Kendi Dünyamızı Yönetmek
- Son Güncelleme: Pazar, 16 Ekim 2011 16:54
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 14418
Yaşadığımız dünyayı her an kontrol edebiliriz kolayca ve zorlanmadan bizi sınırlayan değerlerden önyargılardan ve kötü tecrübelerle yapamadıklarımız yüzünden ortaya çıkmış inançlardan kurtularak. Neden yapmalıyız diye düşünmek yerine nasıl yapabiliriz sorusuna yaparak, merak ederek ve gayret ederek cevabı verilebilir. Eğer kendimizi hiçbir neden yokken kötü hissediyorsak, bunun tersi de doğru olmalı. Kendimizi hiçbir neden yokken iyi hissedebilmeliyiz.
O zaman elimizde vücudumuzda varolan araçlar neler ona bakmalıyız Duyularımız, beş duyumuz dünya ile iletişim kurmadaki tek aracımız. Beş duyumuza enerji olarak ulaşan bilgileri beynimize kaydediyor ve böylece dünyayı algılıyoruz. Ses enerjisi ile duyuyor, ışık enerjisi ile görüyor, kimyasal enerji veya moleküler hareketle tadıyor ve kokluyor, ısı ve basınç enerjisi ile dokunuyoruz. Peki bizler bu araçlarımızı doğru olarak kullanabiliyor muyuz? Genellikle çok iyi duyuyor, çok iyi görüyor ama diğer duyularımızı çok iyi kullanamıyoruz. Beş duyumuzu çok zengin biçimde kullanabilmeliyiz. Beş duyumuza bağlı olarak dünyayı beynimizde algıladığımız temsil sistemlerimiz devreye giriyor bu noktada. Bazılarımız dünyayı görsel, bazılarımız işitsel, bazılarımız duygusal olarak algılamakta. Siz dünyayı hangi temsil sistemi ile algılıyorsunuz ve hangi temsil sisteminizle ifade etmeye başlıyorsunuz?
Kullandığımız dil ve ifade biçimimiz ifade temsil sistemlerimizi belirliyor. Kelime haznemiz, kullandığımız görsel, işitsel, duygusal kelimeler, kurduğumuz bağlantılar, aktardığımız mesaj zincirleri ve bu mesajların altında varolan derin yapı ifadeleri. Bunların hepsi çok önemli. 'Elimde gördüğünüz İçerik Sizi Düşünmek kitabı hakkında yazılı yorumlarınızı bana göndermenizi isterim' dediğimde, derin yapı mesajı olarak 'bu kitabı okumanızı istiyorum' alt mesajını veriyorum. Yazdığım yazıda bu kitaptan bahsetmem, ikincil anlamda bir derin yapı mesajını da içeriyor. Kullandığımız dil bu yüzden çok önemli. Tarihe baktığımızda dili iyi kullanan insanlar tarihe daha kolay geçmişler, yazarlar, dilini kullanarak toplumu etkileyen insanlar, doğrular, büyük sözler, hepsi dilin, konuşulan ve yazılan dilin önemini de anlatıyor aslında. Siz dilinizi nasıl kullanıyor, mesajlarınızı nasıl aktarıyorsunuz. Dilinizi kısa mesaj servisi gibi kullanıyorsanız, sorunları yaşamanız çok kolay. Aslında hayatımız algılar ve ifadelerle geçiyor. Öğrenmek ve yapmak ise, beynimizin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Beynimiz gerçekten çok önemli ama kalbimiz ciğerlerimiz ve vücudumuzdaki bütün organlar çok değerli ve vücudumuzdaki muhteşem denge hayatta kalmamızı ve yaşamaya devam etmemizi sağlıyor. Beynimiz yaşadığımız her anın farkında olarak ve farkında olmadan kaydedildiği, doğumumuzdan bu yazıyı okuduğunuz ve gelecekte yaşayacağınız bütün anların eksiksiz olarak kaydedildiği ve kaydedileceği bir organ. Farkında olarak kaydettiklerimizi farkında olarak, farkında olmadan kaydettiklerimizi ise farkında olmadan hatırlıyoruz. Böyle bakıldığında farkında olduğumuz ve farkında olmadığımız aklımız tanımları da devreye giriyor. Bilinç, bilinçaltı kavramları ile eşdeğer tutulabilir ama semantik olarak alt kelimesinin bana anlattığı şey, küflü ve karanlık bir bodrumu katı .
Farkında olduğumuz aklımızla farkında olarak takip edebildiklerimizi, algılayabiliyoruz, geri kalan herşeyi farkında olmadığımız aklımızla. Peki farkında olduğumuz aklımızla ne kadar veriyi takip edebiliriz, beş duyumuza ulaşan. Şimdi Dergi@net'teki bu yazıyı okurken beş duyunuza ulaşan bilgileri takip etmenizi istiyorum. Dış dünyadan inanılmaz çoklukta veri alıyoruz, yüzlerce, binlerce. 7±2 sayısı çok önemli. Farkında olarak takip edebildiğimiz veri sayısını ifade ediyor. Yaşadığımız dünyayı algılayabilmek için yeterli ama yaşadığımız dünyayı yönetebilmek için de yetersiz. Dünyayı farkında olduğumuz aklımızla yönetmeye kalktığımızda sorunlarımız giderek büyüyor. On arkadaşınızın adını hiç durmadan sayabilmeniz mümkün değil, isterseniz bir deneyin, beşle dokuz arasında bir yerde durup beyninizden yeniden bilgi çekmeniz gerekecek. Farkında olmadığımız aklımızla geri kalan herşeyi algılıyoruz. Doğumuzdan bugüne kadar yaşadığımız bütün tecrübeler orada kayıtlı. Bizler herhangi bir tecrübe ile karşı karşıya kaldığımızda, hemen geçmiş tecrübelerimize yönelip benzer bir tecrübeyi bulmaya çalışıyor, bulursak benzer şekilde yönetiyoruz, iyi ya da kötü. Bulamazsak ise vücudumuzdaki hormon miktarlarında değişimler başlıyor, daha sık nefes alıp kalbimizin daha hızlı çarpmaya başladığını hissediyoruz. Öğrendiklerimizden dolayı korktuğumuzu zannediyoruz ama size küçük bir sır vereyim korkmuyoruz. Beynimiz yaşayacağımız bu tecrübeye benzer bir tecrübeyi kayıtlarımda bulamadım ama sana ilave güç veriyorum hormonlarla, daha fazla kan pompalıyorum vücuduna ve kanına da daha fazla oksijen, bu tecrübeyi kolayca yönetebilmen için ama biz korktuğumuzu zannettiğimiz anda kilitleniyoruz kaynaklarımızı kullanamadığımız için. Bakıyorsunuz çelimsiz biri bir yumrukta kavga ettiği adamı öldürüyor, bir başkası 150 kiloluk top mermisini kaldırıp topa koyup İngiliz destroyerlerine ateş ediyor, bunların hepsi vücudumuzdaki ilave gücü gösteriyor, hiç yaşamadığımız tecrübelerde ortaya çıkan. Peki hiç hayatınız gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi geçti mi? Geçtiyse ne zaman geçti, nasıl geçti, bu sırada siz neler hissedip, yaptınız ve yaşadığınız tecrübe nasıl sonuçlandı. Bunları hatırlama çalışın, korktuysanız korkularınızı, kasılmalarınızı gördüklerinizi ve duyduklarınızı hatırlamaya çalışın. Gözlerimizin önünden hayatımızın bir film şeridi gibi geçmesi hiç yaşamadığımız veya beklenmedik ve çok hızlı olarak içine girdiğimiz bir tecrübenin göstergesi. Genellikle kazalarda bu durum ortaya çıkmakta. Biz bununda korkulu bir durum olduğunu düşünerek kasılıp kaldığımızda sonuç hiçte istediğimiz şekilde olmuyor ve bundan çok zarar görüyoruz. Çünkü farkında olmadığımız aklımız biz hiç yaşamadığın bir tecrübeye çok hızlı şekilde ilerliyorsun, benzer bir tecrübe bulup seni bu durumdan zarar görmeden kurtarmak için bütün hayatını gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçirerek seni kurtarmaya çalışıyorum. Ama biz korktuğumuzu hissederek kasıldığımızda güm. Yaşadığımız tecrübeler de çok önemli, duyularımızla algıladığımız ve duygularımızla kaydettiğimiz. Yeni tecrübeler yaşarken geçmişteki tecrübelerimize yönelerek yeni tecrübeyi yönetiyorsak, geçmişte yaşadığımız tecrübeler bizim geleceğimizi de belirliyor hiç farkında olmadan. Geçmişte yaşadığınız tecrübelerinizi hatırlamaya başlayın. Hangi tecrübeleriniz daha kolay hatırlanıyor? Kendinizi kötü hissettiğiniz tecrübeler mi, başarısızlıklarınız, mutsuzluklarınız, korkularınız mı yoksa kendinizi iyi, güçlü, başarılı, mutlu hissettiğiniz tecrübeler mi? Cevabını verdiyseniz, neden sorusuna da cevap verin bakalım. Hangisini daha önce hatırlıyorsanız, benzer tecrübeler yaşayacağınız yeni tecrübeleri yönetmeniz için ortaya daha çabuk çıkıyor. Çünkü beynimiz düşündüğümüzden daha hızlı düşünüyor. Eğer yaşadığımız hiç kötü tecrübe olmasa ne olur, ya da yaşadığımız kötü tecrübeleri hiç önemsemesek. O zaman kendimizi her zaman iyi hissedebilir miyiz. Yok canım mutsuz olmasak mutlulukların değerini anlayamayız. Gelişmek için acı çekmemiz gerek, başarılı olmak için çok çalışmamız gerek diyorsanız, bu sizin için kolay olmayabilir veya mümkün olmayabilir. Söylediklerimiz ve ifade ettiklerimiz yaşadığımız tecrübeyi nasıl kaydettiğimizi de gösteren ve modelimizi anlatan veriler. Yukarıda okuduklarınızdan sonra yaşadığınız dünyayı her an yönetebileceğinize inandınız mı? Bu mümkün değil diyorsanız, bundan sonrasını da okuyun. Biraz çaba, biraz emek, biraz merak ile bu, aslında çok kolay. Beş duyumuzu zengin olarak kullanmaya başladığımızda, duygularımızın farkına vardığımızda, kullandığımız dil ve ifadelerimizi farkında olarak takip edebildiğimizde, farkında olduğumuz aklımızı yaşayabileceğimiz ve yaşamak istediğimiz yeni tecrübeler için kullandığımızda, yaşadığımız tecrübelere benzer tecrübeleri farkında olmadığımız aklımızla yönettiğimizde ve yaşadığımız kötü tecrübeleri önemsemediğimizde, korkmadan, tedirgin olmadan zamanın içinde ilerlediğimizde bu çok kolay.
Bunları yapmak kolay değil düşüncesi, insanın ne kadar değerli ve ne kadar yetenekli olduğunu farketmediğinizi ve kendi değerinizin de farkına varmadığını gösteriyor. Hepimiz çok değerliyiz ve hepimiz ihtiyacımız olan her türlü kaynağa sahibiz. Yukarda yazılı olan şeylerden binlerce kat fazlasını da çok kolayca yapabiliriz. Ama araçları kendimizden daha önemli gördüğümüzde bu sorunları yaşamaya kendimizi mahkum ediyoruz. İşimiz, arabamız, arkadaşlarımız, başkalarının önerdikleri çok önemli hale geldiğinde tabiidir ki, beynimiz ve vücudumuz sorun çıkarmaya başlayacak, modelimizi değiştirmediğimizde bu sorunlar daha da artacaktır. Değişebiliriz, hem de çok kolay değişebiliriz. 45 saniyede yaşadığımız ve hissettiğimiz değişimleri düşünürsek, değişimin çok kolay olduğunu da görürüz. Ancak korkularla, tedirginliklerle, stresle, zelzele sebebi ile değişmek yerine, kendi istediğimiz gibi ve istediğimiz şekilde dış önermelerden uzak, kendi önermelerimizle değiştiğimizde, hayatımız kolaylaştığı gibi, acı çekmeden gelişebilecek ve hayallerimize çok kolay ulaşabileceğiz, kişi olarak, aile olarak ve toplum olarak. Bu yazıyı okuduktan sonra sizin ne zaman, nasıl değişmek istediğinizi ve yeni olarak ne yapmayı planladığınızı istediğinizi çok merak ediyorum?
Orada ve her zaman mutlu olmanız dileğiyle,