Erdoğan Sevilmek İstiyor
- Son Güncelleme: Perşembe, 17 Mayıs 2018 14:58
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3901
POSTA Gazetesi Cumartesi Postası Nilüfer Kas'ın Cengiz Eren ile röportajı
NLP diye bir şeyi daha önce duydunuz mu? NLP (Neuro Linguistic Programming- Sinir Dili Programı) duyular, duygular, dil ve davranışlar arasındaki programların ne olduğunu fark etmemizi sağlayan bir araç. Bir tür zihinsel detoks. NLP teknikleri istediğimiz sonuçlara ulaşmamızı sağlıyor. İş hayatında, aşk hayatında, geleceği planlamada, kaynaklarımızı kullanmada, sorunları çözmede... Anlayacağınız, NLP her derde deva. Konunun uzmanı Cengiz Eren kimin NLP’ye ihtiyacı olduğunu anlattı, liderlerin artılarını ve eksilerini yorumladı.
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Adana, Yenice’de dünyaya gelmişim. Yıldız Üniversitesi’nde Elektrik Mühendisliği okudum. Uzun süre Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası’nda mühendis olarak çalıştım. İstanbul’a yerleştikten sonra tenisle tanıştım. Bir arkadaşımın verdiği ‘Tennis: The Mind Game’ adlı kitap bana yeni bir dünyanın kapılarını açtı. Kitap, NLP tekniklerinin tenise uyarlanmış halini anlatıyordu. O kitabı okudum, okuduklarımı hayata geçirdim. Sonra, Amerika’da NLP modelini oluşturan Richard Bandler’den sertifika aldım.
NLP nedir ve ne işe yarar?
Duyular, duygular, kullanılan dil ve davranışlar arasındaki bağlantıları fark etmemizi sağlayan, onları istediğimiz gibi değiştirmemize imkân veren teknikler bütünüdür. İletişim zenginleşir, satışlar artar, doğru karar verilir, gelecek planlanabilir... Kişisel olarak da NLP kaynakları kullanabilmeye, sorunları çözmeye yarar.
Siz, Türkiye’nin ilk NLP uzmanısınız. Nasıl sorunu olanlar başvuruyor size?
Yaptığım şeye ‘zihinsel detoks’ diyorum. Uçak korkusundan kekemeliğe kadar pek çok konuda geliyorlar. NLP tekniklerini uyguladığım pek çok ünlü var: Futbolcular, Ayşegül Aldinç, Soner Arıca, Deniz Seki, Zerrin Özer gibi sanatçılar, CEO’lar, sınava girecek öğrenciler, satış uzmanları...
“Hülya Avşar’a acilen zihinsel detoks lazım”
Zihinsel detoks nedir?
Zihinsel detoks, kişinin zihnindeki yapılanmanın ne olduğunu anlamamızı sağlayan ve bu yapının kişinin kendi kararı ile değişmesini sağlayan bir model. Geçmişte yaşanan tecrübeler ve bunların ortaya çıkardığı stratejilerin etkilerinin ne olduğunu fark etmemizi sağlar. Bir konuyu, işini, başkasını, yaptıklarını kendisinden fazla önemseyen kişilerin zihinsel detoksa ihtiyacı vardır. Çok okuyup çok bilgi alanların, kamuoyu önünde konuşan ve yazanların zihinsel detoks yapması lazım. Herkesin beyninin nasıl çalıştığını öğrenmeye ihtiyacı var. Kızgınlık anında beynin kapakları açılıyor ve kontrolsüz kalınıyorsa, kaynağı bulup etkisiz hale getirmek gerek. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal, Önder Sav, Devlet Bahçeli, Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar, Mahsun Kırmızıgül’ün acilen zihinsel detoks yapmaya ihtiyaçları var. Necmettin Erbakan ise daha derin bir detoks yapmalı. Ama Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Gülben Ergen’in zihinsel detoksa ihtiyacı yok.
Stres yaratan konumda bulunanların zihninin temiz olması mümkün mü?
Bu noktada derin yapıdaki inançlarımız ve yaşadıklarımız çok önemli. Derin yapıda yer alan inançların açık ve kapalı olanları var. Asıl sorun, kapalı olanların açığa çıkmasında.
“Abdullah Gül toplumun babası”
Toplum “lıkır lıkır içmeli” satırlarının olduğu şarkıyla Tarkan’ı konumlandırdı. Uluslararası star olacakken bu şarkıdan sonra Tarkan eski yerine gelemedi. Toplum “Sen şarkı söyle, başka şey yapma” diyor.
Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu, Gül mü, Bahçeli mi toplum gözünde gerçek lider?
Lider gündemi tayin eden, stratejik kararlar alabilen, bunları eksiksiz uygulatabilen ve kavram üretebilen yapıda olmalı. Ayrıca sözleri ve davranışlarıyla hitap ettiği grubu etkilemesi de gerek. Tayyip Erdoğan sözleri ve vurguları kadar, ellerini, mimiklerini ve vücudunu çok iyi kullanmaya başladı. Kılıçdaroğlu ise henüz yönetici konumundan sıyrılamadı. Lider özellikleri var ama stratejik kararlar alıp hemen uygulayabilir hale geldiğinde daha farklı bir Kılıçdaroğlu görebiliriz. Sakinliğini de kaybetmemeli. Cumhurbaşkanı Gül, babacan görünüşü ve orta yoldan ifade ettiği cümlelerle toplumun güvenini kazanıyor. Bahçeli ise kızgın lider tavrını sürdürüyor. Takipçilerinin kopmaması için bu davranışı sürekli olmalı. Kaynakları çok zengin olan Bahçeli’nin yeteri kadar kavram üretmediğini ve bunları topluma yayamadığını düşünüyorum.
“Erdoğan hayatında başka otorite istemiyor”
Geçmiş, bugünü şekillendirirmiş. Başbakan Erdoğan’ın otoriteye bu kadar karşı olmasının sebepleri ne?
Yaşadığı çocuklukta otoriter bir baba figürü var. Küfrettiği için babasının kendisini asarak ceza verdiğini kendisi açıkladı. Ama babasından gizli futbol oynaması, hangi koşulda olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalıştığını gösteriyor. Başbakan hayatında başka otorite istemiyor. Kendisine acı çektirene karşı otoritesini ve gücünü daha kolay kullanıyor.
Başbakan Erdoğan mazluma karşı şefkatli, sert çıkanlara daha sert. Neden?
Sevildiğinde acı çekmeyeceğini biliyor, bu yüzden sevilmek istiyor. Güçsüz olmak, her lideri olduğu gibi onu da korkutuyor. Ancak burada bir ihtimal beliriyor; Kendisini sevdiğine inandıran kişiler Başbakan’ı manipüle edebilir.
“Kılıçdaroğlu babasının etkisinden çıkamamış”
Kılıçdaroğlu iyi bir lider olabilir mi? Yoksa CHP’nin yöneticisi olarak mı kalır?
Büyük bir lider olabilir. Konuşması, davranışları, halktan biri gibi görünmesi önemli özellikler. Ancak “Ben” demeye başladığında, kendisini merkeze koyabildiğinde liderliği ortaya çıkabilir. Stratejik kararları neşter keskinliğinde alıp uygulamaya başlaması, bunun gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Tabii parti yönetiminde kendi ürettiği kavramları uygulatabilmesi de önemli. CHP’nin yapısı buna izin vermeyebilir ama lider, değiştiren ve yönlendirendir.
Kılıçdaroğlu’nun daha yumuşakbaşlı olmasının nedeni babasıyla kurduğu demokratik ilişki olabilir mi?
Kılıçdaroğlu, yetiştiği aile yapısı nedeniyle baba etkisinden kurtulmuş değil. Bu anlamda çevresinde kendine fikir verecek akil insan arayışı, onun manipüle edilmesine yol açabilir. Lider çevresinden fikir almalı ama karar verecek ve uygulatacak kendisi olmalı. Her lider derin bir yalnızlığı sürekli yaşayacağını kabul etmeli. Liderliği geliştikçe yalnızlığı da artar. Kılıçdaroğlu’nun bu yalnızlığı yaşaması başarısını arttıracaktır.
Bugünün ‘kaybedenler kulübü’nün üyeleri kimler?
Geçmişte herhangi bir konuda liderliğe soyunan, ancak bugün hatırlamadığımız isimlerin hepsini bu gruba sokabiliriz.
‘ Kazananlar kulübü’nde kimler var?
Yıllar geçtikten sonra bile hatırlamaya devam ettiğimiz bütün isimler. Turgut Özal, Abdi İpekçi, Vehbi Koç, Sakıp Sabancı... Mehmet Emin Karamehmet, Ferit Şahenk, Mustafa Koç, Güler Sabancı babalarını aşabilmiş kişiler. Zeki Müren’i sanatçı olarak hatırlamaya devam ediyoruz. Kazanan olabilmek için, değişimi sağlamak gerek. Baba kişiliğini aşabilenlerin ‘ kazananlar kulübü’ne girmesi çok daha kolay.
“Çevresi kalabalık olan aşkı daha kolay bulur”
Aşkta kendini yenilemeyi arzu edenlere, değişim isteyenlere ne önerirsiniz?
Kişinin kendisini iyi hissettiği biri ile beraber olabilmesi için fırsat ve seçeneklerini arttırması gerek. Ne kadar çok kişi tanıyorsa, arasından âşık olabileceği birini bulması o kadar kolay. Bunu bulduktan sonra görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma duyularını zenginleştirmek için paylaştıkları zamanları arttırmalılar.
İşini değiştirmek isteyen ama cesaret edemeyenler ne yapsın?
“İnsan hayatındaki en önemli şey ne?” diye sorulsa “Karar vermektir” cevabını veririm. Kişi bulunduğu konumda kendini iyi hissetmiyorsa, nedenlerini bulmalı. Sonra da istediklerini hayal etmek, bu hayallere ulaşabilmek ve kaynaklarını zenginleştirmek için yeni öğrenme süreçlerine başlamalı. Karar verip harekete geçmesi istediği sonuçlara ulaşmasını kolaylaştırabilir. Ancak harekete geçtikten sonra verilen karar üzerinde sorgulama yapılmamalı. Herkes Gordion Düğümü’nü çözmeye çalışırken İskender bakıyor, kılıcını çekiyor ve kesiyor. Düğüm çözülmüş olmuyor ama engel kalkıyor.
(Bu yazı 27.11.2010 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)
Cengiz Eren
http://wwww.erenlp.com
Röportaj yukarıda verilen tarihte Posta Gazetesinde yapılmıştır. Röportajı yapan Nilüfer Kas NLP'nin Türkiye'ye tanıtılmasında önemli bir isimdir. Muhittin Sirer'in yayın yönetmenliği döneminde Nilüfer Kas'ın Cengiz Eren ile yaptığı röportaj TEMPO dergisinde 4 Saatte Kendinizi Değiştirin manşeti ile kapak konusu olarak yayınlanmıştır ve NLP'nin duyulmasını sağlamıştır. Kendisine, Muhittin Sirer'e ve Neslihan Tokcan'a teşekkür ediyorum.