Yalın ama Mutlu Hayat

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Gök kuşağı, yalın ama mutlu hayat, firdevs ersoy, cengiz erenGelecek telaşı ile otomatiğe bağlanmış, basıp giderken hayatımızda bazı şeylerin doğru ve yolunda gitmediği, yanlış ve ters giden şeyler olduğu duygusuna kapılırız.

 

İçi boş, ruhsuz ve anlamsız gelmeye başlar yolculuk...

 

Böyle durumlarda hayat akışımızı "manuele"çevirip,hızımızı kesmek ihtiyacı duyarız.

 

Yolculuğu daha aheste, yavaş ve seyir haline programladığımızda, hayatımızdaki sıkıntıların, hoşnutsuzlukların çoğunun sebebinin, karışıklık ve daha çok şey elde etme,daha fazlasına sahip olma isteğimiz olduğunu fark ederiz.

 

Hep çoğalmak, büyümek, artmak isteği,

 

Sahip olduklarımızla yetinmemek,

 

Almaya doyamamak.,

 

Kıymetli ve değerli olanları, önemsizlerin insafına bırakmak gibi...,

 

Modern hayat, öylesine hızlandı ve baş döndürücü bir hale geldi ki her geçen gün kendimizi ve hayatımızı daha fazla kontrol etmek, konfor ve yaşam alanlarımızı yeniden düzenlemek, mutlu kalabilmek için önlemler almak, insan ilişkilerinden, yaşam biçimimize kadar pek çok tutum,alışkanlık ve davranış paradigmalarımızı yeniden gözden geçirmek ihtiyacı duyuyoruz.

 

Bizi yoran tüm ayrıntılardan kurtulup, karmaşık ve biçimsizlikten uzaklaşmak istiyoruz.

 

Gösterişten uzak, yalın ve sade bir hayata ulaşabilmek, değişmek için can atıyoruz.

 

Değişimi dışarıdan başlatmanın yetmediğini, içerisi ile dışarısının paralel gittiğini, iç iletişim kurarak beynimizi de yeniden programlamamız gerektiğini, içimizin dış dünyamızı, dış dünyamızın da içimizi yansıttığını bildiğimiz için yenilenmeye nereden başlayacağımızı kestirememenin şaşkınlığını yaşıyoruz.

 

Kısacası, zihnimizi nasıl sadeleştireceğimizi, sade ve mutlu bir hayata nasıl ulaşabileceğimizi sorgularken buluyoruz kendimizi.

 

Hayatımızdaki ilkleri, öncelikleri yeniden ölçüp biçip, tartıyoruz.

 

Yaşamı tüm boyutlarıyla kavrayabilmek,iç zenginliğe ulaşmak, neyin doğru ve önemli, neyin yanlış ve önemsiz olduğunu anlayabilmek, ne zor işmiş meğer, hayatın denklemini kurabilmek.

 

Önemsiz şeylerin arkasından koşup giderken, hayatımızı elimizden kaçırmak,

 

Delilik dozunda,kendimizi tutkularımızın akışına bırakmak. Alışveriş tutkusu, araba, ev...

 

Mal ve eşya edinmenin mutluluk getirmediğini,ne kadar eşya ve mal, o kadar özgürlükten ödün ve bedel olduğunu öğreniyoruz, ilerleyen yaşımızla birlikte.

 

Evimizde kullanmadığımız ya da az kullandığımız her şeyi elden çıkarmakla başlıyoruz sadeliğe, eşya sayısını ne kadar azaltırsak o kadar özgür, mekanımızda huzurlu ve dingin yaşadığımızı anlıyoruz.

 

Kıyafetlerimizin modaya uygun ve fazla olmasına değil, az ama çok amaçlı, fonksiyonel olmasına özen gösteriyoruz.Sadece dolapların içindeki fazlalıkları ayıklamanın,düzenlemenin bile ruhumuza ne kadar iyi geldiğini fark ediyoruz.

 

Kafka'nın "Huzur mu istiyorsun. Az insan az eşya." Sözünde olduğu gibi, eşya ve insanlarla uğraşırken kendi hayatımızı ne kadar çok daralttığımızı, insan ilişkilerinde farkında olmadan ne çok gereksiz şeye kafa yorduğumuzu fark ediyoruz.

 

Zamanımızı ve enerjimizi nasıl da boşa harcayıp, ziyan ettiğimizi...

 

Ben, kendi adıma, "en büyük bilgeliğin kendine ve hayatına sahip çıkmak olduğunu "geç olsa da öğrenmeye çalışan biri olarak, hayatıma girenlerle aramdaki ilişki, içerik düzeyi, inanç ve seçeneklerimi yeniden gözden geçirdim.

 

Her insanın saygıdeğer,özel,tek ve biricik olduğuna inansam da,farklılıklarından dolayı kabul gören, bir türlü ıskartaya çıkaramadığım ve bu güne kadar sadık kaldıklarımdan,

 

Hayal kırıklığı yaratan, kalbime acı verenlerden,

 

Kocaman kırgınlıklar oluşturarak bana zarar verenlerden,

 

Mizacı, huyu suyu bana uymayanlardan,

 

Sözleri kurşun gibi ağır olanlardan,

 

Yüreğimi yüreğine emanet edip de değerini bilmeyenlerden,

 

Sağı solu belli olmayanlardan,

 

Ölçüsü bozuk, tartısı yanlış olanlardan,

 

Mutluluğumu eksiltip, mutsuzluğumu derinleştirenlerden,

 

Ruh durumu bulutlu, tutarsız, iki yüzlü, kötümser,hakkaniyetsizlerden,

 

Sürekli yargılayıp, ahlak dersi verenlerden, herkesi kendine benzetmeye çalışanlardan uzak tutmaya çalışıyorum kendimi,

 

Tasımı tarağımı toplayıp, köşe bucak,dört nala kaçıyorum,

 

Az öz olanlara, gönlümün çektiklerine zamanımı ve enerjimi ayırıyorum artık.

 

Sadeleşmek, omuzlarımdaki yükleri azaltıyor, hafifletiyor beni.

 

Sözüm,

Sadelik akımına ,yeni trende kulak kabartanlara...

 

Daha mutlu ve etkili insan olmayı isteyip, "hızlı yaşamanın da ötesinde hayatın bir anlamı olmalı" diyenlere,

 

Hızınızı kesin, boşa alın vitesi

..

Geride kalmazsınız korkmayın...

 

Sadeleştirdikleriniz alır götürür sizi, ulaşmak istediğiniz yere...

 

Olduğundan daha çabuk...

 

Firdevs Ersoy

21. 10. 2012

 

TOP