Tenis'ten, İş Dünyası'na, İzdüşümler...

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Merhaba! Adım Zühtü Sezer.

Mezunu olmaktan büyük gurur duyduğum Tarsus Amerikan Koleji'nde 1957-1963 yılları arasında okudum ve 1963 Mayıs'ında mezun oldum. Yaklaşık 50 yıldır tenis oynuyorum.

 

zuhtusezer

2 yıl önce iş hayatından emekli oldum. Son iki yıldır Türkiye Tenis Federasyonu'nun düzenlediği Türkiye Seniors Klasman Turnuvalarını oynuyorum. Hayatımda tenis şimdi çok önemli bir yer tutuyor. Daha önce iş hayatımda nasıl hedeflere doğru çalışıyordu isem, şimdi teniste kendim için tesbit ettiğim hedeflere ulaşmaya çalışıyorum. Tenis ile İş Dünyası arasında bana ilginç gelen bir çok benzerlık gördüm. Teniste öğrendiklerimi iş hayatımda da uyguladım. Bu yazımda bu izdüşümleri sizlerle paylaşmak istedim:

 

 

 

(1) "Tenis, rakibe karşı değil, top'a karşı oynanan bir oyundur."

 

Bir tenis maçında, aslında rakibiniz, karşınızdaki oyuncu değil, fakat oynadığınız "top"tur. Çünkü, özellikle açık havada oynarken, o sırada esen rüzgar, güneşin konumu, aldığı falso, yerden farklı bir şekilde sekmesi ile, tenis topu, raketinize doğru, beklediğinizden çok daha farklı bir şekilde gelecektir. Dolayısıyla, raketinizi sallarken, rakibe değil, sürekli topa bakmalısınız! (Basit bir kural gibi geliyor, değil mi? Halbuki birçok amatör oyuncu, vuruşunu tam yapacağı sırada, gözünü toptan ayırır ve rakibe bakar; bu da hata yapmasına neden olur.)

 

İş dünyasında da , "doğru noktaya" odaklanmak, çok önemli. Bir sorunu çözmeye çalışırken, acaba doğru noktaya mı odaklanıyorsunuz? Odaklanmanız gereken gerçekten "x" noktası mı? Biraz daha dikkatli düşünün. Belki de, aslında, "top"a odaklanmanız gerekiyor!

 

(2) "İnanmak, kazanmanın yarısıdır."

 

Her tenis maçına, kazanacağınıza inanarak çıkın ve maç boyunca da, bu inancınızı kaybetmeyin, hep ayakta tutun. Gerçekten, inanmak, kazanmanın yarısıdır. Normalde beni yenebilecek olan birçok rakibimi, ben kazanacağıma onlardan daha çok inandığım için, yendim.

 

İş hayatında da, karşılaştığınız sorunlara, kazanarak aşacağınıza inanarak yaklaşın. Tavrınızın, duruşunuzun, kazanma inancınızın başarıya ulaşmakta nasıl pozitif katkı yaptığını göreceksiniz.

 

(3) "Her maç, sıfır-sıfır berabere başlar."

 

Rakibiniz sizden çok daha üstün olabilir. Fakat unutmayın, her maç sıfır-sıfır berabere başlar. O gün rakibiniz formsuz olabilir, yorgun olabilir, isteksiz olabilir, sizin oyununuz ona ters gelebilir, siz o gün normal oyununuzun çok üstünde bir standartta oynayabilirsiniz ve maçı kazanabilirsiniz. Hiçbir maça "nasıl olsa yenileceğim" duygusuyla çıkmayın. Hiçbir maça "yenik" başlamayın; her maç sıfır-sıfır berabere başlar!

 

İş hayatınızda da hiçbir toplantıya, hiç bir iş görüşmesine, hiçbir pazarlığa "yenik" başlamayın ve yenik başlamadığınızı, karşı tarafa tavrınızla, özgüveninizle belli edin.

 

(4) "Son puan oynanmadan, maç bitmez."

 

Teniste, son puan oynanmadan maç bitmez. Maçın sonuna kadar konsantrasyonunuzu , inancınızı kaybetmeyin. Bu pozitif inançla ben 0-5 mağlup iken, geriden gelip bir çok maç kazandım. Aynı şekilde 5-0 öndesiniz diye de konsantrasyonunuzu kaybetmeyin. 5-0 öndeyken , nasıl maç kaybedersiniz , kolayca görürsünüz !

 

İş hayatınızda da toplantılarda, iş görüşmelerinde sonuna kadar konsantrasyonunuzu ve inancınızı kaybetmeyin. Böylece iş hayatında çok daha başarılı olursunuz.

 

(5) "Öncesine veya sonrasına kafayı takmadan, her puanı, tek-tek, müstakilen oynayın."

 

Teniste çok sık yapılan hata, bir önceki kötü oynadığınız bir puana kafayı takmak ve sürekli o hatayı düşünerek, o kötü puanın etkisiyle diğer puanları da kaybetmektir. Bu" takıntı", hakemin daha önce vermiş olduğu ve sizce hatalı olan bir karar ile veya başka bir olumsuz olay ile de bağlantılı olabilir. Öncesine veya sonrasına kafayı takmadan (öncesini ve sonrasını unutarak) her puanı tek tek, "müstakilen" oynayın. Sadece oynadığınız o puana konsantre olun. Bir puan kaybedersiniz, arkasından on puan kazanırsınız ve maçı alırsınız. Kaybettiğiniz puanlarınızın analizini maç bittikten sonra yapın.

 

İş hayatınızda da, yaptığınız bir hatanın konsantrasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Daha sonra, o hata üzerinde düşünüp, gerekli dersleri çıkarıp telafi yoluna gidersiniz. Fakat bu tür hatalar sizin ileri adımlarınızı olumsuz etkileyecek "takıntılara" dönüşmesin. Tabii ki, gerekli dersleri değerlendirin, fakat aynı zamanda rasyonel bir "silme" mekanizmanız da olsun.

 

(6) "Aşırı hırs, gözünüzü kapatır."

 

Rakibe karşı hırslanmışsınızdır. Filenin önünde tenis topu yükselir. O topa aşırı bir hırsla "gömeyim" dersiniz, bir de bakarsınız ki topu auta atmışsınızdır ya da topu ağa takmışsınızdır. (O vuruş sırasında gerçekten hırstan gözleriniz kapanır!)

 

İş dünyasında da "pozitif hırs" tabii ki çok önemlidir. Fakat, bu hırs'ın dozunu iyi ayarlayın; "kontrol edilebilir" bir hırs olsun. Hiçbir zaman kontrolünüzü kaybetmeyin. "Kontrolsuz hırs" sizin gözünüzü kapatır, sizi yanlışlara sürükler.

 

(7) "Never change a "winning game". Always change a "losing game".

 

O gün tenis sahasına çıktınız, maçınızı oynuyorsunuz ve kazanıyorsunuz, diyelim ki ilk seti kolayca kazandınız. Sakın oyun şeklinizi değiştirmeyin, ikinci seti de aynı şekilde oynayın ve maçı kazanın. " İkinci seti şöyle farklı bir şekilde oynayayım" derseniz maçı kaybedebilirsiniz.

 

Ama, ilk seti oynadınız, çok kötü bir şekilde yenildiniz. Niçin yenildiğinizi süratle analiz edip, nasıl farklı oynamalıyım diye düşünüp, ikinci seti farklı oynamanız gerekir. (İş dünyasında da, her oyuncunun dağarcığında, bir "B planı" bulundurmasında yarar vardır. "A planı" kötü gidiyorsa, hemen "B planı"nı uygulayın, maçı kaybetmeden!)

 

(8) "En iyi 2 single oyuncusu, en iyi double takımını oluşturamayabilir."

 

Teniste, çok iyi tekler tenisi oynayan, "en iyi" iki single oyuncusunu yanyana getirip bir double takımı oluşturduğunuzda, iyi bir double takımı ortaya çıkamayabilir. (Uluslararası milli takım maçlarında bu durum görülebiliyor. )

 

İş dünyasında da, takım oluştururken, bireysel olarak çok başarılı olan oyuncuların, takım oyunu için yatkın olup olmadıklarını iyi değerlendirin. Kim kimle uyum içinde takım oyunu oynayabilir? Hangi 1+1, toplam 2'den fazla değer yaratabilir, iyi değerlendirin. Her iyi "solocu", iyi bir "korocu" olamayabilir!

 

(9) "Esas kahraman, iyi "assist" yapandır."

 

Double tenisi'nde esas kahraman, çapraz/zor topu atarak, öndeki partnerine "kolay" topu hazırlayan oyuncudur.

İş hayatında, o smaç'ı vuranlar kadar, o smaç'ı hazırlayan, o "assist"i yapanların da öneminin farkında olun ve onların da ödüllendirilmesini sağlayın.

 

(10)"Hiç bir 10 Altın Kural'a tutsak olmayın."

 

Uzun yıllar önce tenis hocam bana "topa vururken yan dönmenin çok önemli olduğunu, hatta dönebildiğim kadar yan dönmem gerektiğini" öğretmişti.

 

Şimdiki oyuncular, yan dönmeden, "open stance" denilen vuruşla topa vuruyorlar ve çok daha iyi ve güçlü vuruyorlar.

Dünya değişiyor, teniste vuruş stilleri değişiyor, kurallar değişiyor.

 

Kuralları, prensipleri bilin, iyi değerlendirin, ama sonunda kendi sentezinizi yapın.

 

Hiç bir "10 Altın Kural"a, tutsak olmayın.

 

Hepinize sevgilerimle

 

Zühtü Sezer

 

TAC 1963