doktora tezi

 

  • Fay Kirby

    faykirbyFay Kirby

    Yıllar önceydi. Ereğli'de çalışırken, Karabük Demir Çelik Fabrikalarında düzenlenen bir konferansa gitmiştim. Demir Çelik konferansı'nda Türkiye ve dünyadaki demir çelik endüstrisi gözden geçirilecekti. 

     

  • Kolsuz Agop ve Yaşadıkları

    Agop KotoğyanHastanelerde geçen Hayat : Agop Kotoğyan

    İnsan hayatı garip tesadüflerle dolu.  Yaşanan bir hayat ve hayat için yolların birden değişmesi veya kesişmesi ve sonrasında ise farkında olmadığımız bağlantılar.  Agop Kotoğyan'ın hayatı da böyle olmuş. Maddi sıkıntı içinde yaşayan, çalışırken kolunu kaybedip hastanede uzun süre kalan, doktorların yaşamaz dediği çocuk, daha sonra aşağıda anlatıldığı gibi tıp fakültesini kazanıyor.


    Kendisinin tedavi edildiği hastanenin fakültesinde eğitim görürken aslında oradan hiç ayrılmak istemediğini gösteriyor.  Hem çalışıp, hem okurken tek kollu olmanın getirdiği zorlukları da aşıyor.  Daha sonra aynı hastanede kalmaya devam ediyor.  Cilt ve Zührevi hastalıklar uzmanı olan Kotoğyan sonrasında profesör de oluyor.  Türkiye'nin yetiştirdiği önemli doktorlardan biri haline geliyor.

    Öğrenme çabaları sürekli devam ediyor.  İngilizce ve Fransızca dilini de öğreniyor, hem de kendi çabası ile.  Yazılan makalaeler, iki kitap tedavi edilen  sayısız hasta onun başarısını da gösteriyor.

    Söylediği Cümleler önemli.

    ‘Evet doğrudur: Ülkemde çok acı çektim. Sefaletin dibinde yaşadım. Doğrudur: Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim. Ama yolumu kaybetmedim. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insandan hiçbir zaman farklı olmadığımı düşündüm. Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kardeşim olarak benimsedim. Bir ülkeyi sevmek demek, bu topraklarda geçirdiğin güzel ve iyi günleri sevmek demek değildir. İyi günde ve kötü günde burada olmak, vatanın yanında kalmak demektir yurt sevgisi. Boş başak dik, dolu başak ise eğiktir, derler. Ben hep eğik gezdim şu dünyada. Kibirden nefret ettim. Boş başaklar gibi diklenmedim, caka satmadım, her şeyi biliyorum demedim. Burnumun dikine gitmedim, bilginin ve bilimin ipine sarıldım. İşimi şansa bırakmadım. Çünkü, çok çalıştım ve boşluk bırakmadım.’

    Söylediği "Çünkü çok çalıştım ve boşluk bırakmadım" cümlesi önemli. Kolu eksik olduğu için sürekli olarak bir boşluk duygusu ortaya çıkacaktır.  Bu boşluk duygusunu öğrenerek ve çalışarak doldurmaya çalışan doktor, istediklerinden fazlasını da gerçekleştirmiş diyebiliriz.

    Hürriyet Gazetesi Haberi

    "BU ÇOCUK YAŞAMAZ" DEDİLER

    Yozgat’ta doğup büyüyen babası Kirkor ile annesi Makruhi evlenip 1938’de İstanbul’a göç ettikten bir yıl sonra dünyaya gelen Kotoğyan, yerleştikleri Samatya’da büyüdü. Babası inşaatlarda, annesi fabrikada çalışan yoksul bir aileydi. Kotoğyan da daha ilkokuldayken çalışmaya başladı. 12 yaşındayken çalıştığı gümüş atölyesinde kullanılan preste sağ kolunu kaptırdı. Omzuna kadar parçalanan kolu nedeniyle götürüldüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastanesinde doktorlar, “Bu çocuk yaşamaz” dedi. Günler süren mücadeleden galip çıktı ama artık sağ kolu yoktu.

    Küçük yaşta, “Okumalıyım, her ne pahasına olursa olsun okumalıyım” dedi. Bir yandan okula gitti, diğer yandan işportacılık, konfeksiyon dahil farklı işlerde çalışmaya devam etti. 1957’de tıp fakültesine girdi. Tek eliyle tüplerden şırıngaya ilaç çekmek, hastaya enjekte etmeyi öğrenmek için gece nöbetleri tuttu, portakallara su şırınga ederek sol elini kullanma becerisini geliştirdi. 1963’te okul birincisi olarak da mezun oldu. 1967’de aynı yerde cilt ve zührevi hastalıklar uzmanı oldu. Fakülte onu Ekim 1969’da Almanya’ya gönderdi. 1972’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne geri döndükten bir yıl sonra doçentlik sınavını başarıyla verdi. 1979’da da profesör oldu. Almancadan sonra yine kendi çabasıyla, Fransızca ve İngilizce öğrendi. Dünyanın birçok ülkesinde dersler, konferanslar verdi.

    Kaynak <http://www.hurriyet.com.tr/kolsuz-agopu-kaybettik-40741088>

    Buradan öğreneceğimiz çok sayıda bilgi var. Yaşanan acılar öenmsenmediğinde insan kendi hayatını istediği gibi şekillendirebilir.  Örnekte olduğu gibi  kopan bir kol ve sonrasında ssürekli olarak çalışmak ve boşluğu doldurmak ise çok da yorucu olabilecektir.  Hastane de yaşamaz denilen çocuk farkında olamdan yeniden doğmuş ancak kendisinin kurtaılmasını sağlayan hastanede kalmaya devam etmiştir.  Geçtiğimi yıla kadar hasta kabul eden doktor, çalışmadığı zaman kendisini boşlukta hissedeceği için çalışmaya devam etmiştir diyebiliriz.

    Mesajları

    Çok sayıda insanın dokunma duyusu ile ilgili olan derisini iyileştirmeye çalışan doktor, yaptıkları kadar söyledikleri ile de değerlidir.

    "Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim. Ama yolumu kaybetmedim. (ne olursa olsun yolunuza devam edin)

    Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kardeşim olarak benimsedim. (ayrımcılık yapmayın) 

    Boş başak dik, dolu başak ise eğiktir, derler. Ben hep eğik gezdim şu dünyada. Kibirden nefret ettim." (mütevazi olun)

    Söylediği bu cümleler acı ile başlayan bir hayatı devam ettirmenin zorluğunu göstermektedir. Daha sonraki kayıpları kendisini etkilese de etkilenmemiş gibi yapacaktır.  Kaybedilen dede, çocukluk ve kol daha sonra acılarla güçlenen bir sistematiği de hayatına getirecektir. 

    Tıp Dünyası önemli bir ferdini, Türk insanı önemli bir üyesini kaybetti. Zorlukların insanı engelleyemeyeceğini gösteren bu örnek, zorluk olmadan da istenilen sonuçlara ulaşılabileceğini gösteriyor.

    Saygıyla anıyoruz. Toprağı bol  olsun.

    Cengiz Eren

    NLP Uzmanı ve Eğitmeni

    http://www.erenlp.com

    İlgili Linkler:

     

TOP