Yeni Yıl ve Ertuğrul Özkök

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 
antenkucuk.jpg30 12 2007 Tarihinde Ertuğrul Özkök Pazar yazıları köşeşinde "Hayatımda En Utanç Duyduğum An" başlıklı yazısını okuduğumda farkında olmadan aktarılan bilgilerin, yaşanan tecrübenin ve bu tecrübeye ait sonuçların ne kadar ilginç olabileceğini gördüm. Yazının devamını okuduğunuzda siz de ilginç bulabilirsiniz. Sizin hayatınızı da farkında olmadan etkileyen hatta hayatınızı yöneten benzer tecrübeler var mı? bunları da düşünebilirsiniz. Bu vesile ile yeni yılınızı kutlar, istediklerinize düşündüğünüzden daha kısa zamanda ulaşmanızı ve başarılarınızın kendi kontrölünüzde  daha da artarak devam etmesini dilerim.

“Hayatımın en utanç verici anı
HAYATIMIN en utanç verici anlarından birini 1967 yılında Kuşadası'nda yaşadım. Ben, Türkiye'nin ilk kuşak DJ'lerinden biriyim diyebilirim.
Ama DJ'lik kariyerim, ne yazık ki, 15 gün sürdü ve dramatik bir olayla kapandı.


* * *
O yıl Kuşadası'nda "Güvercinada"da açılan diskotekte DJ olarak iş buldum.
Kuşadası, Türkiye'nin turizme ilk açılan kasabalarından biriydi.
Güvercinada'da kalenin içindeki diskotekte çalışmaya başlamıştım.
Müşteriler çaldığım parçalardan çok memnundu.
Diskoteğin patronu, birinci haftanın sonunda programa bir dansöz ekledi.
Kız o günlere kadar gördüğüm, kalçaları, göğüsleri iri klasik dansözlere hiç benzemiyordu.
Narin yapılı, ama güzel bir kızdı.
Hali tavrı da farklıydı.
Programa çıkmadan önce ve programdan sonra gelip benim yanıma oturur, sohbet ederdik.
Gündüzleri de diskotekte çalışan öteki çocuklarla hep birlikte denize girer eğlenirdik.
Dansöz kızın geldiğinin üçüncü veya dördüncü gecesi, çok garip bir olay oldu.
Diskoteğin bir güvenlik görevlisi vardı.
O zamanlar bu kişilere "fedai" deniyordu.
Bu kişi, o zamanlar İzmir çevrelerinde iyi tanınan bir fedaiydi.
Etrafta anlatılanlara göre daha önce iki kişiyi öldürmüş, içeri girip çıkmış biriydi.
Gece yarısından sonra müşteriler dağılmıştı ve biz yine dansöz kızla oturuyorduk.
O fedai birden üzerime gelip beni dövmeye başladı.
Cılız denecek kadar ince bir delikanlıydım. Dolayısıyla o irikıyım adamla baş etmem mümkün değildi.
Epey dayak yedikten sonra beni adamın elinden aldılar. Kaçıp orada çalışan bir çocuğun kaldığı pansiyona sığındım.
Ve gece yarısı Kuşadası'ndan kaçar gibi ayrıldım.
O fedai beni niye dövdü, niye kazdı hálá anlamış değilim.
Ama bu olay benim DJ'lik hayatımı söndürdü.”

30 Aralık 2007 tarihli Ertuğrul Özkök Pazar Yazısı böyle başlıyor. Yazının devamında ise “Venedikte Ölüm” filminin çıkışında duyduğu müzikten çok etkileniyor ve plakçıya girip çalan aryanın adını öğreniyor. Mahler’in Ölmüş Çocuklar şarkısı. Hüznü ve acıyı en çok bulabileceğiniz kişilerden birisi Mahler.  Feyziye Mekteplerine adını veren rahmetli Feyziye İpekçi’nin de en sevdiği ve dinlediği sanatçılardan biriydi, Mahler.

Bu detaylardan sonra yapılacak analiz ilginizi çekecektir. “Hayatımın En Utanç Verici Anı’ başlıklı yazıda anlatılan olay farkında olmadan Ertuğrul Özkök’ün hayatını düşünmediği ölçüde değiştirmiş olabilir. Yine çok boyutlu mesajlar içeren bu başlık Milliyet Gazetesinin “Bunlardan utanç duyanlar, Biz de sizinle gurur duyuyoruz” mesajının yanlışlığına dair Sedat Ergin’e verilen bir mesaj da var.
 
Fedai, Ertuğrul Özkök’ü döver ve Özkök kaçar ve daha sonra da Kuşadası’nı n terk eder. Farkında olmadığı halde Ertuğrul Özkök’ün stratejileri bu andan itibaren değişecektir.
 
Gücün karşısında direnememiş ve kaçmıştır. Bundan sonraki stratejisi “Kaçmamak için kovalamak” haline dönüşecek ve bu stratejiyi en rahat uygulayabileceği alan olan gazeteciliğe geçişi haber kovalamak için yapacak ve bu strateji ise onun iyi bir gazeteci olmasını sağlayacaktır. Ve öyle de olmuştur.
 
Kendisini döven fedai patronun adamıdır. Böyle güçlü olmak yerine güçle işbirliği yapmak onun gazetecilikteki başarısına katkılarda bulunacak ve hem devlet ve hem çalıştığı kurumdaki üstündeki yönetici ve patronlarla iyi geçinmesini sağlayacağı için kariyerinin düşündüğünden daha parlak olmasını sağlayacaktır. Ve öyle de olmuştur.
 
Sonuçlardan bir diğeri şu olacaktır. Özkök’ün dayak yemesi beklenmedik bir olaydır. Bu noktadan itibaren Özkök beklenmedik hiçbir olay yaşamak istemeyecek ve herhangi bir durumu yaşamadan önce beklenmedik bütün sonuçları zihinsel olarak gözden geçirecek ve bu sonuçları beklenir hale getirmeye çalışacaktır. Bu da Özkök’ün gazeteciliğine olumlu etki yapacaktır. Sebebinin ne olduğunu düşünüldüğünde haber kaynakları ile iç içe olması olabilecek olayları önceden tahmin etme ve yorumlama yapabilmeyi sağlayacak, mikro ve makro bazda beklenmedik olayları beklenir hale getirmeye devam edecektir. Ve öyle de olmuştur.
 
Hiyerarşik olarak başlayan yükselme ile birlikte “beklenmediği beklenir” hale getirme süreci, gücü doğrultusunda “geleceği şekillendirme” süreci olarak yeniden yapılanacak, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak bunu yapabildiği de gözlenecektir. Ve Öyle de olmuştur.

Bulunduğu konumdaki gücü kullanmak istemeyen ancak çok acı çektiği durumlarda ve sınırlı olarak gücünü kullanabilen Özkök, örnek vermek gerekirse işten bir kişiyi haklı olarak attığında bile acı çekecek ve hüzünlenecektir.

Yazılarının bize yakın gelmesi ise kendisi ile konuşur gibi yazmasındandır. Sorgulamaları yapan tarafı Kuşadası’nda bıraktığı taraf, cevapları veren ise yukarıda anlatılan sonuçlara uygun davranan tarafıdır. Yazılarına soru ile başlaması da aynı nedendendir. Yazılarında bile beklenmedik sonuçların  ortaya çıkmasını engelleyebilmek için, önce kendisi cevabını bildiği bir soruyu ortaya atmakta ve bildiği bu sorulara kendisi için beklenir ama başkaları için “beklenmedik” olan cevaplar vermektedir.

Bütün bunlara rağmen Mahler dinlemesinin nedeni Kuşadası’nda dansözle sohbet eden Ertuğrul Özkök’ü orada bırakmış olmasıdır.  Ayrışma diyebileceğimiz bu süreç Özkök’ün çok başarılı olmasını sağlamışsa da mutlu olmasını sağlayamamıştır. O tarafını bugüne kadar kimseye ve kendisine bile göstermemiş, sadece hüzünlü aryaları dinleme sırasında dökülen gözyaşları ile ortaya çıkar gibi olacaktır.
 
İçindeki müzikleri kendisinin seçtiği ve Kenan Işık’ın yazdığı yazıları okuduğu CD’yi alıp ben de dinleyeceğim, farkında olmadan yaşadığı hüznün büyüklüğünü kavrayabilmek ve bende de benzer bir durum var mı? Öğrenebilmek  için. Tabii size de tavsiye ederim.
 
Cengiz Eren 31 Aralık 2007 Kozyatağı
 

http://www.erenlp.com

 

TOP