalnızlık hali…

    Yalnızlık, kişiden kişiye değişen öznel bir deneyim ve evrensel bir duygu…

    Bütün kavramlar gibi, kavramların içinde bir kavram…

    Yalnızlık, kimine göre yaşama hizmet eden bir fonksiyon, kendi sesini sadece kendinin dinleyeceğin, olumlu bir dinginlik ve sessizlik hali,

    Kimine göre ise,ağır, yorucu,yaşamı zaman zaman engelleyen,rahatsız eden, sevgiyi kıran , soğuk, karanlık,ıssızlık hali ve olumsuz bir kavram.

    Biz insanlar, her şey de olduğu gibi yalnızlığı da fazlaca abartıp, olur olmaz anlamlar yüklüyoruz

    Yalnızlık kavramı, yaşamın kendi içerisinde ele alındığında öyle tek başına bir şey değil, yaşamla ilgili bir şey, bütün diğer kavramlar gibi, yalnızlığın karşısına da birden fazla kavram ve değer giriyor.

    Yani çelişkinin iki yönü de aynı anda var.

    Kalabalık ve yalnızlık…

    Kalabalıkların içerisindeyiz diyelim, sevgi, üretim, paylaşım ve anlam yoksa eğer, kalabalığın içinde olsak ne olacak ki, yalnızlığımız artıyor, büyüyor ve çoğalıyor, o kalabalık bizim yalnızlığımızı falan gidermiyor, canımızı yakıyor sadece.

    Yanımızda, etrafımızda insanlar var, bu insanlar bir cadı kazanı kaynatıyorlar, devamlı bir olumsuz tavır içindeler ve paylaşmasını bilmiyorlar, cehaletin çeşitli şekilleri ve renkleri ile karşımıza çıkıyorlarsa,

    Yalnızlığı, işte sen o zaman gör…

    Oysa, yalnızlık vardır ama aynı zaman da onun içerisinde üretim vardır, yalnızlığınızdan memnuniyet vardır.

    Bazı şeyleri üretmek için yalnız kalmamız gerekiyor, insanın kendi özgünlüğünü ortaya koyabilmesi için, kendi yalnızlığından onu üretmesi gerekiyor. Bir çok şey yalnız kaldığımız vakit oluşabiliyor. Mesela Pıcasso, üretim yaparak, yalnızlığı yaşıyordu. Yani, amaçlı bir yalnızlığı vardı .

     

    Yalnızlık kavramı yanıltıcı da biraz, yalnızlığı özgürlük sanıyoruz bazen ve tuzağına düşüyoruz.

    Sanı yanlışlıklarından dolayı ya da özgürlüğü doğru incelemediğimiz için, yalnızlıkla özgürlüğü karıştırıyor, tercihimizi yalnızlıktan yana kullanıyor ve yalnızlığa yardımcı oluyoruz.

    Diyelim ki yalnız ve özgür kaldık, her şey iletişimle çalıştığı için bu kez de, iletişimi kendimizle kurmaya başlıyoruz. Hayata ve kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülüğü yapıyoruz. Kendi yalnızlığımızı iyi yönettiğimizi sanırken, dışarı ile iletişimi kopardığımızda, kendi içimizdeki iletişimde sorunlar başlıyor.

    Halbuki, hayat dışa doğru bir şey.

    Hayat içe doğru değildir ki, hayat hep dışa doğrudur.

    İnsanın içindeki hayatta, dış ilişkileri ile içinde vardır.

    İçe dönüldüğünde ve insanlardan kendimizi soyutlayıp yaşam alanımıza sığındığımızda da yalnızlık sorun olarak karşımıza çıkıyor.

    Evimizde, kendi içimizde o kadar kalabalıklar yaşıyoruz ki ,işin içinden çıkamayıp, bir mahallenin birleşip de yapamayacağı şeyi, biz kendimize yapıyoruz.
    En korunaklı yer benim evim derken, en güvendiğimiz yerde, en güvensiz şekilde tükeniyoruz ve limanda gemiyi batırıyoruz.

    Bu da, demek oluyor ki,
    Yerinde kullanılmayan her şey zararlı, yerinde kullanılan her şey faydalı oluyor.

    Yalnızlığı da bu bakış açısı ile ele aldığımızda, yalnızlığın bir kısmı gerekli bile oluyor.

    İşte bu yüzden,yalnızlığın tanımını da doğru yapmak ve doğru nitelendirmek gerekiyor.

    Yalnızlık haline, beyin fırtınası yapıp, tozu toprağı kaldırarak, yaşamın içerisinde, hiç azımsamadan, karşıtları, tehditleri , sentezleri ve ilişkileri ile kendi gerçek değerini vererek ,yukarıdan, kuş bakışı bakmak gerekiyor.

    Ezber bozmak, kavramları yeniden yineleyip, sıralamak , kalıp halinde kavramsal ve soyut bakmamak, olayı örtmeden, yalnızlığın zararlı olduğu yönlerini görmezlikten gelmeden incelemek ve ayıklamak gerekiyor.

    Yani, eski gereksiz bilgilerin hepsini silmek gerekiyor…

    Hiç, sıfır…

    Sıfırdan başlamak gerekiyor.

    Hepsini eleştiriden geçirmek, hepsini temizlemek, budamak, yalnızlığı da takıntısız bir bakış açısı ile değerlendirmek gerekiyor.
    Zira, takıntı anlamamızı engelliyor, yaşamamızı engelliyor.

    Bunları, yaşamın akışı içerisine doğru oturtmak , yalnızlık duygusuna sebep olan şey her neyse ona odaklanmak, yaşantımızı yeniden gözden geçirmek, herkesin hayatının bir döneminde kendisini yalnız hissedebileceğini bilerek,samimi , içten ve güvenilir bulduğumuz insanlarla ilişkilerimizi devam ettirmek ,sanatla bütünleşmek, hobiler edinmek,rutinlerden uzaklaşarak yeni şeyler denemek, yeni hedefler belirlemek, duygu ve düşüncelerimizi değiştirmek için yenilenmek, yeni yaklaşımla her şeyin farklılaştığını görmek gerekiyor.

    Kısaca, şunu söylemek istiyorum,

    Yalnızlık, şarkılardaki, filmlerdeki gibi bir şey değil, öyle, çaresi bulunacak bir şey de değil, yaşamın diğer varlıklarından sadece bir tanesi.

    Her şeyi belirlemiyor, bu bir zincir, bu bir bütün, bu da bir kavram, diğer şeylerle bağları olan, yaşayan, kayan bir şey…

    Kötüye doğru da kayıyor, iyiye doğru da kayıyor.

    Yaşamın içerisinde sadece bir nüans, o kadar.

    Öyle abartılacak, kabartılacak bir şey değil…

    Ona , isim ve anlamları biz, biz de olan kadarıyla veriyoruz.

    Firdevs Baysal Ersoy 23.02.2013 İzmir

     

 

TOP